"Lisa ile konuşan var mı?" Yoongi'nin sorusu üzerine başımı 'Hayır' anlamında salladım. "Bizi engellemiş." diye cevapladı Suzy. Yaptığımız hatayı telafi etmeli ve Lisa'yı yeniden kazanmalıydık.
"Beni asla affetmeyecek." dedi Suzy. "Lisa, bizi her zaman affetti. Yine affedecektir, sadece zamana ihtiyacımız var." Mingyu'nun söylediği şey üzerine derin bir nefes aldım. Zaman geçtikçe ondan daha fazla uzaklaşıyorduk. "Yok, ben bekleyemem. Lisa ile konuşacağım." dedim kararlı bi tavırla.
Yoongi bana dönerek "Nasıl yapacaksın onu? Artık nerede yaşadığını bile bilmiyoruz." dediğinde saçlarımı geriye attım. "Öğrenirim ben." diye cevap verdim. Taehyung ile aramızda olan savaşı nihayet bitirmiştik ve ondan bana Lisa'nın yerini söylemesini isteyebilirdim.
"Doğru, sevgilin sana söyler." diye laf çarptığında kaşlarımı çattım. "Ne diyorsun sen be?" diye çıkıştım.
Onlara ayrıntıya girmeden Taehyung ile aramızdaki problemi çözdüğümüzü ve barış imzaladığımızı söylemiştim. Beni sevdiğinden ve benimde onu sevdiğimden bahsetmiştim. Suzy ve Yoongi hoş karşılamasa da durumu kabullenmişlerdi. Zorundalardı.
Taehyung'a bana Lisa'nın yerini mesaj atması için yazdım. Bana bir ev adresi yollamıştı. "Burası Jungkook'un evi. Lisa ile beraber yaşıyorlar. Ama bence şimdi gitme. Lisa hala toparlanmış değil. Seni de görmek isteyeceğini sanmıyorum." Mesajından sonra yutkundum. En yakın arkadaşımın bu şekilde bana ruhen uzak oluşu kalbimi acıtıyordu. Üstelik eski düşmanım onu resmen benden koruyordu.
"Onunla konuşmam gerek." diye cevap verdim. "Olanlar için çok üzgünüm. Benim için buluşma ayarlayamaz mısın?" diye ekledikten sonra Taehyung'un cevap vermesini bekledim.
"Deneyeceğim. Sen canını sıkma." Son cümlesini okuyunca hafifçe gülümsedim. "Bugün şirkete uğramayacağım. Görüşemeyeceğiz." diye yazdım.
"Dikkatimi dağıtan kimse olmayacak yani, güzel." Yanaklarım son mesajıyla ısınırken kendimi topladım ve silkelendim. "Dikkatini mi dağıtıyordum?" diye sordum. "Cevabını bildiğin sorular sorma."
Tam cevap verecekken sanki Lisa'nın içine doğmuş gibi Lisa'dan bir mesaj geldi.
"Jennie, konuşmamız gerek. Kimseye haber verme."
•
Lisa'yı görünce yüzümde geniş bir gülümseme belirdi. Ona tam sarılacakken, Lisa kendini geri çekti ve yüzünde biraz tedirgin bir ifadeyle "Fazla durmayacağım." diyerek sandalyesine oturdu.Bu beklenmedik tepkisi beni biraz şaşırttı. Kafeye girerken göz ucuyla ona baktım; gözleri endişeliydi, elleri hafifçe titriyordu.
"Her şey yolunda mı?" diye sordum. Oturup karşısındaki sandalyeye yerleştim.
Lisa, derin bir nefes aldı ve gözlerini kaçırarak, "Evet, sadece... Sadece konuşmamız gereken bazı şeyler var." dedi. Sesi titriyordu, ama güçlü kalmaya çalışıyordu.
"Lisa, ben çok öz-" lafımı bitirmeme izin vermeden sözümü kesip araya girdi. "Seojoon'dan uzak dur." dediğinde kaşlarım havalandı. Şaşkınlıkla gözlerinin içine baktım. "Sen nereden tanıyorsun?" diye sordum.
Lisa, yüzündeki gergin ifadeyi koruyarak gözlerini kaçırdı. "Önemli değil, sadece onunla görüşmemen gerektiğini bilmen yeterli." dedi. Sesinde alışılmadık bir sertlik vardı.
Bu cevap beni daha da meraklandırdı. "Lisa, bu kadar ani ve net bir uyarının sebebi ne? Seojoon'la ilgili bilmediğim bir şey mi var?" diye ısrar ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Stealer
FanfictionJennie soygun için evine gittiği genç adamın, babasının yeni iş ortağının oğlu Kim Taehyung olduğunu ertesi günü çıkılacak iş yemeğinde öğrenecekti. Bu sürpriz karşılaşma sadece iş ilişkilerini değil, Jennie'nin hayatını da tamamen değiştirecekti. T...