Hizmetliler bavullarımı arabaya kadar taşımıştı. Babamla birlikte otoparkın önünde hazır bekleyen araca bindik ve iki günlük tatil için yola çıktık. Yolda ilerlerken babamın sorduğu "Ağrın var mı?" sorusuyla kafamı pencereden kaldırıp babama döndüm. "Yok, daha iyiyim." diye cevapladım.
Babam, kafasını hafifçe sallayarak sıcak bir tebessümle "İyi ki bu tatili planladık. Biraz dinlenmeye ihtiyacımız var. Hem Kim Sehoon ve ekibiyle de bağımızı güçlendirmek için iyi bir fırsat." dedi.
"Hem de ne bağ ama..." diye mırıldandım. "Bir şey mi dedin?" diye sordu babam. Kafamı hafifçe sallayarak "Aynen dedim. İyi bir fırsat." cevabını verdim içimdeki gerginliği gizlemeye çalışarak.
Uzun bir yolculuğun ardından beş yıldızlı olduğunu düşündüğüm son derece lüks otelin önünde durduk. Kol değneğimi elime alıp babamın yardımıyla arabadan indim. İçeriye gireceğimiz esnada başka bir araba bizim arabamızın hemen arkasında durdu.
Otomobilin kapısı açıldığında, içinden çıkan kişilerden tanıdık yüzler modumun anında düşmesine sebep olmuştu. Kim Sehoon ve oğlu Taehyung'un arabadan indiğini fark edince arkamı döndüm ve olabildiğince hızlı bir şekilde otel kapısından içeri girdim.
Taehyung ile yüz yüze gelmek istemiyordum. Son yaşanan şeylerden sonra her şey daha da kötüye gidecekti. Bu yüzden iki günlük tatili onunla karşılaşmadan bitirmeye çalışacaktım.
Resepsiyondaki işlemleri tamamlarken, gözlerim otelin muhteşem iç tasarımıyla dolaştı. Geniş ve yüksek tavanlar, lüks detaylarla süslenmiş mobilyalar ve zarif dekorasyon, otelin prestijini yansıtıyordu. Göz alıcı avizeler, ışıltılı mermer zeminler ve duvarları kaplayan sanat eserleri, buranın gerçek anlamda cennete geldiğimi düşündürüyordu ama zihnimdeki karmaşık duygular yüzünden bir türlü modumu yükseltemiyordum.
Rezervasyon işlemleri tamamlandığında, resepsiyon görevlisi gülümseyerek bana oda kartımı uzattı. Teşekkür edip kartı aldıktan sonra, asansöre doğru ilerlerken etrafı daha detaylı incelemeye başladım. Normal bir zamanda olsak kesinlikle bu tatilin keyfini sonuna kadar çıkarırdım.
Asansörü beklerken bu tarafa doğru gelen babamları gördüm. Taehyung ve babam gülerek sohbet ediyordu ve bu yakınlıkları sinirimi bozmaya yetmişti. Babama her şeyi anlatıp Taehyung'u ve ailesini şirketimizden kovmayı çok istiyordum ama işin içinde bende olduğum için yapamıyordum.
Asansör geldiğinde babamları beklemeden hızlı bir şekilde bindim. Benimle beraber genç bir adam daha bindiğinde kapanma tuşuna bastım. Neyse ki babamlar bana yetişememişti.
Yukarı çıkarken ayak bileğim hissedilir şekilde ağrımaya başladı. İstemsizce yüzümü ekşittiğimde, ayakta durmakta zorlanıyordum. Yanımdaki adam zor durumda olduğumu anlamış olacak ki bana doğru döndü.
"İyi misiniz?" diye sorduğunda, zoraki bir tebessümle cevap verdim. "İyiyim, sorun yok." diye geçiştirdim. Ancak içimdeki acı ve rahatsızlık giderek artıyordu. O an, odama varıp ayaklarıma biraz dinlenme şansı bulana kadar dayanmam gerektiğini biliyordum.
Nihayet durmam gereken katta asansör durduğunda yavaşça ve dikkatli bir şekilde asansörden indim. Ancak, kol değneğim kayınca, dengemi kaybetmek üzereydim. Panikle öne eğildiğimde, asansördeki genç adam hızla yanıma gelip beni kolumdan tuttu.
Gözlerindeki endişeyi hissedebiliyordum. "Çok sağ olun," dediğimde, soluksuz bir şekilde nefes aldım. "Herhangi bir yakınınız yok mu? Odanıza kadar size eşlik edebilirim," dedi, samimi bir teklifte bulunarak.
Bu teklifi reddedemeyeceğimi anladım, çünkü gerçekten yürümekte zorlanıyordum. İçimden minnetle kabul ederken "Aslında şirketimle geldim ama şu an herkes aşağıda, yardımcı olursanız çok mutlu olurum." diye cevapladım, sesimdeki titreyen tonla birlikte. Kendimi savunmasız hissediyordum, ancak bu genç adamın yardımıyla biraz olsun rahatlamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Stealer
FanfictionJennie soygun için evine gittiği genç adamın, babasının yeni iş ortağının oğlu Kim Taehyung olduğunu ertesi günü çıkılacak iş yemeğinde öğrenecekti. Bu sürpriz karşılaşma sadece iş ilişkilerini değil, Jennie'nin hayatını da tamamen değiştirecekti. T...