"Eğer bir gün gömüleceksem derinlerime, suçlusu dudaklarımı mühürleyen gururum olacak."•••
Heybetli söğüt, köklerinde uzanan yavrusuna güzel bir ninni söyleyen rüzgara dans ederek minnettarlığını gösteriyordu âdeta ve nehir sadece insanlara sağır olanlara layık bir notayla eşlik ediyordu rüzgara.
Bu rüzgarlı akşam üzerini sıcak kılan, batmaya direnen ve nehirde boylu boyunca uzanan güneşti. İnsanlar birer turuncu heykel ve yanan sudan nasibini alan köprü ise bronz bir geçitti.
Birkaç çocuk parlak çimenleri ezerek koşturmaya ve söğüt ağacının yanından geçerken bağırmaya başladığında dakikalar sonra ilk kez hareket etti oğlan. Söğüt ağacının köklerinin üzerine yasladığı sırt çantasına başını koymuş uzanıyordu bir süredir ve nihayet insanlara sağırlığı son bulduğunda açmıştı gözlerini.
Ellerini yüzüne kapattı ve sesler ile bu parlak güneşe alışmak için çabaladı. Kaç saattir bu çınarın gölgesinde uzandığından bihaberdi lakin güneş batıyorsa çoktan birkaç saat olmuş olmalıydı.
Oğlan, doğrulup nehire doğru bakındı. Hemen nehrin yanından ve karşısından geçen yürüyüş yolu insan kaynıyordu. İlkbaharın müjdecisi çiçekler bir bir açılıyordu ki insanlar kendini dışarıya atıyordu akşamüzeri. Yüzünü buruşturup yeşil çimenlerin arasından baş gösteren papatyalara baktı oğlan, biri hemen elinin yanındaydı.
Güneşi sevmeyişi papatyaya karşı kin duymasına sebebiyet vermişti belli ki.
Başını geriye atıp uzun siyah saçlarının rüzgarda birbirine girmesine göz yumdu, oğlan. Beyaz teni gölgede olmasına rağmen ay gibi parlıyor, biçimli yüzü soğuk taştan bir heykeli andırıyordu.
İnsanlar için biten günün keyfini çıkarıyordu oğlan ve onlar hayaller kurarken sessizce misafirleri oluyordu. Duyduğuna göre hafta sonu küçük oğullarıyla birlikte pikniğe gidecekti bir aile ve ne mutlu ki onlara ilkbahar güneşiyle gelmişti.
Duyduklarına hafifçe tebessüm etti, oğlan. Biraz da alayla kıkırdadı lakin gözlerini açmadı ve kıpırdamadı.
Bu hafta sonu misali, kimi hafta sonları kendisi için bir cezaydı yıllardır. Adeta evden bir kovuştu.
Çocukluğunda yapacak pek bir şey yoktu, hafta sonu olunca başını eğer ve evde tek başına oyun oynardı lakin gece olduğunda saatlerdir süregelen sessizlik bozulur kimi zaman birden fazla kafadan çıkan kahkahalarla ev yankılanırdı. Ancak sızdıkları zaman rahat bir uyku çekebiliyordu ki bu çocuk için bir kabus bitse de bir diğeri başlardı.
Yine de, yüzü belli ki kıymetliydi çünkü yüzüne hiç dokunmamıştı. Belki de annesinin görmesinden çekiniyordu fakat bu çocuğun konuşmayacağını bilmesi ise oldukça aşağılayıcıydı.
Sonuç olarak yıllar bir şekilde geçmiş ve büyümüştü çocuk. Hafta içi okulda zaman geçirebilir ve mümkün olduğunca sabaha karşı eve gidebilirdi. Bunu ayda bir hafta yapmak çocuk oyuncağıydı. Ayrıca artık hafta sonları evde sükunetle oyun oynayan bir çocuk da değildi, dilediğince gezer ve belki de oraya hiç uğramazdı.
Ve nihayet bir hafta bittiği zaman evinin kapıları açılırdı. Rahat bir uyku çekebildiği tek yerdi annesinin yanı. Her ne kadar eve pek uğrayamasa da bir şekilde onun yanındaydı. Ayrıca eve uğrayamadığı gibi terapi seanslarına gitmediği zamanlar kendisini azarlayacak zamanı da olmuyordu. Ki zaten, seanslara ayda sadece bir hafta düzenli gitmesi onu ziyadesiyle memnun ederdi. Sebebi mühim değildi.
Etrafındaki insanlara yine sağır olduğundan bihaberdi, oğlan. Sıklıkla olurdu bu ve yine farkına varamazdı. Düşündükçe daha da derine çekilirdi zihni lakin neyse ki henüz karanlıkla yüz yüze gelmemişti.
"...uyuyor musun?" bir ses yankılandı zihninde. Durgun denizine bir damla düşüvermişti âdeta, ses yankılandıkça yankılanıyordu zihninde.
"Sunghoon." dedi ses yine ve nihayet oğlan yavaşça gözlerini açıyordu. Yüzünü karşısındaki bedene çevirip gözlerini kıstı, güneş artık yüzüne vuruyordu.
"Shim Jaeyun?.."
Jake hafifçe kollarını iki yana kaldırıp başını salladı.
"Dakikalardır sana sesleniyorum."
Ve ardından burukça gülümsedi.
"Her şey yolunda mı?"
Karşısındaki oğlanın hafif rüzgarda salınan ve ardından buğday tenine sürtünen sarı tutamlarının ardından dudağındaki belli belirsiz gülümsemeye bakındı, Sunghoon.
Yanılmıyorsa eğer bu ilk gülüşüydü ona.
"Değil,.." dedi ve oğlanın gözlerinin içine bakarken başını hızlıca iki yana salladı. "Hiçbir şey yolunda değil, Jaeyun. Hiçbir şey yolunda değil."
•●•
Sunghoon cidden bir öylesin bir böyle.
İnsanı delirtir bu...Her neyse.
İlk kez yb atacağım diyip atıyorum sanırım buna~
Bir sonraki bölüme kadar kendinize iyi bakın.
Hoş kalın!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ɴᴀʀᴄɪssɪsᴛ • ᴊᴀᴋᴇʜᴏᴏɴ
Romance"Emin ol, yaralarının beni hatırlatacağını bilsem seni dövmezdim." Jake hislerini bastırır ve hoşlandığı çocuğa o hisler hiç olmamış gibi ilk adımı atar lakin gerisin geri kaçmaya çalıştığında peşini bırakmayan bu oğlan bu yaptığından dolayı pişma...