19 | no umbrella

208 30 32
                                    


"Kasvet sardı bedenini
ve
tek temennisi bir gün güneşin
gri bulutlarından
sıyrılabilmesiydi."


•●•

  Uzandığı yerden kasvetli gökyüzünü seyre dalmıştı oğlan, hareleri en az gri bulutların ardından güçlükle parlayan güneş kadar canlıydı. Bu denli zayıf ve belki de tükenmekte olana benzeyişi zaten öyle oluşundandı. Gözlerine gri bir bulut sürüsü akın akın gelmiş ve günlerdir yerinde yanan, kalbini ve bütün bedenini harlayan ışığı sise boğmuştu.

  Her ay aynı kasvet, diye düşündü oğlan ki bu kasvet uzun yıllardır sürüyor ve de yazı dahil es geçmiyordu.

  Uzunca iç çekti oğlan ve başının altında uyuşan elini sıkı bir yumruk yaptı. Dudakları hafifçe kıvrılmıştı ve gözleri gri bulutları kısa bir süre için başından def etmeyi başarabilmiş güneşi seyreder vaziyetteydi.

  Ansızın birkaç topuk tıkırtısı işitildi, sesin odanın önünde son bulmasının ardından ahşap kapı gıcırtıyla açıldı. Kapı gıcırtısının ihtiyarlığından ve ağır başlı tunısından ziyade içeriye doğru ilerleyen topuk tıkırtıları oldukça canlı ve hiddetliydi.

  Kırmızı topukların sahibi olan kadın koluna taktığı beyaz gömlek neredeyse ahşap zemine düşecek olsa bile kollarını kaldırıp uzun kahverengi saçlarını sıkıca bağladı. Odanın ortasında durmuş yatağında öylece uzanan ve  belli belirsiz bir tebessümle pencereye doğru bakan oğlanı süzdü, ardından gözleri kısaca odanın içerisinde gezindi.

  "Hazır değil misin?"

  "Hangi anlamda?" dedi oğlan yavaşça başını annesine çevirirken. İstifini bozmamıştı ve hâlâ yatakta yatar vaziyetteydi.

  "Şurayı soruyorsan,.." derken parmağını başına doğrulttu oğlan. "...hiçbir zaman buna alışamayacak. Ha ama hazır olmaktan kastın birkaç parça kıyafet ise hemen kapının ardında."

  Kadın hafifçe başını çevirip kapının ardına göz attı, gerçekten de bir sırt çantası içerisindeki birkaç kıyafetle hazır vaziyetteydi.

  "Her ay aynı kasvet oysaki eve uğradığını bile sanmıyorum."

  Oğlan başını pencereye dönmeden önce uzunca annesine ve yüzündeki garip gülümsemeye baktı.

  "Sen de eve uğramıyorsun, senin de başka bir evin olduğunu düşünmeye başladım."

  Kadın duyulması zor bir biçimde kıkırdadı.

  "Yalnız kalmayı sevdiğini biliyorum, Hoon! Annenin fazlaca üstlendiği nöbet gecelerini bir lütuf olarak gör." dedi neşeyle. İşini seviyor gibi duruyordu, o aşıktı.

  Oğlan güneşi görülmez kılan gri buluta bakıyordu o sırada, annesi odaya adımını attığı andan beri bulutlar hızla güneşe yönelmişti. Ve çok sürmeden birkaç yağmur damlası pencereye vurdu, penceredeki tıkırtılar odadan çıkmak için hareketlenen topuk tıkırtılarını bile susturmuştu.

  "Ah, yağmur başladı! Her neyse, seni ben bıraksam iyi olacak ama yine de şemsiyeni al. Duracak gibi durmuyor ve sen yağmurda ıslanmaktan nefret edersin."

ɴᴀʀᴄɪssɪsᴛ • ᴊᴀᴋᴇʜᴏᴏɴHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin