İkam Özgür Şehri, ihtişamlı günlerinden kalan bir hüzünle titredi. Bir zamanlar asaletin ve caydırıcılığın simgesi olan surlar, şimdi kuşatma aletleriyle sarılmış, yarı yıkılmış ve Delterhanda Harringstone'un ordusu tarafından gölgelenmişti. Şehir, geçmişinin yankıları arasında, kendi kaderine direnmeye çalışıyordu.
Gökyüzü ağır kara dumanla kaplanmıştı. Şehirdeki çatılardan yükselen isli alevler, gökyüzünü kaplayan kara bulutu besliyordu ve bu dev duman canavarı gittikçe büyüyordu. Aslan armalı katapultlar, Şehrin Batı ve Kuzey taraflarına konuşlanmıştı. Bu soylu savaş makineleri, kadim şehri çevreleyen duvarlara düşen dev taşlarla yıkımın izlerini bırakıyordu. Ağır ahşap koçbaşılar, demir kapılara karşı inatla ilerliyordu. Her çarpışma, İkam Şehri'nin surlarında yankılanan bir depremi tetikliyordu. Koçbaşılar, büyük kapılarla birlikte Şehrin direnişini de kırmaya çalışırken, kapılar her darbede biraz daha titriyordu.
Delter'in Aslanlı, turuncu flamaları, şehri tamamen sarmıştı. Sadece karada değil; şehrin güneyindeki liman da, donanma tarafından abluka altına alınmış ve şehrin dış dünyayla bağlantısı tamamen kesilmişti.
Şehrin iç kısımlarında ise sokaklar ve meydanlar, kadın ve çocukların endişeli gözlerle izlediği bir savaş alanına dönüşmüştü. Pazar yerleri, bir zamanlar ticaretin canlandığı yerler, şimdi savaşın acımasız gerçekleriyle dolup taşıyordu. Şehir muhafızları, daha önce domates satılan bir standın üzerine merhem ve sargı bezi istiflemişti. Şehir halkının kılık kıyafet alışverişini yaptığı bir alan tamamen tahrip edilmiş, kıyafetler parçalanmış ve yırtık kumaşlar, okların ucuna sarıp ateşe vermek üzere yanıcı bir yağa batırılmışlardı. El arabasıyla tatlı satılan bir yerde, şimdi büyük bir çarşaf serilmiş ve bunun üzerine yaralı askerler yatırılmıştı. Bu askerlerden birinin dizine ok isabet etmiş ve yürüyemez hale gelmişti. Bir diğerine, mancınıkların fırlattığı, surlara çarpan kayanın şarapneli isabet etmiş ve sol kolu dirseğinden itibaren kopmuştu. Kalanlar ise çeşitli şekillerde yaralanmış ve şifayı yahut ölümü bekleyerek uzanıyorlardı. Başlangıçta beyaz olan çarşaf, artık kan ve çamur lekelerinden görülemez hale gelmişti.
Bu hengame ve can pazarının ortasında, İkam Özgür Şehri'nin eski görkemine tanık olmuş binalar, surların gölgesinde yarı yıkık durumda duruyordu. Festival ve dini bayramlarda tüm şehrin toplandığı Bakire Tapınağı, Her ulustan yolcuyu bağırana basan Yolgeçen Hanı, Suçluların yargılandığı Adalet Evi, Şehrin yöneticileri Kadim Konsey'e ev sahipliği yapan Gümüş Saray ve elbette şehrin büyük övüncü, binlerce yıldır ayakta olan Nefes Kütüphanesi. Bu anıt yapılar, şehrin geçmişinden gelen gururu artık yansıtamıyor, birer birer kuşatma tarafından getirilen yıkımın sembolüne dönüşüyorlardı. Şehir, tarihini ve güzelliklerini savunmaya çalışan bir direnişle titriyordu, ancak kuşatmanın acımasızlığı karşısında zorlu bir mücadele veriyordu.
*
Delterhanda Harringstone, şehrin Batı kapısına yakın bir noktada, garnizonundaydı. Kuşatma aletlerinin arasında dikilmiş, İkam şehrinin surlarını gözleriyle süzüyordu. Yanında en güvendiği komutanları ve danışmanları duruyordu. Delterhanda, genç yaşına rağmen, Koldoff'un en güçlü ve en korkulan fatihiydi. Uzun boylu, kaslı, geniş omuzlu, siyah saçlı ve kahve gözlü bir adamdı. Yüzü, savaş meydanlarında aldığı yaralardan dolayı çiziklerle doluydu. Giydiği plaka zırh, üzerinde aslan başı işlemeli kırmızı bir pelerinle tamamlanmıştı. Belinde, babasından kalan, 'Şangetiren' isimli efsanevi bir kılıç taşıyordu. Bu kılıç, Harringstone soyunun, antik Koldoff İmparatorluğunun kurucularından geldiğini kanıtlıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Koldoff İlk Destan - Diyarın Aslanı
FantasyDiyarın Aslanı, fantastik bir evrende geçen, heyecan dolu bir hikayeyi anlatan, dramatik ve sert bir öyküdür.. Bu kitap, Koldoff üçlemesinin ilk kitabıdır ve genç yetişkinler için idealdir. Kitabın ana karakteri Delterhanda Harringstone, Koldoff böl...