Delterhanda güne Koldoff'un güneyindeki bir savaşbeyi olarak başlamış, kafasını yastığa tekrar koyduğu zaman artık bir İmparator olmuştu. Yolculuğun ve törenin yorgunluğu vücudunu sarmıştı. Gözlerini kapatmasıyla uykuya dalması bir oldu. Ne var ki tören ve festivalin yoğunluğuyla kendini unutturan Lohatan, onu rüyalar aleminde bekliyordu. Dün geceki gibi onun gözlerinden geçmişte yaşanmış bir an, bir sahne –belki de bu lanetli saatin çarpıttığı şekilde- önüne serildi.
Aziz Lohatan'ın gözleri yavaşça açıldığında, kendini Nefes Kütüphanesindeki masasında buldu. Etrafında, zamanın tozunu yutmuş raflar, eski kitaplar ve unutulmuş efsanelerin soluk anıları vardı. Rüya, alışılagelmişin dışındaki halini koruyor ve gerçekçiliğini hissettiriyordu hala ancak Delter'in zihni bu kez tamamen kapalı değildi. Belki dün geceki tecrübesine belki Merar'la olan sohbetine sebep rüyada olduğunun farkındaydı ve şahit olduğu şeyleri zihninde yorumlayabiliyordu.
Lohatan çalışmaktan yorgun düşmüş, masasında uyuyakalmış olmalıydı. Uyumadan önce neye çalıştığını hatırlamak istercesine iskemlesini yaklaştırdı ve masasının üzerini yokladı. Masanın üzerinde sadece tertemiz bir yaprağı açık olan defter vardı. Üzerinde hiç not veya karalama yoktu. Düşünceli şekilde beyaz sayfayı incelerken sağ elindeki sıcaklığı fark etti. Mengene gibi kilitlenmiş parmaklarının arasında 'Zamanın Son Nefesi' adlı saati tutuyordu. Sonra duyduğu sesle birlikte irkildi. Saatin tik takları, kütüphanenin sessizliği yırtarcasına yankılanıyordu; her bir tik, Lohatan'ın kalbinde bir sancı olarak hissediliyordu. Çünkü işportacıdan hediye olarak aldığında, saatin akrebinin duruyor olduğuna emindi. Gözleri gittikçe hızlanarak dönen akrebe takıldı. Kasırganın etrafındakileri içine çekip yuttuğu gibi saatin kadranı da Aziz Lohatan'ı içine çekti, hipnotize etti.
Lohatan saatle birlikte zamanın akışında geriye doğru sürükleniyordu. Gözlerinin önünde, Enigma'nın kadim tarihinden kesitler canlanıyordu: zaferler, yenilgiler, ihanetler ve kahramanlıklar. Her bir sahne, saatteki akrebin hareketiyle değişiyordu. Ancak bu kez, saatin gücü onu daha da derinlere, kendi geçmişine götürdü.
Kadim Konsey'in genç bir üyesi olarak ilk günlerini hatırladı. İdealist bir hevesle, İkam'ın refahı için çalışmalar yaparken, aynı zamanda kütüphanenin gizemlerine dalıyordu. Ancak bu sefer, rüyasında kütüphanenin yasaklanmış bölümüne adım attı. Burada, karanlık bir gücün varlığını hissetti; bu çekim alanına yürüdüğünde az önce oturuyor olduğu masayı ve masada oturan çok yaşlı adamı fark etti. Çekinerek adama yaklaştığında korkuyla irkildi. Yüzü kırış kırış olan, bembeyaz sakalları göğsüne kadar uzamış bu adam, kendi ihtiyar halinden başkası değildi. Yalnız bir cinnet halinde gibi görünüyordu. Gözleri tamamen ağarmış, hiç karalık kalmamıştı. Kanla dolmuş kıpkırmızı kılcal damarlar gözlere korkunç bir görüntü veriyordu. Olayın şokuyla geriye doğru sendelediğinde, ihtiyar adamın yüzü kendisine döndü. Hırıltılı bir sesle geçmişteki haline seslendi:
--Zamanın Son Nefesi, seni buraya getirdi.
Sesi yankılanarak kütüphanenin derinliklerine doğru yayıldı. Masadan kalkıp gençliğine doğru ilerlerken devam etti:
-- O bizi seçti. Gücünü kullanıp sonsuz zenginlik ve güce ulaşmak bizim elimizde. Ancak önce, seçimini yapmalısın.
Genç Lohatan, gördüğü ve yaşadıkları karşısında sudan çıkmış balığa dönmüştü. Bir yandan olayı sindirmeye çalışırken diğer yandan yaşlı halinin, kendisine söylediklerini düşünüyordu. Kekeleyerek sordu:
--Ne...Ne seçimi?
Yaşlı Lohatan, genç olanın önüne kadar yürüyerek gelirken açıkladı:
--Çok uzun zaman önce, Ataların henüz doğmamış iken... Enigma yalnızca tanrıların ve onların hizmetkârlarının eviydi. Kimi doğan, kimi dirilen, kimi öylece var olan yüzlerce tanrı, birleşik tek kıtanın üzerinde huzur ve barış içinde yaşardı. Ancak kâinatın varoluşu gereği kimileri kimilerinden üstündür. Tanrımız Vohaq da, diğer tanrılardan üstündü. Onun azameti, diğer tanrılar tarafından kıskanıldı. Fesat tanrıların fısıldaşması, dedikoduları barış ortamı bozduğunda Vohaq, düzenin yeniden tesisi için kadim yasalara dayanarak diğer tanrıların kendi buyruğuna girmesini istedi. Diğer tanrılar onun bu isteğini reddederek protesto ettiler. Vohaq'ı kibir abidesi benliğe sahip olmakla suçladılar ve ona savaş ilan ettiler. Ne var ki asıl kibirli olan kendileriydi. Vohaq'ı küçümsemiş, sayılarına güvenerek ona saldırmışlardı. Lordumuz bunu önceden kestirecek irfana sahipti. Onlara karşı koymak için bizleri; iblisleri yarattı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Koldoff İlk Destan - Diyarın Aslanı
Viễn tưởngDiyarın Aslanı, fantastik bir evrende geçen, heyecan dolu bir hikayeyi anlatan, dramatik ve sert bir öyküdür.. Bu kitap, Koldoff üçlemesinin ilk kitabıdır ve genç yetişkinler için idealdir. Kitabın ana karakteri Delterhanda Harringstone, Koldoff böl...