19. Bölüm - Açılmayan Kapılar-

6.3K 692 104
                                    

İnstagram hesabım ------ tug.cesrgl

Mor gözler sanki beni anlamak ister gibi kısıldı. Hareketlerim karşısında nasıl davranması gerektiğini anlayamıyor gibiydi. Ona hak vermeden edemedim. Ben bile davranışlarıma anlam veremiyordum.

Hançerin kabzasını tutan parmakları gerildi. Bıçağın ucu biraz daha tenime battı ve kan lekesi daha fazla genişledi. Beni öldürecekti. Bir kalbi olduğunu düşünmüştüm ama yanılıyor olmalıydım. Yine de geri çekilmedim. Korku duymadan gözlerinin içine baktım.

O anda odanın açılan kapısını duyduk. Bir an sonra Rose bana sesleniyordu.

Suikastçı hançeri hızla geri geçti. Göğsümün ortasındaki kan lekesi dışında bana bir hançer doğrulttuğunu gösteren herhangi bir iz yoktu.

Adam terasın korkuluklarında dikiliyordu. Saçları gecenin rüzgarında savruluyordu. Mor gözleri bana odaklandı. "Bu konuşma burada bitmedi," dedi ve ben ona cevap veremeden bir an sonra terastan atladı. Onun peşinden terasın kenarına gidip aşağıya baktım ama karanlıkta bir şey göremedim. Sanki rüzgarın üzerine binip gitmişti.

"Leydi Slyvia, hava soğuk," diyen Rose'un sesiyle ona döndüm. Bir ayağı odada diğer ayağı terastaydı. Sanki bir şey olduğunu anlamış gibi dikkat kesilmişti. Bakışları dikkatliydi ve terasta başkasının olduğunu bildiğine dair bir tepkisi yoktu.

Sonra gözleri saçlarıma takıldı.

"Aman Tanrım," derken gözleri daha da irileşti. "Bunu kim-"

Elim saçlarıma gitti. Bunu ona açıklamak zorundaydım. Suikastçı tarafından yapıldığını söylemek onu ancak telaşlandırırdı. Bu yüzden elimle saçlarımı havalandırırken gülümsedim. "Nasıl yakışmış mı?" diye sordum bir kız arkadaşımla kuaförden sonra konuşuyor gibi rahat olmaya çalıştım. "Uzun saç başımın ağrımasına neden oluyordu bende kestim."

Rose'un kaşları çatıldı. "Neyle?" diye sorduğunda elimde kesici bir alet olmadığını fark ettim. Rose bunu benden önce fark etmişti.

Omzumu silktim. Sanırım düşürdüm dedim terasın köşesine doğru belli belirsiz bir yer göstererek. Konuyu değiştirmek benim için en iyisi olacaktı. Sanki o ana kadar serin rüzgarı hissetmemişim gibi birden titremeye başladım. Kollarımı bedenime dolayarak soğuğu bir an için kesmeyi umdum.

Genç kadına gülümsedim. "Haklısın, hava dışarıda durulmayacak kadar soğuk." İçeri girmeden önce terastan geceye baktım. Saraydan gitme düşüncesi her saniye daha acil hale geliyordu. Sarayda kaynayan kötülük vardı ve ben bunu iliklerime kadar hissediyordum. Jason krallığı için her şeyi yapıyordu. Benim ise bir zorunluluğum yoktu.

Özgürlüğümü elde etmekten başka.

Terasın kapısını sıkıca kapatırken hayallerimi tıpkı cansız bir halde zeminde yatan saçlarım gibi gecenin soğuğunda yıldızların ışığı ile parlayan terasta bıraktım.

*******

"Jason, kahvaltını etmelisin."

Baş ağrısı keskin bir bıçak gibi alnına saplanırken başını kaldırıp ona meraklı gözlerle bakan kadını inceledi. Jenina beraber uyandıklarından bu yana anlayışlı bir kadın rolünden çıkmamıştı. Gerçekten onun ne yaptığını anlamamış kadar salak olduğunu mu düşünmüştü?

Üstelik bu gece getirdiği iksiri kabul etmiş ama çalışma odasında uzun saatler kalarak kadının yanına yaklaşmasına engel olmuştu. İksiri saray hekimlerine vermiş, bu yüzden baş ağrısıyla çetin bir sınava girmek zorunda kalmıştı. Gece Slyvia'nın yanına gideceğini söylemiş olmasına rağmen yeni bir saldırının bilgileri geldiği için gece kısa bir toplantı yapması gerekmişti.

Kral'ın Karısı +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin