İnsanın sevdikleri aynı zamanda yoklukları ile en çok canını acıtan oluyormuş. Ne zaman onları anımsasa kor bir ateş düşüyormuş kalbe. O ateş yanıyormuş yanıyormuş kalbi küle çeviriyormuş. Ateş durmak bilmeyince bu sefer kalpte bir yangın oluyormuş. Kalp ise hiç sönmek istemiyormuş.
Benim kalbimdeki en büyük kor ateş ise ailemi katledip gecesinde onlarla hiç bir şey yokmuş sanki hiç onları zevkle öldürmemiş gibi yemek masasına oturup onların cansız bedenleri ile akşam yemeği yemek oldu. Bilmiyordum öldüklerini yapamam sanmıştım ama ben yapmıştım. Benim kendi ailemi öldürdüğümü ise o babacan polis memurundan öğrenmiştim.
Şimdi ise bahçedeki bir banka oturmuş sakin bir biçimde hiçte sakin olmayan manzarayı izliyordum. Okyanusun hemen önündeki demir parmaklıklar işimi zorlaştırsa da bilmem kaç metre belki de kilometre uzaklıktaki dağlar buradan bile çok güzel görünüyor ucu bulutları yarıp geçiyordu.
Eskiden annemle evimizin terasında uzanır bulutların şekliyle ilgili yorum yapardık. Şimdi ise o hala hiç kir pas değmemiş o saf beyazlığını koruyan bulutlar karşımdaydı ama yanımda yorumlayıp beni şakalarıyla güldüren kimse yoktu.
Ben derin düşüncelere dalmışken. Yanıma oturan kişiyle irkildim. Gelen kişi benim özel hemşiren Nisaydı. Kırmızı saçlarını serbest bırakmış. Zümrüt yeşili gözlerini ön plana çıkaran bir makyaj yapmıştı. Beyaz teniyle uyumlu beyaz hemşire kıyafetleri ile tam bir peri kızı gibiydi. Çilleri ise onu en saf haline büründürmüştü.
"İlkim içeri geçsen iyi olur yemek saati yaklaştı." demesi ile. Hafif bir tebessüm gösterisi sergiledim. Beni düşünmesi hoşuma gitmişti. Hafif bir kafa hareketi ile onayladım ama yemek yiyecek dermanım yoktu.
Kapıya doğru küçük adımlar ile ilerledim. Kapıdan içeri girince hastanenin o karanlık havası resmen yüzüme çarpmış, ani bir duygu değişimi yaşamıştım. Soğuk, geniş ve huzursuz koridorda yine kendimi bilmez bir şekilde ilerliyordum. Merdivenleri aştım, koridorları geçtim ve kendi odamın olduğu kata vardım. Burası içime korku salıyor beni huzursuz ediyordu.
O gün gibi o hiç unutamadığım kalbimdeki çok büyük bir yer kaplayan o gün.
Tam o esnada karşı koridordan gelen tiz bir çığlık ile geriledim. Bu çığlık hiç normale benzemiyordu.
İçimdeki huzursuzluk ve korku daha çok büyüdü büyüdü koca bir çığ haline geldi. Bu tiz çığlık nefesiz kalmama neden olacak kadar korkutucu, yüzümü buruşturacak kadar iğrençti.
Gitmekte kararsız olsam da birini yardıma ihtiyacı olabileceği düşüncesi kalbimi sıkıştırdı. İçimdeki duygulara engel olamayarak. Karanlık koridorda sessiz bir biçimde adımlamaya başladım.
Kimseyi umursamasam da bu sesin bir kıza ait olduğu gerçeği beni o yöne gitmeye zorluyordu.
Etraf karanlık olduğu için çok bir şey göremiyor ve düşmekten korkuyordum. Bu yüzden temkinliydim.
Yerler çok tozlu aynı zamanda çok kirliydi. Ayaklarım yerde izler bırakıyor adeta benim buradan geçtiğimi haykırıyordu.
Tam koridorun dönemecine gelmiştim ki kapının önünde kapıyı zorlayan Asude denen kızı gördüm. Korktuğu her halinden belliydi
Çığlığın kaynağını anladığımda ne olduğunu öğrenmek için o yöne doğru gitmeye başladım. Yemek saati olduğu için çığlığı benden başka kimse duymamıştı. Hemen korkmaması için kendimi ona gösterdim. Beni fark edince korkak ve ne yapacağını bilemez bir şekilde bana baktı. Bir şeyler karıştırdığı belliydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SESSİZ BİR YER
Novela Juvenilkarşımdaki kişinin dudakları tembelce kıvrıldı. Elini yumruk haline getirdi. Kanlar akmaya başladı. Çok fazla kan vardı. Yanağımdan bir damla yaş aktı. 3 ... 2... 1... Oyun bitmedi asıl şimdi başlıyor. Yerdeki ayna kırıklarını yerde bıraktım . Kapıy...