KAYBOLMUŞ RUHLAR

114 48 30
                                    

Ölüm neydi? Ölmek için illa ruhun bedenden ayrılması mı gerekiyordu. Ruh bedendeyken ölemez miydi insan? Yaşayan bir bedenin arkasında ölü bir olamaz mıydı yada insan ruhunu uçsuz bucaksız bir mavilikte kaybedemez miydi? Ben ise ruhumu yıllar önce kaybetmiştim.  Kalbim bedenimde atıyor fakat ruhum onu tastiklemiyor gibiydi.

Şimdi ise üçümüz aynı taşın üzerine oturmuştuk. Göğsümüzde ise kafesimizin içine ise deli gibi çırpınan bir kalp vardı. Ormanın derinliklerinde ağaçlardan dökülmüş yaprakların üzerinden bir hışırtı ile kalakalmıştık. Sanki biri istemeden fazla ses çıkarmıştı. Biri bizi izliyordu.

Hemen ayağa kalktım. Gözlerim etrafta gezindi. Karanlık olduğu için hiç bir şeyi tam olarak göremiyordum ama gözlerimi kısarak etrafa bakmaya devam ettim. Hiç kimseler görünmüyordu. Onlara bakmıyor olsam bile. İzem'inde ayağa kalktığını hissetim. Onunda gözleri etrafta gezindi ama nafile hiç kimse yoktu yada biz göremiyorduk.

"Vay vay vay bizim küçük kızlara bak adamı öldürmüşler bir de gömmeye çalışıyorlar. Yani bravo büyük cesaret. " bu ses yabancı gelmişti. Tam bunu düşünürken ağaçların arkasından çıkan dört adamı gördüm. Kahretsin bunlar yeni gelen şu dört yakışılıydı.

" Ne saçmalıyorsun sen biz kimseyi öldürmedik."  İzem hemen savunmaya geçmişti. Acemice kendini savunuyor fakat çokta beceremiyor gibiydi. Bunu hissettiğimde hemen onu destekledim. "Evet ne saçmalıyorsun?" hepsi aynı ağızdan hahkaha atmaya başladılar. "Hayır yani gözlerimle görmesem inanacağım. o kadar inandırıcıydınız ki" gülmeye devam ediyorlardı.

 Sonunda Asude kendine gelebilmişti. Hemen ayağa kalktı. Koşarak yanıma ulaşarak koluma girdi. Korkmuştu aynı zamanda soğuk havanın etkisiyle titriyor. Soğuk tenini bana hissettiriyordu. 

"Ne o kendinizi savunmayacak mısınız yoksa." dedi ismini henüz bilmediğim esmer çocuk. Ne yapacağımı bilmez bir halde etrafıma baktım. Ne yapmalıydım kızları nasıl kurtarmalıydım bilmiyordum.

Kaçacak yer olmadığını anladım. Adamı canice öldürüp gözlerinin önünde gömmüştük. "O adamı yanlışlıkla öldürdük yani isteyerek olmadı." kendimi savunmaya çalışıyordum ama savunulacak hiç bir şey yoktu. Onlar ise hala bize bakıyorlardı ama bu sefer gözlerinde sorgular bir ifade vardı. Öğrenmek ve ne olduğunu bilmek istiyorlardı.

Onlara yalvarırcasına baktım. Bu bakışlar kendim için değildi bu bakışlar yanımdaki kızlar içindi. Ben asla göründüğüm asi, kavgacı, depresif kız değildim. İçimdeki kız birini sevmeyi hayatının içinde önemli birinin olmasını istiyordu.  

"Ne olduğunu anlatacak mısınız artık." ben derin düşüncelere dalmışken aralarından bir çocuğun söyledikleri ile kızlara baktım. İzem çaresizce ve dolmuş gözleriyle bana bakarak kafasını olumlu anlamda salladı. 

...

Her şeyi eksiksiz bir şekilde anlattık. Biz anlatmasak birilerine haber verebilirlerdi buda bizim sonumuz olurdu. Anlatsak belki bu fikirden vazgeçebilirlerdi. O an anlatmak en doğrusu gibi gelmişti. Çaresizdik. Çaresiz...

 Hastanenin kameriyelerinden birinde oturmuştuk. Kızlar mezarlıktan uzaklaşmak isteyince bende kameriyede oturma teklifini sunmuştum. Şimdi ise hepimiz sessiz bir şekilde birbirimize bakıyorduk. 

Bazen sessizlik sağır edici bir çığlık olabiliyordu. Ben ise bu sessizliğe bir son vermek istercesine "Eeeee şimdi ne olacak?" sorum ile herkes bana bakmaya başlamıştı. "Bir şey olacağı yok olan her şeyi unutacağız." duyduğum şey karşısında kalakalmıştım. Gerçekten anlattıklarımız işe yaramıştı. Gözlerindeki hüzün ise kalbime dokunmuş beni içine almıştı.

SESSİZ BİR YERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin