(2005 Ağustos)
Havanın sıcaklığı Adana'nın sokaklarını kasıp kavuruyordu. Sıcaklığı ile tanınan Adana yine dünden daha da sıcak olan gününü yaşıyordu. Sıcak olması her ne kadar da insanları bunaltsa da mutlulardı. Gülüşen çocukların sesleri sokaklarda yankılanıyor, ihtiyar insanların ellerin de baston ile mahalleyi geziye çıkmışlardı. Sokaklar mutlu ve neşeli, insanlar birbirine yardımcı olurdu. Komşuluk çok güzeldi herkes birer aile gibiydi. Akşam üstünün verdiği huzurlu ile çocuklar parka oynaşırdı. Yine parkta oynadıkları bir gündü. Parkı sahiplenen bir çocuk çetesi vardı, yeni gördükleri çocukları parktan kovuyorlardı! Banklar anneler, babalar, dedeler, nesneler dolu iken parkın kaydırakların da, renk renk olan salıncak da sallanan uzaya çıkmak isteyen çocuklar ile doluydu. Parkın çetesi olan çocuklar parka neşe saçıyordu, gözleri parlıyordu. Yaptıkları haraketler olsun veya konuştukları sözler insanlara tebessüm ettiriyordu. Çetenin en büyük iki tane liderleri vardı ve parktaki çetesine seslenmişti: erkek olan
"Uzaya çıkmak istiyorsak bir mekiğe ihtiyacımız var!"
Hayal güçleri o kadar genişti ki, kaybolurdu ruhları hayallerinde.
En küçükleri altı yaşındaydı. Çeteden dört çocuk altı yaşındaydı fakat aralarından biri daha kırılgan daha narin ve her şeyden korkup kaçtığı için çetenin en küçüğü Mislina seçilmişti. Mislina'nın cılız bedeni sesiyle o kadar uyumluydu ki konuştuğu zaman kendisi gibi cılız ve narin çıkardı. Abisine yanıt veren Mislina,
"Tuğrul abi mekik ne ki? Korkunç bir şey mi?"
Mislina'nın soruları bankta oturanları bile tebessüm ettirmişti. Diğer çete üyesi olan Asena da soruya soru eklemişti,
"Ne yani mekik ne ki? Mekiği yiyince uçabilir miyiz?"
Bu soruda bu sefer gülmekten artık ağlamıştı; Oğuz ve Hilal. En büyüklerden biri olan Hilal artık dayanamamışçasına oturduğu yerden ayağı kalktı ve ellerini birbirine vurarak,
"Sevgili çete üyeleri, mekik yenecek bir şey değil! Ve aksine korkunç bir şey değil. Uzaya çıkmanızı sağlayan bir araç."
Çetenin başkanı yine yapmıştı yapacağını bir konuya da aydınlık getirmişti.Hep bir ağızdan "aaaaa öylemiymiş, biz biz bilemedik." demeye başladılar ve sonra birbirlerine bakıp sırıttılar. Bu güzel anılarına gülüşler eklenmişti.
Heycanlı bir şekilde mekiğin ne olduğunu öğrenen Asena, uzaya çıkmak için teklif etmişti ama uzay mekikleri yoktu. Bunun üzerine gökyüzünün aynı tonda olduğu kaydırağı mekik yapmaya karar verdiler. İlk başta Manolya, Atalay ve Batın kumları, kırmızı, yeşil, turuncu renkte olan kovalarına kum dolduruyorlardı. Hilal ve Tuğrul kovaları alıp kaydıraktan kaydıktan sonra yere düşecekleri için yumuşak zemin ayarlıyorlar, kovadaki kumları güzel bir şekilde yer yapıyorlardı. Mislina, Asena ve Oğuz ise mekiklerini süsleyecek renkli çiçek ve çakıl taşları topluyorlardı. Çok iyi iş çıkaracaklarından eminlerdi ve başarılı bir iş çıkarmışlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sarsılan Ruhlar
Teen FictionHayallerini yüreklerinde besleyen, umut ışıkları gözlerinde parlayan, gülüşleri hiç solmayan sekiz çocuğun hayatı söz alınıyor. Her zamanki gibi anlaşıp mahalledeki parklarında oyunlar oynayıp güzel vakitler geçirirler fakat geceleri sanki bir kabus...