pencere önü çiçeği

1.8K 76 45
                                    

Kapı sesi Asi'yi hafif uykusundan uyandırmıştı. Gözlerini açtığında nerede olduğunu idrak etmesi zamanını almıştı. Kendi yatağınaydı. Ama sandalyede uyuduğuna emindi. Derin bir nefes aldı ve dirseklerinden destek alıp yatakta doğruldu.
"Cesur?" diye seslendi ama karşılığında koca bir sessizlik yanıtlamıştı onu. Sessizce yutkunarak bu kez "Alaz?" diye mırıldandı. Daha büyük bir sessizlikle karşılaştı. Evde yalnız olduğunu anlamıştı. Ama anlamadığı şey yatağa nasıl geldiğiydi. Onu Alaz mı taşımıştı? Bu düşünce zihninden hızlıca geçip giderken sanki önünden sinek geçiyormuş gibi eliyle kovaladı ve hemen ayağa kalktı. Masadan telefonunu alıp Cesur'u aradı. Ama uzun arayışları sonucu sadece telesekretere bağlanabildi.

"Of Cesur, başıma açtığın dertler yetmiyor gibi bir de peşinde koşturuyorsun." diye söylenirken sinirle telefonu tekrar masaya bıraktı.

O sırada masada, tam da hikaye yazdığı defterinin üstünde küçük bir not kağıdı gözüne ilişti. Dudakları gerginlikten düz bir çizgi halini alırken garip bir heyecan duygusuyla not kağıdına uzandı. Gözüne küçücük gelen kağıt şimdi eline aldığında sanki büyüdükçe büyüyordu. Derin bir nefes aldı. Yetmedi, tekrardan aldı. Notu okurken gergin dudakları bıraktığı nefes ile aralandı.

"Bu gece aydınlıkların karanlıklardan doğdunu hatırlattın. Teşekkür ederim, yatağını ve kokunu benimle paylaştığın için. Ve diğer her şey için."

Notun hemen altında telefon numarası vardı.

Asi göğsünün üstüne mıhlanan duyguyu görmezden gelerek kağıdı tekrar masaya koydu.

"Teşekkür edecekti güya. Bu şekilde edeceksen hiç etme gerizekalı." diye söylendi kendi kendine. Ama bir yandan da kendisini midesinin üstüne yumruk yemiş gibi hissetmekten alıkoyamıyordu. Bir anda aklına Alaz'ın babasının adamları tarafından dövüldüğü gerçeği geldi. Bu gerçek onun canını fena halde sıkmıştı. Asi, bir ailesi olmadığı için bir baba ile bir evlat arasında nasıl ilişki olur bilemiyordu ama yine de kendi çocuğunu dövdürmek hiçbir koşulda kabul edilemezdi. İçini çekerken sandalyesine oturdu. Hiç tanımadığı bu genç adama üzüldüğünün farkındaydı ama bu üzüntü sadece "kim olsa üzülürdüm" düşüncesiyle kalsın istiyordu. Hayatında yeni heyecanlara, yeni kırgınlıklara yer yoktu. Zaten birkaç zaman önce yeterince kırıldığı bir hikayeden zor çıkmışken bir yenisini daha kaldıramazdı.

Önündeki defteri açarak bir şeyler yazmaya koyuldu. Bu kez saatlerce düşünüp iki kelimeyi bir araya getiremediği için üzülmesine gerek kalmadan kelimeler su gibi akıp gitmeye başladı.

"Bir kuş, kafesini ararken istediği zaman o kafesten çıkıp özgürce uçabilmeli. Kafes, kuşu esir almamalı, gitmesine izin vermeli. Bu hikayede kuş da kafes de ne aradığını bilmiyor. Ancak bulduğunda anlayacak."

Kelimelerle dansı telefonunun zil sesiyle yarıda kesilirken oflayarak "Her kimsen zamanlamana tüküreyim ya." dedi.

"Ne var?" dedi arayanın kim olduğuna bakmadan.
"Asi?"
Alaz'ın sorgulayıcı sesi kulağına dolarken sanki görebilirmiş gibi oturuşunu düzeltti.
"Alaz? Sen misin?"

"Evet benim, numaramı kaydetmedin mi?" Alaz'ın sesi sonlara doğru biraz bozulmuş gibi çıkmıştı. Asi ise küçük bir oyun başlatarak "Numaranı nereden bulup kaydedeyim ki?" diye sordu.

Alaz'ın vereceği cevabı beklerken keyiflenmişti.
"Nereden mi? Notumu görmedin mi?" Alaz'ın sesi hem alınmış gibi hem de şaşkın geliyordu. Asi oyuna devam etti.

"Hayır. Not mu bıraktın? Nerede?" Genç kız gülmemek için dudaklarını birbirine bastırdı. Karşı taraftan herhangi bir ses gelmeyince "Alo? Orada mısın?" diye sordu.
Alaz'ın derin bir nefes alıp verdiğini duydu. Sonra ise genç adamın "Buradayım, Asi kız. Sen neredesin?" dediğini işitti.

parya ve tamuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin