Asi gece boyu çalışacağı yat partisi için beyaz gömleğini ve siyah kumaş pantolonunu giymiş, şefinden önemli talimatları alıyordu. Yarım saat sonra partinin başlayacağı bilgisi ile birlikte hızlı adımlarla yattaki küçük mutfağa indi ve hazır olan kokteyl bardaklarını yuvarlak tepsiye dikkatli bir şekilde yerleştirdi. Normalde Cesur ile birlikte çalışırdı ama bugün Cesur yoktu. Bu yüzden Asi biraz gergin hissediyordu. Zenginlerin şımarıklıklarına sinirlendiğinde onu Cesur sakinleştiriyordu. Şimdi ne yapacağı ve nasıl sakin kalacağı hakkında hiçbir fikri yoktu. Derin derin nefesler alarak "Bir şey olmayacak. Olsa bile içinden ona kadar say, geçer Asi." diyerek kendine telkinde bulundu.
Bir yandan da minik atıştırmalıkları diğer bir tepsiye diziyordu.
"Bunlarla kim doyar ya Allahın kasıntıları. Kesin eve gidip bir tam ekmek gömüyorsunuzdur." diye söylendi kendi kendine.
O sırada küçük mutfağa kokteylleri ve atıştırmalıkları hazırlayan şef girdi.
"Merhaba, kolay gelsin." dediğinde Asi cevap verme zorunluluğu hissederek kafasını kaldırıp sesin sahibine gülümsedi.
"Merhaba. Sizin de elinize sağlık." Sesi beklediğinden daha kibar çıkmıştı ve Asi içinden buna güldü.
"Uzun bir gece olacak. Yat sahibinin partileri meşhurdur. Ben alışkınım ama senin için zor olabilir." Şefin sözleri ile birlikte Asi kaşlarını çattı.
"Sorun yok. Ben alışkınım. Ayrıca sabaha kadar bile sürse yorulmam."
Adamın kendisiyle sizli bizli konuşmak yerine sen diye hitap etmesi sinirini bozmuştu ama belli etmedi. Şef ise durumun farkında olmadığı için son derece rahat bir tavırla "Adım Deniz." dedi. Asi ise sadece başını aşağı yukarı sallayarak "Ben de Asi. Memnun oldum." dedi. Sonra tepsileri işaret ederek
"Ben bunları hazırladım. Birazdan duruma göre servise başlarım zaten. Herhangi bir şey isterseniz söylersiniz Deniz Bey." diye ekledi.Şef ise "Tamamdır, ben de son defa bir kontrol edeyim." dedi ve tezgahın üstündeki not kağıdını alarak tek tek okudu. Bir yandan da hazırladıklarına bakarak sağlamasını yapıyordu.
Asi yaklaşık on dakika sonra yukarıdan gelen sesler ve yükselen müzik ile birlikte kokteyl tepsisini aldı. Dört basamaklı merdiveni dikkatli bir şekilde çıkıp kalabalığa baktı. Neredeyse 20 kişilik genç grubu müzik eşliğinde salınıyor ve küçük gruplar halinde sohbet ediyordu. Asi önce kendisine en yakın olan üç kişilik kız grubuna yaklaştı ve zoraki bir gülümseme ile "Hoşgeldiniz, kokteyl alır mısınız?" diye sordu. Kızlardan biri Asi'yi tepeden tırnağa süzerek "Yok, kalsın." dedi. Sesinde bariz bir aşağılama, acıma vardı. Asi dişlerini sıktı ve hızla kızların yanından uzaklaştı. Bu kez dört kişilik bir grubun yanına gitti. Az önce kızlara söylediği sözleri tekrarladı. Bu kez gruptaki erkeklerden biri Asi'yi süzdü ve gevşek bir gülümseme ile "Alırız tabi canım." dedi. Asi'nin elindeki tepsiden iki kokteyl kapıp yanındaki kıza verdi. Genç kız Asi'yi görmezden gelerek elindeki içeceği yudumladı. Ama genç adam bakmaya devam etti. Asi kafasıyla kısaca izin isteyerek kalabalığın arasına karıştı. Erkeklerden nefret ediyordu. Zenginlerden nefret ediyordu. Alaz'dan nefret ediyordu. Kendi kendine bunları düşünürken aklına Alaz'ın gelmesi ile adımları yavaşladı. Neden onu düşünüyordu? Zaten Alaz hem erkek hem zengin kategorisine girmiyor muydu? Ayrıca düşünmesine ne gerek vardı? Kendine kızarken yatın en ucundaki gruba doğru yürüdü. Üç erkek iki kızdan oluşan bir gruptu. Erkeklerden ikisinin arkası dönüktü.
Asi yanlarına gelince aynı cümleleri yine tekrarladı. Arkası dönük erkeklerden biri hızla kafasını çevirip Asi'ye bakınca genç kız da bunu hissederek ona baktı. Tam o an kalbinin boğazına kadar yükseldiğini ve orada bir yumru olarak kaldığını hissetti. Gözlerindeki ateş sabah olduğu gibi duruyordu, sönmemişti. Öylece kıza bakıyor ve anlamaya çalışır gibi bir ifadeyle Asi'nin gözlerinde bir cevap arıyordu sanki.Evet, Alaz tam olarak Asi'nin karşısındaydı.
Diğerleri Asi'nin elindeki tepsiden içeceklerini alırken Alaz sadece kıza bakıyordu. Kaşlarını çatarak "Ne işin var senin burada?" diye sordu Alaz. Asi ise sadece yutkundu. Nasıl davranması gerektiğini bilemedi. Sert konuşamazdı. Şuan karşısındaki kişi partideki bir misafirdi sonuçta.
"Çalışıyorum Alaz Bey. Kokteyl alır mısınız?"
Asi dudaklarına sahte bir gülümseme yerleştirerek tepsiyi işaret etti. Alaz'ın bakışları genç kızın tebessümle kıvrılan dudaklarına kaydı ama çabucak toparlanıp tekrar gözlerine tırmandı.
"Benim partimde mi çalışıyorsun? Bu nasıl bir tesadüf tam olarak?" Alaz'ın sesi biraz küstah bir tondaydı. Diğerleri ne olduğunu anlamaya çalışırken genç adam Asi'nin kolundan tutup yatın en tenha kısmına çekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
parya ve tamu
FanficTamu, cehennem demekti. Parya hiçbir sınıfa ait olmayan, ayaktakımı demekti. Bu hikayede biri günahlarını cehennemde yanarak öderken, diğeri yalnızlıkla cezalandırdı kendini. Bir kez kesişince yolları, ikisi de parlak bir ateşin içinde yanacaktı. Bu...