Asi elindeki kalemi usulca masaya bırakırken saatlerdir yazamadığı cümleler bu anı bekliyormuş gibi aklından uçup gitti. Hayatında kendine dair yapmak istediği pek bir şey yoktu ama ilk kez bu sabah bir hayale tutunmak istedi. Yazmak. Ondan beklenecek son şey bile değildi bu oysa. Çünkü her zaman hırçın, asi, hiddet dolu biri olmuştu ve herkes onu böyle tanıyordu. Bu yazar olma hayalinden Cesur'a bahsetse ciddiye almayacağını gayet iyi biliyordu. Bu yüzden şimdilik bu isteğini gizlemeyi tercih ediyordu. Ama sabahtan beri oturduğu yerde iki kelimeyi bir araya getiremeden oturuyordu. Bu yüzden neredeyse pes edecek gibi hissetti. Derin bir nefes alıp hızla oturduğu sandalyeden kalktı ve üstüne siyah ceketini giyip evden çıktı. Biraz temiz hava almaya ihtiyacı vardı. Belki karşılaştığı insanlar ona ilham verir diye düşündü. Yürürken bir yandan da kendi kendine söylenmeye başlayınca yanından geçen insanların tuhaf bakışlarına maruz kaldı.
"Senin neyine yazar olmak salak kız."
dedi önce. Sonra oflayarak sahile doğru çevirdi rotasını."İlham almak için sokağa çıkma triplerine de girdin bravo." diye devam etti kendini azarlamaya.
Sahile indiğinde sadece tanıdığı birkaç yüzü gördü ama hiçbirine selam vermedi. Diğerleri de buna pek aldırış etmedi çünkü Asi'yi biliyorlardı. O buydu. Kafasına esince kahkahalar atabilecek, kafasına esince herkese nefretle bakacak kadar değişken ruh haline sahip biri. Asi Kız. Soyadı olmayan, soyu olmayan, hiçbir sınıfa ait olmayan Asi. Bu kadardı işte.
"Daha kendi hikayen yok, bir hikaye yazmaya çalışıyorsun Asi..." diye mırıldandı önündeki suya bakarken. Bu kez azarlar gibi değil de bir gerçekle yüzleşir gibi çıkmıştı sesi.
"Önümden çekilin!" Asi duyduğu yüksek sesle birlikte bakışlarını sudan çekip sesin sahibine çevirdi. Mahalleden kalabalık bir grubun arasında kalmış, suratı görünmeyen birine aitti bu ses. Yabancı, daha önce duymadığı birine aitti.
"Banane ya..." diye geçirdi içinden ve tekrar önündeki berrak suya baktı.
"Ya bir çekilin diyorum! Mahvederim hepinizi!" Aynı yabancı ses tekrar kulaklarını tırmalayınca sıkıntıyla nefes bıraktı dışarı ve huzursuz kalabalığa doğru yürüdü.
"Aynen Asi, mahallenin derdi bitince yazarsın hikayeni." diye azarladı yine kendini. Kalabalığın yanına varınca ise "Çekilin bir, noluyor yine?" dedi. Önündeki insanlar sağa sola çekilirken sonunda yabancı sesin sahibini görebildi.
Yüzü yara bere içinde kalan, bakışlarını yere sabitlemiş genç bir erkek. Yüzünde öyle masum ve hüzünlü bir ifade vardı ki sanki az önce cüretkar ve küstah bir şekilde bağıran, tehditler savuran bu genç adam değil gibiydi.
Asi, karşısındaki genci baştan aşağı süzüp "Derdin ne?" diye sordu. Sesi beklediği kadar gür çıkmamıştı ve bu onu sinirlendirmişti. Yutkunarak boğazını temizledi ve sanki az önce hiç sormamış gibi tekrar, bu kez daha yüksek sesle "Derdin ne?" diye sordu.
Bakışları yere sabitli olan genç adam hızla kafasını kaldırıp Asi'ye baktı. Gözlerinde birer ateş parçası olduğuna yemin edebilirdi Asi. Öfke, nefret ve kin dolu bakıyordu."Seninle bir derdim yok, bir gerizekalıyı alıp çıkacağım."
Asi, duyduğu cümle karşısında öfkelenirken sahte bir tebessümle yabancıya doğru bir adım attı.
"Benimle derdin ne diye sormadım, derdin ne diye sordum. Anlayışın mı kıt yoksa genetik bir zeka geriliği mi var?"
Yabancı gencin gözlerindeki ateş parçaları daha da harlanmıştı. Asi buna bizzat şahit olmuştu.
"Sen kimsin kızım? Senin olayın ne? Bu itlerin sahibi misin? Buranın hakimi mi?" Yabancı, son derece sert ve keskin bir tonda konuşurken az önce Asi'nin yaptığı gibi kıza doğru bir adım attı.
"Burada it çok olmaz, ilki sensin." dedi Asi alay edercesine.
Karşısındaki yabancının daha da sinirlendiğini görüyordu ve bu içten içe hoşuna gitmişti."Kullandığın kelimelere dikkat et Asi Kız. Kim olduğumu bilsen söylediğin her şeyden pişman olursun." Asi duyduğu cümlelere karşı sinirlenmedi. Çünkü yabancının Asi Kız demesi tüm dikkatini dağıtmıştı.
"Adımı nereden biliyorsun?" dedi öfkeyle. Ama karşısındaki yabancı kaşlarını çatarak "Adını bilmiyorum. Konumuzla ne ilgisi var?" dedi. Onun da kafası karışmıştı. Birbirlerine şaşkın ve karışık duygular içerisinde bakarlarken kalabalık içinden bir ses "Onun adı Asi." dedi. Karşı karşıya duran iki gencin bakışları sesin sahibine dönmedi ama birbirlerine bakmaya devam ederlerken ikisi de anlık bir aydınlanma yaşar gibi kaşlarını kaldırdı.
Yabancı az önceki öfkesinden arınıp daha muzip bir sesle "Demek adın Asi." diye fısıldadı. Sadece Asi duyabilirdi bu cümleyi.
"Demek sen sıfat olarak kullandın." diye karşılık verdi Asi.
Yabancı ise "Alaz ben. Tabii sen sıfat olarak nasıl kullanırsın bilemem ama...Memnun oldum, Asi Kız..." dedi. Sesi son derece alaylı ve keyifliydi.Asi kendisi kadar değişken ruh haline sahip bir yabancıyla bu şekilde bir konuşma yapacağını bilseydi evden çıkmak yerine boş kağıda bakmaya devam etmek isterdi.
Burnundan sıkıntıyla bir nefes bırakıp adının Alaz olduğunu öğrendiği gence bir adım daha yaklaştı."Ben sıfat olarak it demeyi tercih ederim. Ayrıca hiç memnun olmadım."
Sonra hızlı bir şekilde arkasını döndü ve eve gitmeye karar verdi. Ama duyduğu cümle isteği dışında durmasına neden oldu.
"Sen, Cesur'u tanıyor musun?"
Asi tekrar arkasını dönüp Alaz'a doğru çok hızlı bir şekilde yürüdü. Aralarındaki mesafe yok denecek kadar azdı bu sefer ama Asi bunu umursamadı. Etrafındaki kalabalığa aldırış etmeden Alaz'ın ceketinin yakalarına iki eliyle sıkıca yapıştı.
"Senin Cesur'la ne işin var?" diye sordu sert bir sesle.
"Bu seni ilgilendirmez. Tanıyorsan yerini söyle."
Asi dudaklarını birbirine bastırıp sakin kalmaya çalıştı.
"Sözlerimi tekrarlamaktan nefret ederim biliyor musun Alaz? Tekrarlatma." Son kelimenin üstüne basa basa söyledi Asi. Ama Alaz genç kızın bu halinden keyif alır gibi gülümsedi.
"Sen gerçekten asi bir kızsın. Adının hakkını veriyorsun ama cidden sırası değil. Belli ki tanıyorsun o iti. Yerini söyle ve geri bas."
Asi kendinden beklenmeyecek bir şekilde gülmeye başladı. Bu gülüş, Alaz'ı afallatmıştı. Gördüğü en güzel gülümseme olabilirdi. Bu gülümsemeyi en son yıllar önce, annesinin yüzünde görmüştü. Bu düşünce yutkunmasına neden oldu.
"Cesur'u mu istiyorsun? Al sana Cesur!" Asi cümlesi biter bitmez Alaz'a sert bir şekilde kafa attı. Genç adam sendeleyerek geriye doğru düşerken Asi hızlı bir atakta bulunarak Alaz'ı kolundan tutup düşmesini engelledi. Ama Alaz'ın kendisine gelmesine fırsat vermeden diğer eliyle yüzüne sert bir yumruk attı. Bu Alaz'ın gözleri kapanmadan önce gördüğü son şeydi.
Kalabalık arasından birkaç kişi Alaz'ı tutarak ayakta kalmasını sağlarken Asi dişlerini sıkıp derin bir nefes aldı. Sonra duymayacağını bile bile Alaz'ın kulağına doğru eğildi.
"Yazacak bir şeyler buldum sonunda, hikayeme hoşgeldin Alaz."
Herkese merhabalar. Yabani dizisinin kusursuz çifti AsLaz için yazılan fan hikayesidir. Diziden bağımsızdır.
Ulaşmak için twitter; rheavesta
Görüşmek üzere 🖤
ŞİMDİ OKUDUĞUN
parya ve tamu
FanficTamu, cehennem demekti. Parya hiçbir sınıfa ait olmayan, ayaktakımı demekti. Bu hikayede biri günahlarını cehennemde yanarak öderken, diğeri yalnızlıkla cezalandırdı kendini. Bir kez kesişince yolları, ikisi de parlak bir ateşin içinde yanacaktı. Bu...