Min Yoongi'ye göre aşkı güzel yapan şey bahçedeki çardaklarda oturmuş, sürekli kullandığı siyah kupanın içindeki kahvesini yudumlayan Park Jimin'di.
Siyah saçları her zamanki gibi şekillendirilmiş şekilde düzenli ama günün yorgunluğunu belirtmek istermiş gibi dağınık duruyordu. Sabah boğazına sıkılı kravat yerini boşluğa bırakmış, havanın sıcak etkisiyle de üstten birkaç düğme bağımsızlığını ilan edermiş gibi açılmıştı. Bacaklarını saran pantolonu onu çok fena arzulanacak biri haline getirirken minik elleri, Min Yoongi'de kocaman elleri arasına alıp saklama isteği uyandırıyordu.
Park Jimin, Min Yoongi'ye değişik duygular tattırıyordu.
"Seokjin hyung diyor ki, hafta sonunu beraber geçiricekmişiz. Annesi ve babası memleketine gitmişler. Büyükannesi hastaymış sanırım" telefonuna bakarak yazılanları okuyan mavi saçlı cevap almak istermiş gibi büyüğüne çevirdi başını.
"Tamam de" başını sallayarak onayladı Taehyung.
Birkaç saniye sonra ayağına değen şeyle korkup bacağını kaldırdıp küçük bir çığlık atmıştı okulunun bahçesinde. Bazı kişiler ona dönüp bakarken bazıları dalga geçiyordu. Başını aşağıya doğru eğdi.
Korkmasının sebebi minik bir kediydi.
Tatlı sesler çıkarırken kediyi eline almış birkaç öpücük kondurup yüzünden hafifçe uzaklaştırmıştı.
Büzüşmüş dudaklarıyla miyavlayan kediye sevimli sesler çıkararak cevap veriyordu. Yoongi'nin narinliğinden hoşlanan çoğu kişi onun bu hallerine erirken, Park Jimin'de gözlerini Yoongi'den alamıyordu. Bu çocuk gerçekten de çok tatlıydı.
Koluna yatmış olan kedinin başını okşayarak uyumasına yardımcı olmuştu.
Birkaç saniye sonra, zil çaldığında ayağa kalkmak zorundaydı ama hiç istemiyordu. Yavaşça kediyi çardağın masasına bırakmış el sallamıştı.Kim Taehyung son ders Jeon Jungkook'un olduğu için geç kalmak istemiyordu ama arkadaşı bir türlü kediden ayrılmıyordu. Zorla okula çevirip yürütmeye başladığında büyük olan niye bu kadar acele ettiğini bilmiyordu.
Jeon Jungkook, Park Jimin ve Kim Namjoon daha bahçedeydi ki bizzat arkalarında yürüyorlardı. Öğretmenlerinin onlardan önce girme olasılığı olması için koşması falan gerekiyordu ama Jeon Jungkook coolluğundan ödün vererek asla koşmazdı. Sonuçta bu okulda bir saygısı vardı.
"Ya tamam anlıyorum, kendi ırkından olan kediden ayrılmıyorsun ama geç kalıcaz" Yoongi Taehyung'un kafasına yavaşça vururken, Oscar oyunculuğu sergileyen arkadaşıyla çok büyük darbe almış sanarlardı.
Ki zaten Kim Taehyung boşuna oyunculuk üstüne ders almıyordu. Bazı yerlerde kullanması gerekiyordu bunları.
Arkadan takip eden öğretmenlerini unutarak evdeki gibi şakalaşmalara başlamışlardı bile. Bunun en büyük örneği de Yoongi'nin Taehyung'un sırtına atlamasıydı.
"Bana kedi diyor bi de, sen nesin? Kaplan mı? Kaplansan beni sınıfa kadar taşımak zorundasın" diyip kıkırdadı. Öğretmenlerinin bakışları da oldukça sıradandı. Sanki az önce yaşanılan şeyi her gün yaşıyorlarmış gibiydiler. Ki öyleydi de zaten.
Jeon Jungkook'un bu okulda bir havası olabilirdi ama eve adımını attıkları anda sanki 15 yaşında bir çocukmuş gibi ergenleşiyordu. Jimin'in 'Busan da ilk ben doğdum' cümlesi altındaki her şeyle dalga geçiyor -buna boyu da dahil-, Namjoon ile sakarlığı hakkında uğraşıyordu. Şöyle bir gerçek vardı ki Kim Namjoon gerçekten de en sakar insanlardan biri olabilirdi.
Sonunda büyüklerinden ayrılıp sınıfına yöneldi. Resim dersi için küçük bir atölye istemişti ve sınıfın açılması için elinden geleni yapmıştı. Beyaz duvarlarda dünyaca ünlü ressamların başyapıtlarının kopyası vardı. Bir duvar boş bırakılmış, öğrencilerinin beğendiği resimleri ya da tuvalleri asmıştı. Duvarın çoğunda ise Min Yoongi'nin eseri doluydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mr. Park
FanfictionMin Yoongi en çok biricik öğretmeni Park Jimin'i çizmeyi severdi... •semeGi × ukeMin •minific •texting+düzyazı