3

786 44 12
                                    

Adaya geleli 1 hafta olmuştu. Performans olarak çok dengesiz bir şekilde uçuruma doğru gidiyordum. Damla Can ve Seda abladan hala bir oyun bile alamamıştım ve bu canımı dehşet derecede sıkıyordu. Salak Aleyna mental olarak gram hazırlanmadığın, yüzleşmekten korktuğun için acısı böyle çıkıyo işte yaptığın onca antrenman da öylece boşa gider tabi diye iç geçirirken. Murat'ın "ERSİN KAZANDI!" anonsu beni tekrar gerçek hayata adapte etmişti. O da çok iyi sayılmazdı, Ersin'e sayı verip duruyordu. Sinirini öfkesini takıma yansıtmak istemediği için oyun alanının yakınlarındaki göle doğru ilerledi.

Tanıyordum onu biliyordum, o kadar sinirliydi ki şu an kendine... o kadar üzgündü ki hissedebiliyordum. Çözemediğim tek bir şey vardı; ben neden bunları hala bu kadar detaylı olarak hatırlıyordum. Gerçi onunla ilgili neyi unutabilmiştim ki? Tüm bunlar yetmezmiş gibi bi de hissedebiliyordum da her seferinde ben de onun için çok fazla üzülüyordum. Resmen takımı satmaktı bu... Duygularımı çok iyi gizleyebilmem burda da işime yaramıştı benden başka kimsenim haberi yoktu içimde kopan fırtınalardan.

Bu bir hafta içinde sadece oyun alanları ve konseylerde görüyorduk birbirimizi bu kısıtlı zaman zarfında bile gözlerimizi birbirimizden alamıyorduk. Onun bir sevgilisi vardı. Sevgilisi vardı.. bu gerçekle yaşamak çoğu zaman acı veriyordu. Evet doğru olan asla bir araya gelemeyeceğimiz gerçeğiydi belki de ama içimde çok derinlerimde bir yerde hala onu gördüğümde, ismini duyduğumda, kokusunu hissettiğimde gelen heyecan duygusu bırakmıyordu peşimi. Herkese yalan söyleyebiliyordum, kendime asla ve şu bir gerçekti ki benim olması çok yanlıştı ama başkasının olması daha da yanlış.

Defalarca kez konuşmuştuk bunu o hep yapıcı bir şekilde gelse de ben onu her seferinde bir buldozer gibi yıkıyordum. Bunun hırsı ve siniriyle gelmişti, resmen ona yaşattıklarımın intikamını almak için.. beni o kadar iyi tanıyordu ki nerede ne zaman ve hangi şartlar altında kalbimi paramparça edeceğini çok iyi biliyordu. Özellikle bana karşı bir maç aldığında sevilisine armağan etmesi gözlerimin içine bakarak ismini haykırması çoğu zaman çileden çıkartıyordu beni. Oyunu kuralına göre oynamam lazımdı; hiç renk vermeden, fazlasıyla umursamaz bir edaya bürünmem lazımdı. Poyraz'ın kaçırdığı en büyük nokta buydu zaten o beni ne kadar iyi çözmüşse ben de onu o kadar iyi çözmüştüm. Onu takmıyormuş gibi bir havaya bürünmem daha da hırslandırıyordu onu farkındaydım ama önemsediğimi onu gördüğümü belli ettiğim zaman istediğini vermiş olacaktım. Buna hiç niyetim yoktu.

Oyun sonu gelmişti ve bizim kazanmamız an meselesiydi tek bir sayı kalmıştı. Ben ve Özgür, O ve Begüm'e karşı yarışacaktık. Bilerek beni seçmişti varlığını gözüme sokmak için cebelleşiyordu resmen. Start çizgisinde dururken üstümde hissettiğim belli belirsiz bakışları tam olarak anlayamadığım için ondan tarafa baktığımda yine, yeniden gözlerimiz buluşmuştu. Beklediğimin aksine gözlerinde Bıkkınlık, mutsuzluk ve en önemlisi çok umutsuzluk? Şaşkınlıkla tekrar dikkatle baktığımda gerçekten kıyıda köşede kalmış o belirgin umutsuzluğu görmüştüm. Survivorda Poyraz her şeyi hissederdi tüm hislerine şahitlik etmiştim, umutsuzluk hem düşüneceği en son şeydi hem de onun yapısına tersti. 2021 zamanında Dora bi keresinde " Ya kaybettik işte niye çabalıyoruz ki?" diye çıkışınca Poyraz "İçinde umutsuzluk barındıran herkesi teker teker göndericem. Oturun evinizden izleyin abicim. Adam gelmiş buraya yaptığı sohbete bak" diyerek kızmıştı. Murat'ın düdüğü beni 2021 den koparıp oyuna başlatmıştı.

Oyunu kazanmıştık ve çamur parkurundan çıktığımız için temizlenmek adına oyun alanının yakınlarındaki göle gitmiştik takımca. Çoğu kişi temizlenip seremoniye doğru gitmişti ben ve Kardeniz kalmıştık. Kafamı sol tarafa çevirdiğimde onu gördüm tek başına tişörtünü yıkıyordu. İçimden geçenler onun gözünde kurduğum üstünlüğü yıkacaktı biliyordum, kendimi tanıyordum düşündüğüm şeyi yapmaktan maalesef ki asla vazgeçmeyecektim.

"Kardi sen geç ben ayakkabılarımı da sudan geçireyim gelicem" diyerek Kardeniz'i de yanımdan gönderdim. İçimdeki ses çığlık çığlığa yapmamam gerektiğini söylesede kendime hakim olamıyordum. Ağzım beynimden komut almadan çalışıyordu biliyordum. "PIST!" diye seslendim. Önce üstüne alınmadı elindeki tişörtü çitilemekten yırtacaktı o kadar odaklanmıştı ki amacı onu temizlemek değildi o şu an çok başka evrenlerde geziyordu.. "Poyraz." Bu sefer ismini duyunca kafasını kaldırdı, sağına baktı kimse yok soluna baktığı gibi göz göze geldik. Ben ona doğru ilerlemeye başladım.

Oyun alanında takımların renklerinde olan uzun bayraklar asılıyordu. Görüntü vermemek için o bayrakların arkasına doğru yüzdüm. O da anlamış olcak ki bana doğru yaklaştı. Bayrağın arkasında gölün içerisinde duruyorduk. Aferin Aleyna çağırdın ama şimdi? Ne diyeceksin? İliklerime kadar yanlış sularda yüzdüğümün sinyali yayılıyordu vücudumda. "Efendim?" dedi şüpheli bir şekilde. "İyi misin?" diye sordum. Gözlerinin içindeki şaşkınlık her cümlemden sonra daha da belirginleşiyordu. Şu an Yiğit Alp Poyraz'a karşı bu sezonun ilk hayatımın bilmem kaçıncı yenilgisini yaşıyordum. "İyiyim." diyerek yanımdan geçip gitmeye yeltenmişti yüzündeki belli belirsiz sırıtışıyla. Kolundan tuttum. Kafamı ondan tarafa çevirdiğimde çok yakın olduğumuzu fark ettim.Kalbim ağzımda atmaya başlamıştı. yeni yeni çıkmakta olan sakalları, karakteristik burnu ve yaş aldıkça daha çok babasına benzemeye başladığı yüz hatlarında gezinmişti bakışlarım bozuntuya vermeden devam etmeye çalışarak, tekrar gözlerine baktım "Gözlerin öyle söylemiyo ama..." dedim sessizce. Kaşlarını çattı bu yakın mesafe onu huzursuz etmişti. "Aleyna amacın ne? Napıyorsun şu an?" diye hırlamıştı. "Gözlerinin içindeki umutsuzluğu gördüm Poyraz ve seni tanıyorum, biliyorum umutsuzluk seni burda etkisi altına alacak en son duygu. Bak biliyorum, görüyorum çok çabalıyorsun, çok istiyorsun seni anlıyorum. Performansın gün geçtikçe gelişiyo belki bazı günler bu skora öyle yansımıyor olabilir ama ciddi anlamda dışardan bir göz olarak içtenlikle söylüyorum bunları.... Her gün üstüne koyarak ilerliyorsun, umutsuzluğa kapılacak durumun yok çıkar bunu aklından lütfen." diyerek içimdeki tüm düşünceleri dökmüş rahatlamıştım. Tüm konuşmalarımı kimi zaman şaşkınlıkla kimi zaman anlamakta güçlük çekerek kimi zaman da mutlu olarak dinlemişti ama en önemlisi gözündeki o zafer feri hiç sönmemişti. İstemişti ve almıştı. "Teşekkür ederim. Cidden çok ihtiyacım vardı buna. Beni hala gözlerimin içine bakınca ne hissettiğimi anlayacak kadar tanıyo olman bunları unutmaman huzurlu hissettirdi." dedi gülümseyerek. "Ne demek." diyerek cevap verdim, akşam yıldızları izlerken düşünecek yeni şeyler de eklemişti zihnime onları da duymamazlıktan gelmiş gibi yapsam da zihnime kaydetmiştim. Tam kolunu bırakıp arkamı dönmüş gölden çıkacakken bir ses yükseldi arkadan.

"Neden yaptın bunu şimdi?"  gülümsedim, arkama dönerek meraklı gözlerle buluşturdum gözlerimi ve "Bilmem samimiyetsizlik yapmak geldi içimden" diyerek göz kırptım. Ardımda gülümseyen bir Poyraz bırakarak seremoniye doğru ilerledim... Oyun kazanmıştım, finali yapmıştım şu an elimde olan kazançlara baktığımda bu yenilginin beni tahminimden daha az zedelediğini fark etmiştim. Çok uzun bir aradan sonra kavga ve kaos olmadan kurduğumuz ilk iletişim maalesef beni de huzurlu hissettirmişti çünkü...

Selam herkese! Umarım kitap güzel gidiyordur sizin için <3 Kitapta geçen hikayelerin gerçeklikle ilişkisi yoktur. Sadece hayal ürünüdür. Vote ve yorumlarınız benim için çok değerli 
xoxo

SaudadeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin