Narin, dört uzun yıl boyunca Batuhan'ı göremedi. Elbette Instagram hesabını saymazsak, kendine sıkı sıkıya "Asla bakmayacağım" diye yeminler etmişti. Ancak, bir süre sonra kendini sahte bir hesap açıp Batuhan'ı kontrol ederken buldu. Kullandığı telefon Yeliz'in eski cihazlarından biriydi; Narin'in kendi telefonu yoktu, en azından akıllı bir telefonu. Batuhan'ı sayısız farklı kızla birlikte gördü, keyifli görünüyordu. Yanındakilerin sevgilisi mi yoksa sadece arkadaşı mı olduğu konusunda hiçbir fikri yoktu, ancak sürekli farklı insanlarla partilerde onu görebiliyordu. Instagram'da Batuhan'ı takip eden tek kişi Narin değildi; annesi de oğlunun özlemini Instagram hikayeleri üzerinden gidermeye çalışıyordu, çünkü Batuhan bu dört yıl içinde ne annesiyle ne babasıyla hiç iletişim kurmamıştı. Babası zaten oğluyla iletişim kurma konusunda pek hevesli değildi, niyeti de yoktu. Evde Batuhan'ın Instagram hikâyelerini yakından takip eden bir başka kişi daha vardı: Yeliz. Geçen zamanla birlikte ona karşı takıntısı daha da artmış, Batuhan'a sayısız mesaj atmıştı; sevgi, nefret ve tehdit dolu mesajlar. Ancak bu mesajlardan hiçbirine en ufak bir dönüş alamamıştı. Bir süre sonra Batuhan tarafından engellendiğinde, Yeliz de Narin gibi artık sessizce sahte hesaplar üzerinden onu takip etmek zorunda kalmıştı. Takıntısı o kadar büyümüştü ki, engellenmeden önce Batuhan'a hamile olduğunu söylemişti, gerçekte öyle bir şey olmamasına rağmen. Batuhan, bu iddiayı doğrulamak için herhangi bir çaba sarf etmeden onu direkt engellemişti. Bu olay olduktan iki yıl sonra Yeliz de ümidini iyice kaybetmiş, ve evden ayrılmıştı.
Narin, Batuhan'ın fotoğraflarına bakarken ne hissettiğini bilemiyordu. Özlem mi duyuyordu, yoksa onu beğeniyor muydu? Tek emin olduğu şey, o gece yaşananların aklından çıkmadığıydı. Batuhan'ın yanına gidip kulağına fısıldadığı o an, onun kokusunu duyduğu o an, zihninden silinmiyordu. Dört yıl boyunca bir insan, yalnızca tek bir anı düşünerek yaşar mıydı? Ve neredeyse her gün, gün aşırı Instagram'da yeni bir şeyler arar mıydı? Yeni birisi var mı? Batuhan'ın yeni bir fotoğrafını görebilecek mi diye? Belki de Narin için bu, bir takıntıya dönüşmüştü, emin değildi. Tek bildiği, daha önce hiç kimseye karşı bu tür duygular hissetmediğiydi. Aslında daha önce hiçbir şey hissetmemişti. Ne hissettiğini de bilmiyordu.
Yaşıtları okula giderken, o evde mutfak işlerine devam ediyordu. Ve dört yılın sonunda Narin, bahçede, elinde süpürgeyle bahçeyi süpürüyordu. Bir araba geldiğini duydu ama kim olduğuna dönüp bakmadı; onu ilgilendirmezdi kimin geldiği. Arkadan dört yıl boyunca duymadığı bir ses geldi:
"Boyun uzamış galiba senin."
Narin, aniden nefes almayı unuttu. Yavaşça arkasını döndü ve Batuhan'ı gördüğünde donup kaldı. İnanılmaz sevindi ama sevincini göstermeye korktu. Batuhan da bir süre onun yüzüne baktı. Sonra çantasını alıp direkt içeri girdi. Kısa bir süre sonra ev içinden bir çığlık, bir kargaşa yükseldi. Annesi, oğlunun dönüşü için çığlık atıyordu ve neden haber vermediği için ona kızıyordu. Evde bayram havası esiyordu; çünkü Mebrure Hanım mutluysa, herkes mutlu, Mebrure Hanım mutsuzsa, herkes mutsuzdu.
Narin, üzerinde çiçek desenleriyle bezenmiş bir elbise taşıyordu. Beyaz zemin üzerine mavi çiçeklerin serpiştirildiği bu elbise, dizlerinin biraz altına kadar uzanıyor ve yarım kollarıyla naif bir görünüm sunuyordu. Vücudunu belirgin bir şekilde saran elbise, bel kısmından itibaren aşağı doğru genişleyerek zarafetini artırıyordu. Göğüs kısmı ne fazla açık ne de tamamen kapalıydı, yuvarlak yaka kesimiyle genç bir kızın üzerine biçilmiş gibiydi. Havanın sıcaklığı sebebiyle üzerindeki hırkasız, rahat bir şekilde dolaşıyordu Narin; zira Eşref Bey artık nadiren evi ziyaret ediyor, Mebrure Hanım ise genellikle evde bulunuyordu ve evin erkek nüfusu zaten sınırlıydı. Böylece Narin, giyimine eskisi gibi katı kurallar uygulama gereği duymuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kayıp Yıldız
General FictionBatuhan "Narin" diye fısıldadığı anda, Narin birden yerinden fırlayıp kapıya yaklaştı. Batuhan'ın buraya gelmiş olması onu çileden çıkarmıştı. Gitmesi için yalvarmaya başladı; "Yapmayın ne olur, yalvarıyorum, olur mu böyle şey? Anneniz duyarsa!" diy...