Bölüm 1

39 8 7
                                    

Yıllar öncesinde başlamış bir hikayeydi. Karanlık ve aydınlığın birbirine aşık olduğunu ama asla kavuşamadığını söylerlerdi. Öyle bir gün gelecek ki diye devam ederdi hikaye. O günde birbirleriyle kavuşacaklar. İnanmazdık tabi ki. Ta ki bunu bir kaç yıl sonrasında görene kadar. Bilmezdik, ciddiye almazdık hikayeyi.

Efsaneydi bizler için. Ancak şu anda dışarıya bakan normal bir insan bile efsane denen hikayenin bir gün gerçekleştiğini görebilirdi.
Yaşıyorduk öyle yada böyle. Aydınlık ve karanlık sürekli ülkenin farklı yerlerinde yer değiştirirdi. Gündüz ve gece bazen birbirine karışır garip bir kasvet katardı ortama. Tam olarak gündüz mü yoksa gece mi anlayamazdın.

Bazen de gündüz ve gece birbirinden ayrılırdı. Çocuklara "gündüz ve gece küsmüş birbirine" diyerek korkmamalarını sağlamaya çalışırlar büyükler. Ama biz biliriz ki saraydan görevliler teker teker gelirler ve insanları toplarlar. Altın kana sahip o kişiyi bulmaya çalışırlar ve o kişi öyle bir gizlenmiştir ki kendisi bile bunun farkında değildir.

Daha doğrusu insanlar bunu böyle bilir.

Nüfus sorun etmeseler doğumları yasaklayacaklardı. Evet, yönetimimiz böyleydi. Krallığın bu işten büyük çıkarı olduğu için bu berbat havayı asla takmıyorlardı hatta bunu fırsata çeviriyor, bu lanet asla bitmesin diye çok fazla çaba gösteriyorlardı.
...
Kapıyı sertçe çaldım. Yine uyuyor olma ihtimali o kadar canımı sıkmaya başlamıştı ki resmen evin kapısını kıracaktım. Evet yine ve yine uyuyordu. Kahretsin işin gücün yok mu be adam!

Sonunda kapının kırılacağından emin olmuş olacak ki içeriden seslendi.

"Geliyorum bir dur çocuğum."

Sabrım taşmak üzereydi. Gün ve gece yavaş yavaş tekrar birbirinden kopmaya başlamıştı ve büyük acelem vardı. Tekrar gizlenmek ve testi başarıyla geçmem gerekiyordu. Sıkıntıyla saçlarımı karıştırdım.

Çok sevgili büyücünün kapısında ağaç olmak kesinlikle sevdiğim bir aktivite değildi. Ve her seferinde bunu yapmak zorundaydım. Ailem, arkadaşlarım ve bir çok insan için bulunmadan saraya giriş yapmam gerekiyordu. Her ne kadar mümkünse işte.

Sonunda kapıyı açtı ve bekleyecek halim olmadığı için içeriye daldım. Arkamdan onaylamayan sesler çıkararak gelen büyücüyü yok sayarak koltuklardan birine oturdum. İnsanların hayallerindeki o karışık eski tarz büyücü evlerinden değildi. Bildiğimiz normal bi evdi. Tek sorunu her büyücü evinde olduğu gibi kasvetli havanın dışarıdan daha kötü halde olmasıydı.

En sonunda konuşma kararı almıştım. Çünkü eğer şu an bir şey söylemezsem sanki sonsuza kadar öylece oturmam gerekiyormuş gibi bir his içimi sarmaya başlamıştı.

"Planın tam olarak ne bilmiyorum ama gizlenmem lazım. Büyük ihtimalle yarın karanlık ve aydınlık tekrar ayrılacak. Hızlı olmalısın."

Büyücü gözlüklerinin altından bana baktı sadece. Ne görmeyi bekliyordu hiç bir fikrim yoktu.

"Eğer askerler seni bir kere fark ederlerse bir daha asla unutmayacaklarını biliyorsun değil mi? Sarayın içine ve teste aynı şekilde gidersen seni bulurlar."

"O işi bir şekilde yine halledeceğiz. Öncelik kanı gizlemek. Emin ol bende çok hoşlanmıyorum bu değerli kan meselelerinden. Şu vakitte evde kıçımı devirip yatmak benim için de elbette harika olurdu ama gördüğün gibi buradayım."

Yine onaylamayan sesler çıkararak buraya göre daha karanlık bir odaya girdi. En sonunda elinde küçük bir şişeyle geldi. İçinde mor bi sıvı vardı ve açıkçası sıvıyla aramızda hoş bi bakışma geçmedi diyebilirim. Özenle masaya koydu ve karşımdaki koltuğa geçip oturdu. Büyük bir dikkatle yüzümü inceleyen yeşil gözleri masadaki şişeyi buldu. Ve konuşmaya başladı.

"Bu şişedeki sıvı senin kanını normal gösterecektir. Ancak etkisi çok büyüktür. Testi bununla geçebilirsin ancak testten hemen sonrasında..."

Cebinden başka bir şişe çıkardı. İçerisinde sarı bir sıvı vardı.

"Bunu içmelisin. Eğer 1 saat içerisinde bunu içmezsen yüksek ihtimalle kendi kanında boğulacaksın. Dikkatli kullanman gerekiyor ama yapamayacağın bir şey değil."

Büyücüye şöyle bi baktıktan sonra planı düşündüm.
Evet mantıklıydı. Risk almaya değerdi ki risk severdim. En kötü ihtimal ölümümdü ve bunu ihtimal bile saymıyordum. Bir ihtimal benden sonra altın kan doğacak başka bir çocuğa geçerdi.

Başımı sallayıp şişeleri elinden aldım. Ceplerime koyacak kadar küçük olmaları benim için iyiydi. Kapıya vardığımda omzumda hissettiğim el ile arkama döndüm. Büyücü dikkat kesilmiş bir şekilde yine gözlerime bakıyordu.

"Gözlerinin seni ele vermesine izin verme güzel kızım."

Kaşlarım kendi kendine çatıldı. Tam olarak neyden bahsettiği hakkında hiçbir fikrim yoktu ama düşünecek zamana sahip olduğundan da emin değildim. Başımı aşağı yukarı sallayıp hızlıca evden uzaklaştım. Bu saatte dışarıda gezen birisi saçma kaçardı.

Gün ve gece birbirine girmiş dahi olsa gece ve gündüz az da olsa kendini belli ederdi. Gündüzleri hava mavi olmuyordu belki ama geceleri hava yine karanlık kalırdı.

Ve evet hava baya baya karanlıktı.

Olabildiğince hızlı ve sessiz bir şekilde sokağın sonuna vardım ve eve girdim. Uyumam lazımdı. Ancak kafamda o kadar şey varken uyku ne kadar yakınımdaydı kestiremiyordum.

Pek çok plan düşündüm. Olabilecek ihtimaller, yakalanma durumlarım, bahanelerim, ölümüm...

Pek çok durum söz konusuydu ve ben bunun altından nasıl kalkarım bilmiyordum. En son fazlaca düşünmek yormuş olacak ki kendi kendime uykuya dalmıştım ve yarın olacakları bi kenara bırakıp kendimi rüyalara teslim etmiştim.
...

Selam selam selam selam selam öncelikle hoşgeldiniz efendim.

Umarım hoşunuza gidecek bir hikaye olur.

Umarım hoşunuza gidecek bir hikaye olur

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Altın KanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin