Öğle yemeğini de Evla, Gece ve Feris ile yedikten sonra daha fazla kalmayarak odama çıktım. İki gündür buradaydım ve hiç ilerleme kaydetmemiştim.
Azat'ın gücünü deneyimlemek dışında.
Ki bunu da bir ilerleme kabul etmiyordum. Ülkedeki tek sorun elbette aydınlık ve karanlığın birleşmiş vaziyette olması değildi. Bunun için kimse kendini saçma bir tehlikeye atmazdı. Gün ve gecenin birbiriyle birleşmiş olması ülkede bitki yetişmesini neredeyse hiçe indiriyordu. Arazilerin çoğunda meyve sebze yetiştirmek imkansız hale gelmişti. Tabi bunun yanında yeni doğan çocukların sağlık durumu da fena halde etkileniyordu. Sağlık durumundan dolayı ölen çocuk sayısı oldukça artmıştı. Hayatını sürdürenlerinde büyük bir çoğunluğu ise iyi durumda değildi.
Saray haritasını -Azat'ın verdiği- alarak masaya geçtim. Bu güç her neyse sarayda saklanıyor olabilirdi. Bunun olması durumunda nereye saklayabilirler kendimce düşünerek işaretledim. Farklı kitaplar bularak bu gücü açıklayan bir şeyler aradım. Kapı çalınma sesiyle kafamı kitaplardan kaldırdım. Hava kararmaya başlamıştı, saatlerce çalışmış olmalıyım. Kapıyı açtığımda karşımda Gece'yi buldum. Gülümseyerek "Uyumadığını biliyordum." dedi. "Bizimkiler ortak salonda, sende gelsene." dedikten sonra kafasını kaldırarak masama baktı. "Yeterince kafa patlatmışa benziyorsun. Gel hadi." Kolumdan çekiştiren Gece ile kapıyı zar zor kapatma fırsatım oldu. Koridorda yan yana yürürken kahverengi saçlı ve saçlarıyla aynı renkte gözlere sahip bir prensin bize baktığını gördüm. Ardından Gece'ye göz kırptı ve kendince etkileyici bulduğu bir gülümsemeyle Gece'ye bakmaya devam etti. Gece gözlerini devirerek sabır dilenir gibi bir nefes verdi ve adımlarını hızlandırdı. Prensten uzaklaştıktan sonra bana döndüğünde soran gözlerimi fark etti. Yüzüne bir tiksinti ifadesi hakim oldu. "Pamir. Babamın müttefiklerinden birinin oğlu diyebilirim. Babası oğlunun ilgisini fark etmiş olacak ki benimle evlendirme kararı almış. Benim fikrimi sormadan!" Biraz duraksadı. Benimde yüzümde onunkine benzer bir ifade oluşmasına engel olamadım. Bunu nasıl yapabilirlerdi?
"Tabii ki teklifi kesin bir şekilde reddettim ama Pamir ve babası hala umutlu. Babam da onlar gibi Pamir'le evlenmemi istiyor ancak kararımdan dönmeyeceğimi belirttim. Hala neyin peşinde anlamıyorum."
Anladım der gibi kafamı salladım. Kalabalık ve koşuşturma sabahki kadar fazlaydı. "Bu koşuşturmanın sebebini biliyor musun? " diye sordu ve başımı iki yana salladığımda gerçekten mi der gibi bir bakış attı. Omuz silkerek önüme döndüm ve anlatmasını bekledim. "Balodaki prensesin durumu iyice kötüye gidiyormuş. Aile, kızını görmek için saraya gelme kararı almış. Yarın sabah buraya gelmiş olacaklar. Tüm hazırlıkları hem iyi ağırlamak hem de sorumlusunun saraydan kaçmasını önlemek ve çıkışını zorlaştırmak için yapılıyor. Güvenlik önlemlerini arttırıyorlar." Konuşmanın sonuna geldiğimizde salonun da kapısına gelmiştik. Kapıdan girdiğimizde bizi fark eden Evla ve Feris ayağa kalkarak bize doğru gelmeye başladı.
"Yiyecek bir şeyler almanın ve dışarıda piknik yapmanın iyi bir fikir olduğunu düşündük." diyen Evla onay bekler şekilde bize baktı. Tamam dercesine kafamızı salladıktan sonra salondan çıktık. Feris ve Evla bize sormadan önce her şeyi hazırlamışlardı. Bunu görünce biraz şaşırmış olsam da üzerinde pek durmamaya karar verdim.
Sakin bir köşe bulunca oturduk ve yiyeceklerden yerken sohbet etmeye devam ettik. Bir anda konu altın kana gelince kısa bir an duraksadım.
"Krallık hala altın kana sahip kişinin kim olduğunu arıyormuş. Bir liste oluşturmuşlar."
"Ne listesi ben görmedim?" Sorduğum soru tüm gözlerin hayretle bana dönmesine yol açtı. Ne var dercesine baktığımda Feris tekrar konuşmaya başladı. "Biraz mağarandan çıkmalısın Almira."
