Bilinen dünyanın en batısındaki medeniyet olan Rusessin İmparatorluğu...
Doğusundaki tüm ülkelerle bağı Zona De Exiles bölgesi yüzünden karasal olarak koparılmıştı, lakin coğrafyası o kadar genişti ki dört mevsimin yaşandığı, rehafı yüksek ve güçlü bir imparatorluktu. Geçmişte Alexter Rupto Alogran, dev obaliskleri büyük gemi gruplarıyla parça parça göndermişti bu diyara. O zamanlar Rusessin İmparatoru olan 4. Alastair, bu büyük iyilik karşılığında hanedanına, Alogran Hanesi ne zaman dara düşse yardım vasiyetinde bulunmuştu.Öte yandan Zona De Exiles bölgesindeki kötücül yaratıkların saldırılarından emin olmak için ülkesindeki tüm ruhban grubuna ayrıcalıklar tanımıştı, ek olarak büyücülük, sihirbazlık ve simyacılık ilimlerine önem vermişti.
Şimdiki İmparator Balthazar Fen Alastair ise bizzat çok yüksek seviyeli bir büyücüydü. Balthazar; otuz beş yaşında, beyaz tenli, pembe gözleri olan, sivri yüz hatlarına sahip, fit görünümlü biriydi. Bütün imparatorluk ona "Ejder Gözlü İmparator" diye seslenirdi.
Kimileri onun çok gençken, bir köye saldıran bir ejderhayı tek başına öldürüp gözlerini aldığından bahsederdi, kimileri ise ejderhaya dönüşen çok yüksek seviyeli bir iblisi öldürüp gözlerini aldığından. Ama herkesin emin olduğu bir şey vardı ki Balthazar'ın gözleri, doğuştan sahip olduğu gözler değildi.
Balthazar halkı tarafından çok sevilen bir liderdi. Onun hükümdarlığı başladığından beri, imparatorlukta en ufak bir habis olay yaşanmamıştı, doğaüstü yaratıklar resmen Rusessin İmparatorluğu'nda barınamamışlardı. İmparatorlukta, okuma yazma bilmeyen neredeyse kimse yoktu. Yapılan her iş, o kadar güvenliydi o kadar profesyonelce yapılıyordu ki, artık her şey sıradan bir hal almıştı.
İşte yine o sıradan günlerden birinde, imparatorluğun batı kıyısı kasabalarından biri olan Sinked'de yine her şey çok sıradan başlamıştı. Mercia adında, on altı yaşlarında, kumral bir delikanlı kasabanın doğusundaki ormanlık alanda yaşayan efendisi için birkaç şey almaya, kasabaya gelmişti. Mercia, ağabeyi Worni ve annesi ormanlık alanın içindeki çiftlikte çalışıyordu. Babası, Mercia henüz beş yaşındayken ölmüştü. Kendini bildi bileli, bu çiftlikte çalışıyordu. Çiftliğin sahibi olan efendisi Pedrus o kadar iyi biriydi ki, çiftlikte çalışan her aile için evler yaptırmış, eğitimleri için öğretmen tutmuş, hatta hayatın işten ibaret olmadığını düşündüğü için çalışanlarını günde yalnızca beş saat çalıştıran bir sistem getirmişti. Kendi küçük kasabasını inşa etmişti. Çalışanlarının tümü geçmişte satın aldığı kölelerden oluşuyordu, fakat onlara köle davranmıyordu. Mercia, kasabaya efendisi için alışverişe geldiğinde herkes ona saygı dolu gözlerle bakardı. Her kasabaya geldiğinde, insanların ona bu şekilde davranması, efendisine olan sadakatini bir kez daha arttırıyordu. Mercia, kendisine verilen listedeki eşyaları bitirdikten sonra, favori şekerleme dükkanına girmeyi ihmal etmedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIYAMETİN ÇOCUKLARI Alogran Gizemi
FantasiaÇok uzun zaman önce, fantastik ve şeytani varlıkların yaşadığı bir dünya'da geçen bir çok karakterin hikayelerinin birbirine bağlı olduğu bu kıyamet öncesi dönemde yolculuğa çıkmaya hazır mısın?