0.6

128 31 7
                                    

"Seungmin?"

Aniden kulağıma ilişen naif bir tonla ismimi söyleyen ses ile istemsizce irkilmiştim.

Yine bir özel ders, yine bir zorunluluk. Bu zorunluluk sesime de yansırken cevap verdim.

"Efendim?"

"Odaklanamıyorsun, bir problem mi var?"

Çözmemiz gereken tek problem önümüzde duranlardan ibaret değil miydi? Şimdi ne diye iç dünyamı hedef almaya başlamıştı herkes?

"Yok."

Verebileceğim tek kelimeye dayalı bir yanıt bile gücümden eksiltiyorken kimse için nefesimi harcayamazdım. Bana asla geri vermeyeceklerdi nasılsa.

"Hiç konuşmuyorsun artık. Derslerden zevk alıyor musun anlayamıyorum."

İşte o gülümsemenin oluşmasını sağlayan cümle. Anlayamıyorum... Ne büyük yalan.

"Anlıyorsunuz."

Konuşurken asla yüzüne değmeyen gözlerim, tekrar odağını önümdeki kitapta toplamış bir vaziyette bekliyordu şimdi.

"Pekala, devam edelim öyleyse."

Edelim.

Devam etmeye gücün var mı diye sormadan etmeye başlayalım hemen. Hep öyle yapardık zaten, değil mi?

Ediyorduk evet. Ama o da ne? Yerinde olmayan bir şeyler vardı. Aklım mesela, olmaması gibi bir durum olmamalıyken yoktu.

Almışlardı elimden onu. Hemde tek koşulları daha da akıllı olmamı istemekken. Ne kadar da orantılı hareketler böyle değil mi?

Saate kaydı gözlerim anlık olarak. Az kaldığını görmek krampların, boylu boyunca uzanmış olduğu mideme iyi gelirdi belki.

Titremek dışında hiçbir işi büyük bir şevk ile yapamayacak elle kalem tutmaya çalışmak ne de zordu.

Odağını kaybetmiş gözler var tabii birde. Tek bir noktada toplamaya çalışmak beni mahvediyordu.

Sesimi çıkarmam ise büyük bir cezayı gerektiren tarzda bir eylemdi.

"Bugünlük bitti. Güzelce çalışmaya devam et Seungmin. Zamanın gut gide kısıtlanıyor ve şu sıralar biraz boşluyor gibisin."

Boşalmak...

Gri bütünlüğüme ışık tutan birine gülümsemek boşlamak mı sayılıyordu?

Eğer öyleyse de sevmiştim bunu. Uzun zaman sonra tatmıştım sevgiyi ve ne diye adlandırılması umrumda değildi.

"Boşluyorum."

Aniden çatılan kaşlar ve şaşkın ifadeye bile verecek bir tepki bulamadığımda anladım bir kez daha duygularımı bitirdiklerini.

"Düzelt kendini bir an önce. Haftaya geldiğimde bu şekilde görmeyeyim seni."

Son uyarıları birinden daha aldıktan sonra kavuşmuştum sonunda yalnızlığıma.

Yalnız bir ruhu taşırım zaten şüphesiz sadece, ruhuma da eşlik ediyor şartlarım şimdi.

Eskiden olsa doyamadan bu yalnızlığın tadına gider otururdum yine o masanın başına. Fakat şimdi yapılmaya değecek daha güzel şeyler vardı...

Bu yüzden açtım telefon ekranını ve girdim uygulamaya.

Bir an önce yazmak istediğim kişiden mesaj almış olduğumu görmek günüm en parlak saniyeleriydi.

•••

M

M

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Mavi Bir Mucize |2min|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin