Uykuya tam dalış yapamayan bilincim ile gözlerimi hafif bir şekilde açmaya başlayan güneşe doğrultarak araladığımda, aslında verimsiz denilebilecek uykumdan çokta bahsedemez gibiydim.
Sanırım mutluluk ve heyecan dolamıştı dört bir köşemi ki toplasak bir saati geçmeyen uykuma rağmen acımıyordu gözlerim, gülümsemeyi kabul ediyordu yüzüm.
Heyecanın verdiği enerji ve mutluluğun sağladığı yaşam sevinci ile hep çok sıkıcı gelen tüm rutin işlerimi halletmiş, güzel bir şarkı açarak kahvemi yudumlamaya başlamıştım şimdi de.
Kalbim her geçen dakika sonunda bir öncesine oranla daha da hızlı ve patlamaya hazır şekilde atarken yazıp yazmamak konusunda arada kalmamla beraber düşünmeye devam ediyordum.
Saatin sabah altı buçuğu gösteriyor olduğu gerçeğiyle hâlâ uyuyor olabileceği aklımda yer edinirken yazma işini biraz daha ertelemeye karar verdim.
Belki o da uyuyamamıştır? Olsun yine de bekleyeceğim evet.
Kararımı verdikten sonra bir saati daha geçirmiş ve sonunda dayanamayarak elime almıştım telefonu.
Mesaj sayfasına girmem saniyelerimi alırken heyecan daha da büyümüştü içimde.
Sanki ilk defa konuşacakmışız gibi bir his sarmıştı içimi. Aylardır konuşuyor olmamıza rağmen. Ki her konuştuğumuz gün bir öncekinden daha da farklı oluyordu, bu bir gerçek. Birlikte geçirdiğimiz her günü, bir öncekini gerçekten geride bıraktıracak kadar güzelleştiriyordu.
O gerçekten fazla güzel.
Daha fazla beklemeden yazmaya başladım artık.
S
Günaydınn.
Erkenden uyandım, uyurken çokta seni bekliyor gibi değildim.
Seni gerçekten çok bekliyorum Minho!!Attığım birkaç mesajla birlikte gülümsemem daha da büyük bir hal alırken yukarıdan düşen bir bildirim fazlasıyla dikkatimi çekmişti.
Bu bir haber bildirimiydi. Haberin içeriği dikkat çekiciydi evet. Üstüne tıkladığım gibi başlığı tam anlamıyla okumaya başladım.
Daha sonrasında korkak bakışlarım ve titrek parmaklarım beraberinde haberi yukarı kaydırmaya başladım.
Okudukça dolan gözlerim ve titreyişini bacaklarıma da taşıyan ellerimle, ne telefonu elimde ne de bedenimi ayakta tutabilecek gücüm olmadığını fark ettiğimde kendimi yere bıraktım.
Dolu gözlerimden akmak için hazır olan yaşlar bekliyorlardı öylece. Tüm bu haberin sahte ve yalan olduğunun açıklanmasını bekleyen ben gibi.
Birkaç söz bile bunu bir şakaya sayıp gülüp geçmemi sağlayabilecek... Yalnızca birkaç söz. Hiç duyamayacağım o birkaç söz...
Her şeyin ciddiyetini zaman geçtikçe daha da derinden anlayan zihnim gözlerime sinyali gönderdikten sonra ayrılığını gerçekleştirdi yaşlar.
Yanaklarımdan aşağıya doğru akan yaşların farkına vardığım gibi yandı aklımda kırmızı ışıklar. Kulaklarımda tek ses "yanaklarından akmayan tek yaş hüzün yaşları olsun Seungmin." sildim hemen onları.
Gözlerim ardından kaydı biraz önce yaşları silen ellerime. Ve tekrardan bir ses "ellerinin bir hüznün veya sana zarar verecek bir heyecanın uğruna titremesine izin verme." sardım ardından ikisini birbirlerine. Ümit ettim durmaları için.
İstemsizce ayrıldılar ve sağ elim ilerlemeye başladı soluma doğru. Kalbimde durduğunda ne kadar hızlı attığını fark etmem uzun sürmedi.
Ve ses bu defa diyordu ki "bu kalp sebebi ben olmadıkça hızlıca atmasın."
Sebebi sensin Minho bıraksam kendi hâline böyle, kızar mısın yine?
"Ağlamanın sebebi olduysam sahip çık kalbine, izin verme hızlanmasına." Deyişin geliyor şimdi de kulaklarıma.
İstediklerin zor Minho.
Yaşlarımı şimdilik durdurabilirim, titremeler geçebilir, kalbim yavaşlayabilir fakat unutamam.
Ne öncesini ne de şimdiyi. Gelecek her saniye geçmişin ellerine geçerken ben de çekiliyorum gelecekle beraber ona doğru.
Doğru mu bu Minho? Sorsam cevap verirdin, yanımda olmasaydın da cevap verseydin... Minho aramızda hep kilometreler olsaydı da sen hep o kilometrelerin ardında var olsaydın.
Tek bir gecenin sonrasında bakıyorum ne yanımdasın ne de kilometlerin ardında.
Sen artık başka bir yerdesin ve ben seninle değilim.
Maviye kaçanın, mavileri gitti Minho...
Yine de denizi teslim etmeyeceğim griye. Mavi gömülmeyecek karanlık bulutlarla çevrili gökyüzünün altına. Mavi hep yaşayacak pamuktan bulutlarımızla dolu huzur kaplı göğümüze karşılık gülümseyen denizimizde.
Mavi hep yaşayacak bende.
Geçmişe karışan gelecek saniyeler yanımdan geçip giderken aralarında sıkışmamak için atlayacağım üstlerinden.
Sen olsan sen de böyle derdin değil mi? Güzel tanımışım sanırım seni...
Hayatıma değip grileri uzaklaştırıp maviye kaçmamı sağladığın her gün hatrına biraz daha batıracağım kendimi bu renge. İzin vermeyeceğim dünya üzerinden mavimin kayıp gitmesine.
Paramparça halde kalmış uçağın yaktığı tüm ağaçlara izini bırakmış karanlığa inat mavisini terk etmeyen gökyüzü kadar inatçı olacağım.
Ben mavimi çok sevdim Minho. Ben seni çok sevdim ve hep seveceğim. Bunu söylemek için beklediğim saatlere olan sinirimi geride bırakıp her günümü mavime haykırarak dile getireceğim.
Duyarsın değil mi?
SON
__________________________
Bir hikayeyi daha böylelikle noktalandırmış olalım.
Ve bu sonda da teşekkür ediyoruz okuduğunuz için, bu çokça.
2min çok güzel.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mavi Bir Mucize |2min|
FanfictionUzaktan parlayan bir mavinin, yavaşça karanlığa gömülen gri ile olan etkileşimi.