"O zaman... Görüşürüz hyung?"
Kapının başında ayakkabılarımı giyerken son kez Minho'ya bakıp konuşmuştum. O ise başını salladı ve telefonunu uzattı.
"Gitmeden telefon numaranı gir, haberleşiriz."
Başımı sallayıp bana uzattığı telefonu aldım ve numaramı girdim. Kendimi kaydetmeden telefonu ona geri uzattım ve eğilip bağcıklarımı bağlarken ona bakarak konuştum.
"Mesaj atarsın, kaydederim seni."
"Tamamdır, görüşürüz." dedi ve el salladı. Ben de ona el salladıktan sonra doğrulup evimin yolunu tuttum. Uyuşuk adımlarla yolda yürürken cebimden gelen titreşimle telefonumu aldım ve gelen mesajı kontrol ettim.
Oyalanma Jisung, hava soğuk.
Mesajın sahibini kaydettikten sonra az önce ayrıldığım dairenin camına bakıp beni izleyen adama dil çıkarttım, o ise gözlerini devirip içeri geçti. Yanlış görüyorumdur belki de ama dudağının hafifçe yukarı kıvrıldığına yemin edebilirim. Dengesiz herif işte. Yine de bu dengesiz adamın dediğine uyarak adımlarımı hızlandırıp kaloriferlerle ısıtılmış sıcak evime girdim. Odama geçmeden önce Minho'nun dedikleri gelmişti aklıma.
"Azıcık ev halkıyla muhattap olsaydın kırk kere abinle evinizin önünde buluştuğumu görebilirdin."
Derin bir nefes verip mutfağa girdim ve tezgah başında çorba kaynatan annemin salınan bedenini izledin sırtımı duvara yaslayarak. Beni fark edemeyecek kadar çok odaklanmıştı işine belki de mutfağa bile uğramayıp direkt odama geçeceğimi düşündüğündendi. Yavaşça benim olduğum tarafa dönerken beni görmesiyle şaşkınlıkla açılan gözleri kısılırken yüzündeki şaşırmış ifade yerini bir tebessüme bırakmıştı.
"Hoş geldin oğlum."
Başımı sallayarak annemin yanına gittim ve onu kendime döndürüp alnımı omzuna yaslayarak sarıldım hafifçe. "Hoş buldum anne."
"Jisung, oğlum? Bir sorun mu var annem?" dedi şefkatli eli saçlarımı okşarken. Onun çiçek kokusu burnumda dolarken gözlerimi kapattım ve başımı iki yana salladım. "Bir şey olursa annene anlatabilirsin biliyorsun değil mi canım?"
Cevap vermek yerine başımı salladım aşağı yukarı, o da diğer eliyle sırtımı sıvazladı.
"Aç mısın, çorba koyayım mı sana? Yeni kaynattığım için çok sıcak, açsan kaseye koyayım da soğusun annem hm?" dedi annem. Bense başımı kaldırıp yanağına ufak bir öpücük bıraktım ve başımı iki yana salladım.
"Gerek yok anne, yemek yedim ben."
Cevabım üstüne saçımın bir tutamını kulağım arkasına atan annem gülümsedi ve cevap verdi. "Minho bir şeyler mi hazırlamış?"
O mu? Anne bu saflığını neye vermeliyim bilmiyorum ama senin gözünde oluşturduğu bu "iyi, efendi, akıllı çocuk" imajını bozmamaya karar verdim. İyiliğim tuttu diyebiliriz. "Evet annem Minho hyung hazırlamış, her şey çok güzeldi."
"Öyle öyle, Minho çok güzel yemek yapar."
Yapsaydı da yeseydik keşke, diye geçirdim içimden. Ardından annemin yanından ayrılıp sandalyeye oturdum ve dirseğimi masağa yaslarken avcumu da yanağıma yaslayıp konuyu değiştirmeye karar verdim. "Abim nerede?"
"Nöbeti varmış, bugün gelmeyecek. Biz bizeyiz yani." dedi annem gülerek. Kaşımı kaldırdım sorgularcasına, "Babam da mı yok?"
"Baban da iş seyahatine çıktı, iki hafta gelmeyecekmiş." dedi annem yüzünü buruşturarak. Sıkıntılı ses tonu şimdiden eşini özlediğini gösteriyordu. Büyük ihtimalle bu iki hafta içerisinde bize türlü türlü bere ve atkı örecekti kafasını dağıtmak için.
"Biz bizeyiz demek, hiç sorun değil. Gayet eğlenceli biriyim ben, asla sıkılmazsın." dedim enerjimi yüksek tutarak. O ise gülerek karşılık verdi bana, "Kendi oğlumu bana mı anlatıyorsun velet?"
"Oğlunuzu bugün yeniden tanıyacaksınız Bayan Han, izninizle Monopoli'yi almaya gidiyorum."
🗽
"Jisung, sen kime çektin böyle oğluşum?" dedi annem sıkıntıyla alnını ovarken. "Tövbe haşa bebekler falan mı karıştı acaba?"
Oynadığımız üçüncü elin sonunda yeniden iflas etmesiyle isyana geçen anneme karşı gururla baktım ve omuz silktim. "Yetenek diyelim."
"Biz ona o şerefsiz dayının genleri diyelim bence." dedi annem gözlerini devirirken. Verdiği cevaba kahkaha atarken şokla ağzımı elimle kapatmıştım. Konu dayım olduğunda argo kelimeden nefret eden annemin ağzının yayı gevşerdi. Bana bakarken gözlerini devirdi ve kollarını göğsünde bağladı. "Ne sanki yalan mı söylüyorum?"
Dayım annemin de dediği gibi şerefsizin tekiydi, kurduğu saadet zinciriyle deli paralar kazanmış ardından yurt dışına kaçmıştı. Pekala övünülecek bir durum değildi ama zekasına da saygı duymak gerekiyordu. Yiğidi öldür hakkını yeme.
"Harbiden dayım ne yapıyor? En son İngiltere'deydi."
Annem gözlerini devirdi ve bakışlarını bana çevirdi. "Güya efendim emlak şirketine girmiş de artık dürüst bir adammış da falan filan işte inanırsan. Dayın bu, her şey beklenir."
Başımı sallayıp oyunu toplamaya başladım, annem de ayağa kalkıp başımı okşadı. "Ben yatıyorum Sungie, sen de geç yatma olur mu?" dedi ve salondan çıkacakken son kez dönüp baktı gülümseyerek. "Bugün çok eğlendim , iyi geceler."
Ben de aynı şekilde gülümsedim ve başımı salladım. "Ben de, iyi geceler." Annem odadan çıktığında oyunu toplamış, kutunun kapağını kapatıyordum. Koltuğa attığım telefonumu elime aldım ve gelen mesajları kontrol ettim. Bizim grup, sınıf grubu, abim ve son bir kişiden mesaj gelmişti: Minho hyung.
deccalin öz evladı & siz (jisung)
minho:
Han
Cumartesi gelme şansın var mı?jisung:
eeee
bosum hafta sonu
gelirimminho:
Süper
Bundan sonra her hafta sonu gelebilir misin?
Haftada iki gün çalışırızjisung:
olur hyung gelirim
bana birak 😘minho:
Sana bırakayım?
Sanmam
Cumartesi görüşürüz Hanjisung:
pic herif|
hic sebmiyorum seni|
görüşürüz hyung 😘sınır 1 aydır geçilemediği için en son pes ettim
böyle olduğu zaman yazma şevkim azalıyor açıkçası, bundan sonra yorum sınırı değil de oy sınırı koyarım fakat yorum yaparsanız iyi olur okuyucularımla iletişimde olmak ve hikaye üzerinden dönüt almak iyi oluyor
bu bölümler yavaş yavaş hikayeyi oturtmak içindi bundan sonra gidişatı hızlandıracağım yavaş yavaş haberiniz olsun
o zaman sonraki bölüme görüşürüz
ŞİMDİ OKUDUĞUN
little accident | minsung
FanfictionJisung'un yaptığı en tatlı hata aşık olacağı adam Lee Minho'nun aylarca çalıştığı heykeli mahvetmekti.