"Bakim helelele."
"Şaka maka iyi oldu ha."
"Ne diyonuz oğlum alırım aklınızı bakayım." dedim beni izleyen arkadaşlarımın arasından sıyrılarak aynadan kendime baktım. Seungmin'in yardımıyla saçlarımı düzleştirmiş, Felix de kıyafetimi ayarlamıştı. Hafif makyaj yaptıktan sonra hazırdım, gerçekten güzel görünüyordum.
"Sana daha önce makyaj yapmadığımız için kendimize kızıyorum Jisung." dedi Felix çenemden tutup beni kendine çevirirken.
"Tamam abartmayın gidelim hadi, daha girişimizi yapmadık." dedim homurdanarak. Belki de kabul etmek istemedim o an güzel olduğumu ama aynaya bakınca yakıştığını ben de görebiliyordum. Anneme çıkacağımızı haber verdikten sonra çağırdığımız ilk taksiyle Yeonjun'un evine gittik. Kazasız belasız varıp aynı şekilde kazasız belasız bir giriş yapmıştık, belki de bugün iyi günümdeydim. Beni gören Soobin gülümseyerek yanıma gelmiş ve hafifçe sarılmıştı.
"Hoş geldin Jisung, iyi ki geldin. Güzel olmuşsun." dedi Soobin beni süzerken. Pek değerli arkadaşı şam şeytanı Yeonjun ise onun arkasından bana bakarak gözlerini devirdi. Aynı şekilde gözlerimi devirdikten sonra Soobin'in yönlendirmesiyle alkollerin dağıtıldığı yere geldik. Bir shot bardağına uzanmışken Seungmin ve Felix'in aynı anda iki kolumdan tutmasıyla sinirle onlara döndüm.
"Bir şey olmaz, sapıtmayız." dedim kollarından kurtulup bardağı alıp kafama diktim.
"Bok sapıtmazsın en son gördük seni de." Seungmin umutsuzca her zaman olduğu gibi gerçekleri söylerken.
Ama ne biliyor musunuz? Sapıtmıştım. Hepimiz birer shot attıktan sonra milletin dans ettiği yere gittik.
"Ooo kimleri görüyorum Jisung??" sesin geldiği yere döndüğümde bana seslenen kişinin Jungkook olduğunu görmüştüm. Felix biraz huzursuz olurken birine siktir olup gitmesini ifade eden gülümsemesini takınmıştı yüzüne. Gülümseyip Jungkook'a selam verdikten sonra Jungkook yeni sevgilisi olduğunu duyduğumuz Taehyung'dan bir şişe bira aldı ve bana uzattı.
"Partinin keyfini çıkar." dedi birayı elime sıkıştırırken. Biri size içki veriyorsa onu içmelisiniz mantığıyla birayı açtığım gibi kafama dikmiş ve yarısına yakınını içmiştim.
"Yavaş iç hayvan, yavaş." dedi Felix birayı ağzımdan çekerken. Gözleri etrafı tararken hedefini bulmuş olacak ki yaramaz bir ışıltıya tanık olmuştum o an gözlerinde. Bize gülümseyip "Keyfinize bakın, gelirim birazdan. Ya da gelmem, beklemeyin ulan beni!" dedikten sonra yanımızdan ayrıldı ve içkilerin olduğu yerde yalnız başına oturan crushı olduğunu düşündüğümüz Changbin'in yanına gitti. Seungmin'i elinden tutarak dans ettirirken o da bana gülüyordu, bilirsiniz alkol insanı gevşetir.
"Sarhoş musun sen?" dedi müzikten dolayı bağırarak bana eşlik ederken.
"Yok, daha ne içtim ki sanki?"
"Güzel, olma da zaten! Götünü toplamak istemiyorum, kusuyorsun bi de sen!" dedi kulağıma yaklaşarak.
"Ne?!" dedim, müzikten dolayı duymak zordu.
"İçme çok diyorum!" dediğini anlayarak başımı salladıktan sonra birayı bu sefer yavaş yavaş içmeye başlamıştım. Aylak aylak oradan ayrılıp barmenin yanına gittim ve bağırdım.
"Abi şunu limonlasana!"
Dediğimi yapan barmen bardağın ağzına da tuz ilave etmişti, böyle tadı tam çıkıyordu işte. Tuzu yalayarak birayı tekrar kafama diktim, büyük bir yudumla tekrar Seungmin'in yanına döndüm. Tabi her şey güzel giderken yanıma şam şeytanı Jun'un gelmesiyle keyfim kaçmıştı.
"Jisung!" dedi bağırarak kulağıma
"Ney?!" dedim aynı şekilde bağırırken.
"Elindeki birayı ve sana vereceğimi teklersen bir daha seni rahatsız etmem söz!"
"Saçmalama Yeonjun, Jisung dinleme sen onu!" dedi Soobin ne ara yanımızda belirdiğini çözemeden.
"Jisung saçmalama annem hadi gidelim." dedi Seungmin elimdeki biraya uzanmaya çalışırken.
Bense durur muyum? Bir meydan okuma vardı, hele ki o deccalden! Diktim kafama elimdekini. Seungmin umutsuzca felaketi izlerken bir yandan da telefonumu almıştı cebimden,birini arıyor gibi gözüküyordu. Yarısı kalmış birayı bitirdiğim gibi Yeonjun'un elinden aldım, en son hatırladığım ise elinde bi kamerayla gülerek bana bakıyor olduğuydu. Ne demiş atalarımız, son gülen iyi güler. Yaptım, Yeonjun'un elindekini de kafama dikerken beni gazlayan bağırışların etkisiyle bitirdim o birayı da. Boş şişeyi rastgele birine verirken başım çok fena dönüyordu ve...
Midem bulanıyordu.
"Ee Jisung nasıl hissediyorsun?!" diye bağırdı Yeonjun bağırarak gülerken. Bilirsiniz insanlar sarhoş olduğunda fazlaca rezil hareketler yapar. Onun bilmediği ise benim sarhoşluğum iğrençti, ilk elden deneyimlemiş oldu. Sorusuna cevap veremeden bir süre dona kalmıştım, sanki alkolün vücudumda dolaşıp beynime etki etmesine zaman tanıyordum.
"Süper-" derken lafımı bitiremeden boş karına içtiğim tüm alkolü Yeonjun'un üstüne kusmamla elindeki telefon, kıyafetler her şeyin batması bir olmuştu. Sinirden titrerken yalpalayarak geriye sendeliyordum, tam düşecekken birinin belimden tutması ve havalanmamla ayaklarımın yerden kesilmesi bir olmuştu. Kim olduğunu idrak edemediğim kişinin kucağında mekanı terk ederken Yeonjun salağının geçirdiği krize bakarak kahkaha atıyor bir yandan da nah çekiyordum ona. Evden çıktığımız gibi Seungmin'in ve Felix'in sesini işittim iki yanımda.
"Sadece iki dakika Han Jisung! İki dakika yalnız bıraktım seni. Hadi bu beyinsiz gaza geldi bi bok yedi sen niye öyle durdun Seungmin?!"
"Sence bir işe başladığında durdurabilmenin imkanı var mı?!"
"İkiniz de susun, Jisung bak bana." dedi kucağında olduğum kişi. Sesinden tanıdığım Minho hyungdı bu beni götüren, başımı kaldırarak avel avel gülerken bakmıştım ona. "Efendim hyung?"
Minho hyung derin bir iç çektiğinde başımı göğsüne yaslamıştım iyice, üşümüştüm. "Bunu sonra konuşacağız, şimdilik uyu."
Hatırladığım son söz buyken kendimi onun kollarında uykuya bırakmıştım. Sonraki gün felaket bir baş ağrısı ve tonlarca mesajla uyanacağımdan habersiz.
inanır mısınız bu yaşanan aslında tam olarak kurgu sayılmaz 🎀
kurgulanmış gerçeklik diyoruz
maalesef ki bu tarz bi rezillik yaşandı...maalesef ki...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
little accident | minsung
FanfictionJisung'un yaptığı en tatlı hata aşık olacağı adam Lee Minho'nun aylarca çalıştığı heykeli mahvetmekti.