altay öndeki arabayı usulca takip ediyordu. keremin aksine o, ilk görüşte tanımıştı sarışını. nasıl tanımazdı ki?dikkatle gittikleri yolu takip ediyordu, bir yandan da oğlunu kontrol ediyordu. o halinden gayet memnun bir şekilde elindeki meyve suyunu içiyordu keyifle.
oğlunun yanağından makas alarak, öndeki arabayla senkron bir şekilde yavaşladı. durdukları yer müstakil bir villanın önüydü. semtin kalabalığına nazaran bu bina kendini bütün kargaşadan soyutluyordu.
içinden keremin zevkli oluşunu takdir etmeden geçemedi. çantasından telefonunu alarak arabadan indi, yan tarafa geçerek oğlunu da dikkatli bir şekilde indirdi.
önde kendilerini bekleyen kerem ve sedefe gülümseyerek ilerliyordu ikili. baba-oğul hallerinden gayet memnundu.
kerem kaliteli bir deriden yapılmış evrak çantasından anahtarlarını çıkarmış, önden girerek misafirlerini buyur etmişti.
onları salona yönlendirerek eşyaları vestiyere bıraktı. yanlarına adımlayarak konuştu.
"çocuklara bir şeyler hazırlayacağım. sen ne içersin altay?"
"çay alabilirim." diyerek gülümsedi uzun olan.
kerem aceleyle mutfağa gitti. sedef ve arda için zararsız atıştırmalıklar hazırlıyor, bir yandan da süt ısıtıyordu onlara.
adım sesiyle irkildi kerem.
"korkutmak istememiştim. yardıma ihtiyacın var mı diye bakmadım istedim." dedi altay.
kerem kendi irkilmesini saçma bularak güldü.
"sorun yok. ben şunları hazırlarken sen süte bakar mısın? kaynar olmadan ılıkken alabilirsin." dedi kerem.
kafasıyla onaylayarak bekledi altay.
"ee biraz kendinden bahset kerem." diyerek sohbet açmaya çalıştı kıvırcık.
"avukatım, üniversiteden arkadaşımla ortak bir bürom var. iş güç işte, kalan vaktimde de sedefle ilgilenmeye çalışıyorum. sen neler yapıyorsun?"
"ben de mimarım, aynı şekilde bir arkadaşımla ofisimiz var. çalıştığımız firmalar falan zaten hakimsindir bu konulara. bir yandan da olabildiğince ardayla ilgilenmeye çalışıyorum. ama sadece çalışıyorum denebilir." diyerek yanıtladı altay.
"yaa, neden öyle dedin ki?" merakla sordu kerem.
"annesiyle ayrıyız uzun süredir. pek de anlaştığımız söylenemez. arda konusunda da uzlaşmaya pek sıcak bakmıyor işte." suratı düşerek konuştu altay.
"yani öyle hadsizce müdahil olmak istemem ama, istersen bu konuda yardımcı olabilirim. velayet nasıl verildiyse ve prosedüre uygun şekilde uygulanmıyorsa tamamen senin lehine bile çevirebiliriz bunu. sen de istersen tabii." çekinerek sordu kerem.
altay onun bu haline minnetle gülümsedi, "hiç yalan söylemeyeceğim, çok iyi olur aslında. tahmin edersin ki birçok avukatla çalıştım ama hiçbiri bu konuda bir şey yapamadı veya yapmadı. arda konusunda elim kolum bağlı durmak can sıkıcıydı. fena olmaz gibi."
"tamam o zaman en kısa zamanda bana dava dosyalarını at, inceleyeyim. ona göre gerekçeler sunup tekrardan velayet davası açarız." diyerek konuştu kerem.
"çok teşekkür ederim kerem. o kadar işinin yanında bizi ağırladığın yetmiyormuş gibi bir de bu işle ilgileniyorsun. hakkını nasıl öderim bilmiyorum." diyerek mahcubiyetle başını eğdi uzun olan.
"lafı bile olmaz altay, bunları dert etme. hadi artık götürelim de açlıktan bayılmasınlar." diyerek konuştu kerem.
altay bu lafa karşılık gülerek elindeki bardakları içeri taşıdı. küçükler usluca resim çiziyordu.