§4.§

201 20 5
                                    

        Selam, bu hikayeyi yaklaşık bir yıldır yayınlamıyordum eğer hala takipçisi varsa diye bir deneme bölümü yapayım dedim -özellikle biriniz bana mesaj attı selam ona da buradan- jjdhhd neyse, muhtemelen ara baya açıldığı için unutmuşsunuzdur yani önceki bölümleri okumanızı öneririm umarım hala takipçileri vardır. İyi okumalar hepinize, eğer hala takip edenler varsa düzenli olarak yeni bölüm gelecek.

    Kabul ediyordum, normal şartlar altında gayet keyifli ve neşeli bir akşam yemeği olabilirdi hatta bazı noktalarda cidden kahkaha atmaktan o sessiz boğulma evresine geçerdim kesin. Ama dediğim gibi, normal şartlarda. Ve yanımda kocaman, sinir bozucu anormal bir şart oturuyordu. 

        Nefesimi bıkkınlıkla dışarı üfledim ve diğer yanımdaki Lisa'ya döndüm: "Uykum geldi sanırım, yukarı çıkacağım; sarhoş olma sakın ve sağ salim odaya geldiğinden emin ol." derken diğer yanındaki, gecenin başından beri flörtleştiği Louis'ye gözlerimi kısarak baktım ve iki parmağımla önce kendi gözlerimi sonra onu işaret ederek "Gözüm üstünde." diye ağzımı oynattım.

       Güldü ve "Merak etme, komutan," dedi, ikisi de şimdiden bayağı çakırkeyifti o yüzden "sarhoş olmama" sözünden pek umutlu değildim ama Louis iyi bir çocuğa benziyordu ve bu deli dolu manyağa tahammül edebiliyorsa buyursun, güle güle kullansındı.

      Yine de insanların gözünü korkutmayı seviyordum.

      Ben birden ayaklanınca bütün gözler bana çevrildi, "Uykum geldi, yol yorgunluğu herhalde." dedikten sonra en sağlam bahanem olduğu için ustalaştığım sahte esnemelerimden birini Oscar'lık bir performansla sergiledim.

     "İyi geceler hayatım," dedi Grace gülümseyerek, normalde olsa yapay esnememi hemen tanır ve sorunun ne olduğunu anlamak için benimle gelirdi ama hem aşk sarhoşuydu hem de en az dört-beş kadeh şarabı götürdüğünü tahmin ediyordum.

     "Seninle geleyim," diye ayaklandı Liam hemen arkamdan. 

      Ona minnetle gülümsedim, "Çok sevinirim." demiştim ki akşamın başında yaptığımız yaklaşık yirmi dakika süren laf dalaşından sonra beni tamamen görmezden gelmeye karar veren -yine de varlığıyla bile beni sinir etmeyi başaran- göt Harry de ayağa kalktı.

      "Yemeğini bile bitirmemişsin dostum, Bella'ya ben eşlik ederim sana afiyet olsun." dedi ve gamzeleri dahi görünecek şekilde gülümsedi ama gözlerine ulaşmayan sahte bir gülümsemeydi bu.

      "Ah, önemli değil ben doydum, sen keyfine bak ben Bella'yla giderim." dedi Liam, gülümsüyordu ama sesi sert çıkmıştı.

     Bu sahte kibarlıklarını çekemeyecek kadar yorgun ve sinirli hissetmeye başlamıştım birden, "Hey, oradan kaç yaşında gibi görünüyorum bilmiyorum ama kendim yürüyebilecek kadar büyüğüm, hepinize afiyet olsun ve iyi geceler." dedikten sonra hızla otelin ana binasına yöneldim.

     On metre kadar yürümüştüm ki "Bir kediciğe göre fazla hızlısın." diye homurdanan nefes nefese kalmış sesi duyunca durdum.

     "Ne var, neden peşimden geliyorsun?" dedim bıkkınlıkla. 

     Omuz silkti, "Oradan kaç gibi görünüyorum demiştin, ben de sorunun cevabını vermeye geldim." dedi ciddi bir şekilde.

     Gözlerimi devirdim, "Bazı sorular gerçekten cevap beklemez taş kafa. Bu da onlardan biriydi, şimdi sapık bir takipçi gibi peşimden gelmeyi bırak ve masaya dön." dedim sertçe. Yürümeye devam edecektim ki bileğimden tuttu.

    "Bu cevabı düşünmeye harcadığım efor yüzünden bana bunu borçlusun." dedi, konuşmanın saçmalığına rağmen hala gayet ciddi duruyordu. Sesimizi duymayan biri dünya barışını veya ekonominin bugünkü durumunu tartışıyoruz sanabilirdi.

Hawaii'de Bir HaftaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin