2. Bölüm

97 16 12
                                    


İyi okumalarr :)) ___________________________________________

  Eve geldiğimde gözaltlarıma sürdüğüm kapatıcıyı temizledim, okul kıyafetlerimi de çıkarıp ev kıyafetlerimi giydim ve yemek yemek için mutfağa gittim. Dolabı açtığımda dünden kalan kimchi olduğunu gördüm ve başka bir şey yapmaya üşendiğim için onu alıp direkt salona geçtim.

  Televizyonda izlediğim My Demon adlı kdramayı açtım ve izlemeye başladım, izlerken de yemek yiyordum. Yemeğim bittikten sonra koltuğa uzandım ve My Demon izlemeye devam ettim.

  Bir süre sonra koltukta uyuyakalmışım, alarm ile uyandım ve uyandığımda saatin sabah 8 olduğunu gördüm. Koltuktan kalktım, elimi yüzümü yıkayıp dişlerimi fırçaladıktan sonra gözaltlarımdaki koyu halkaları kapattım ve saçımı elimle şekillendirdim. Odama gidip okul kıyafetlerimi giydikten sonra evden çıkmak için hazırdım. Çantamı da alıp evden çıktım, okula doğru yürürken rutinim olan zeytinli açmayı da alıp yoluma devam ettim ve birkaç dakika sonra okula gelmiştim. Yine sıkıcı bir okul günü beni bekliyordu.

  Sınıfa geldiğimde ders çoktan başlamıştı, hocadan geç kaldığım için özür dileyip yerime - yani yeosangın yanına- geçtim. Yeosangın görebilmesi için sıraya yazı yazdım.

*"Günaydın. Bu arada ismim Jongho"*

Yeosang yazımı yan gözle görüp cevap yazdı

*'Günaydın. Mümkünse benimle iletişim kurma çünkü ben bu sınıftan biriyle iletişim kurmak istemiyorum'*

Yeosang bana cevap yazdıktan sonra benim yazacağım şeyi beklemeden önündeki deftere döndü ben de ona tekrar bir şey yazmak yerine kendi önüme döndüm ve dersi dinlemeye çalıştım ama kafamdaki düşünceler dersi dinlememe engel oluyordu.

  Dün Yeosangla olan temasım aklıma gelmişti şuan. Onu arabanın önünden çekmek için bileğini tuttuğumda tenini hissetmiştim ve teni yumuşacıktı. Onun sıcak teni o günün soğuğuna çok iyi gelmişti; hissi adeta ellerime işlemişti, teninin ellerimdeki o güçsüz hatırası ara sıra geri dönüyordu.
  Ona baktım. Dersi dinliyordu; gözleri hafif çatık, not alıyordu. Sarı saçlarının kakül kısımlarını yandan ayırmıştı, boynunda üstünde yıldız olan bir kolye vardı. Onu incelerken kalbimin hızlı hızlı attığını hissettim ve bu bana rahatsızlık vermişti. Bana dönüp baktığında ondan gözlerimi kaçırdım.

  Niye böyle hissediyordum ki ben?

  Çok geçmeden tenefüs zili çaldı, Taehyung ve Yoongi yanıma geldi. Yüzlerinde bir gülümseme vardı. Yeosangı farkettiklerinde yüksek sesle onunla dalga geçmeye başladılar, herkes gülüyordu. Ama Yeosang şuan kitap okuduğu için onların dudaklarını okuyup ne diyeceklerini anlayacak durumda değildi.
  Taehyung, Yeosang onları fark etsin diye onun sırtına vurdu. Yeosang başını kaldırdığında herkesin güldüğünü gördü, Taehyung Yeosangın gözlerindeki özgüven düşüşünü fark edince lafa atıldı.

"Senin arkandan konuşmak bile çok kolay. O kulaklarının sadece süs için olduğunu daha bir kanıtlıyor. Bak, herkes senin gülünç durumuna gülüyor. Niye bu okuldasın ki? Git hocaların elleriyle kara büyü yaptığı, senin gibi özürlüler için olan okullara git. Ezik seni"

  Yeosangın gözleri doluydu. Yerinden kalktı ve hızlı adımlarla sınıftan çıktı. Sınıftakiler hala gülüyorlardı. Taehyunga baktım ve böyle biriyle aynı sınıfta olduğum için utandım.
  Ben de yerimden kalktım ve sınıftan çıkacaktım ki Taehyung önüme geçip gitmemi engelledi.

"Jongho, nereye?"

Gözlerimi devirdim "Sanane"

Yalandan suratını üzülmüş gibi yapıp dudaklarını büzdü "Sen arkadaşınla nasıl böyle konuşursun, üzüldüm şimdi"

Taehyunga yumruk atmamak için kendimi çok zor tutuyordum. "Sen artık benim arkadaşım değilsin. Ben senin gibi pislik biriyle arkadaş olmam"

Küçümseyici bir şekilde güldü "Ben de sana çok meraklıydım zaten"

  Onu önümden ittim ve sınıftan çıktım. Yeosang ortalıkta görünmüyordu, ben de onu etrafta aramaya başladım. Olduğum katın her yerine bakmama rağmen yine de Yeosangı bulamadım.
  Onu başka katta arayacaktım, aşağı inmeye karar verdim ve merdivenlerin oraya doğru gittim, merdivenlerde oturmuş ağlayan bir Yeosang gördüm. Yanına gittim ve oturdum. Beni gördü ve eliyle gitmemi işaret etti, ama gitmedim ve bir şey demedi.

  Bana bakıyordu ve ağlamaya devam ediyordu, o ağlarken içim parçalanıyordu, üzülüyordum. Elimle onun gözyaşlarını sildim, teni çok pürüssüzdü. Ona dokununca yine kalbim heyecanlandığını hissettim ve bu heyecanlanma hissi hoşuma gitmemişti.

Yeosang dudaklarını oynatarak konuştu 'sen de mi benimle dalga geçmeye geldin?'

  Onun dudaklarını oynatarak söylediği şeyi yarım yamalak da olsa anlamıştım ve böyle bir şey düşündüğü için üzülmüştüm. "Hayır ben seninle asla dalga geçmem"
  Onun saçlarını okşamaya başladım. Teninin sıcaklığı saçlarına da işlemişti. Diğer elimle de onun elini tutuyordum. Eli titriyordu ve çekmeye çalışıyordu ama ben bırakmıyordum. "Bana her şeyi anlatabilirsin"

Dudaklarını oynatarak konuştu 'Taehyung ve yanındaki arkadaşı... Dün sen kantinden çıkarken ben giriyordum ve onlar bana birkaç laf atıp dalga geçtiler, beni duvara sıkıştırıp dövdüler... Eski okulumda da bana böyle yapıyorlardı ben artık dayanamıyorum...' Elini elimden çekti ve yüzünü kapatıp ağlamaya devam etti.

Ben de ellerini yüzünden çekip bana bakmasını sağladım. "Ben seninle asla dalga geçmem ve sen istediğin sürece senin yanında olurum, seni korurum" dedim.

Yeosang başını iki yana salladı 'Artık kimseye güvenmiyorum'

"Ama bana güvenebilirsin"

'Belki zamanla güvenimi kazanırsın' dedi.

  Yeosangı kendime çektim ve bana sarılmasını sağladım. Ben onun saçını ve sırtını okşarken Yeosangın gözlerinden düşen yaşlar tişörtümü ıslatıyordu ama ben bunu umursamadan ona sarılmaya devam ettim. Saçlarının kokusu çok güzeldi.

  Başını göğsüme yasladı ve bana daha güçlü tutundu. Kalbimin hızla çarptığını hissediyordum ama işin kötüsü onun bu heyecanımı duyabilmesiydi.
  İçim acıyordu ona. Sağır, zavallı bir çocuk kollarımda ağlıyordu ve hepsi benim arkadaşlarımın onunla dalga geçmesi sonucuydu. Beni arkadaşlarımdan ayıran özellik de bu olsa gerek.

  Elini göğsüme koydu. Ağlaması son hız devam ediyordu. Onun benimle rahatça hareket edebildiğini hissediyordum. Bunu kullanıp ellerimi yanaklarının üzerine koydum ve bana bakmasını sağladım. Yüzü ağlamaktan kıpkırmızıydı, yanakları da ıslaktı. Onun yaşlarını sildim.

'Dayanamıyorum. Bu tarz yorumları çok uzun bir süre boyunca maruz kaldım'

"Evet dayanılması zor bir durum ama güçlü durmaya çalış. Eğer güçlü durmazsan daha çok dalga geçerler, ama güçlü durursan bir süre sonra dalga geçmeyi bırakırlar."

Yeosang kaşlarını çattı ve ellerini hızlı bir şekilde oynatırken dudaklarını da oynatmaya başladı 'Böyle konuşması kolay tabii, özürlü olan sen değilsin'

"Evet ama senin ne hissettiğini anlamak için elimden geleni yapacağım. Ayrıca özürlü kelimesini kullanmasak daha iyi olur"

  Bir süre sessizlikten sonra Yeosang elleriyle  konuşmaya başladı aynı zamanda dudaklarını da oynatıyordu 'Sen neden benimle bu kadar çok ilgileniyorsun?'
_____________________________________________

Alın size yeni bölüm :))

Eğer anlamadıysanız konuya açıklık getireyim, Yeosang sağır ve bazen işaret diliyle konuşurken aynı anda dudaklarını oynatıyor otomatik olarak. Bazen de yazı yazıyor.

Yeosangın konuştuğu zamanlar tek tırnak ve italik, Jonghonun konuştuğu zamanlar çift tırnak ve düz yazı kullanıyorum.
Ayrıca normal konuşmalarda yıldız yok ama eğer telefona veya sıraya falan bir yere yazarak konuşuyorlarsa tırnak işaretinden önce yıldız var.

Umarım bölümü beğenmişsinizdir.

Headlights | JongsangHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin