Bölüm 3 "katil"

15 4 2
                                    

Eylül bana vurulduğunu söylüyordu lavaboda yalnızca ikimiz vardık, katilin o olmadığını ve vurulduğunu anlatıyordu. Ona inanıyordum 3 yıllık arkadaşımdı sonuçta bana yalan söyleyecek hali yoktu ya, yavaşça Eylüle doğru yürümeye başladım ona "tamam sakin ol Eylül sana inanıyorum ben gel şu üstündeki kanları temizleyelim" diye mırıldandım. O da panik olmuş bir şekilde onaylamıştı, Eylülün elini yüzünü yıkamasına yardımcı olduktan sonra sınıfa doğru yürümeye başladık, sınıfımıza vardıktan sonra yataklarımıza girip uyumaya çalıştık, dakikalar geçtikten sonra tatlı ve ağır basan uykuya bıraktım kendimi.

Sabah olmuştu dün gece zor olsa da uyumuştum bir şekilde, saat 9'u gösteriyordu yemek için hep beraber yemekhaneye inmeye başlamıştık, tek tek indiğim merdivenler ağır geliyordu. Yemekhaneye indiğimizde tabaklarımızı elimize alıp masamıza oturduk, kimse konuşmuyordu herkes sessizce yemek yemeğe başlamıştı, aramızda anlamadığımız bir sessizlik vardı.

Yemekhanede herkes yemek yerken okulun boş koridorlarında bir ses yankılandı "Tuğçe,Eren,Alp ve Eylül dışındaki herkes hemen şu an okulu boşaltsın aksi taktirde şu an elimde olan bomba düğmesine basarım ve okul diye bir şey kalmaz, iş işten geçmeden boşaltın okulu hemen" diye bir ses okul koridorlarında bulunan hoparlörlerden yankılandı, bu yankılanan ses değiştirilmişti, ses yapay zeka ile farklı bir tona bürünmüştü, katil her kimse çok akıllı olduğu kesin.

Katil belli ki radyo ve ses odasındaydı, Eren hiç vakit kaybetmeden ayaklandı ve merdivenlere yöneldi, ben de hemen ardından masadan kalkıp arkasından gitmeye başladım , yukarı çıkarken ardımızdan gelen Alp ve Eylülün sesleri geliyordu ne dediklerini duymuyordum ama bir şeyler mırıldanıyorlardı. Radyo odasına vardığımızda kimse yoktu, mikrofonun önünde bir ses kayıt cihazı bulunuyordu , Eren sinirle cihazı eline alıp duvara fırlattı ve sinirli bir şekilde ağzından şu cümleleri tükürdü "offf Allah kahretsin, bunları kimin yaptığını bir bulayım geberteceğim onu" .

Yemekhaneye indiğimizde herkes korku dolu gözlerle bize baktı, hocalarımızın yanına vardığımızda Alpin dudakları aralandı "hepimize zarar gelmemesi için siz çıkın hocam, biz başımızın çaresine bakarız merak etmeyin" müdür yardımcımız "oğlum nasıl yapacaksınız, yalnız kalırsanız buradan çıkışınız olmaz ya beraber çıkacağız ya da hep beraber kalacağız bunun başka seçeneği olamaz" demesinin ardından ben lafa atlayıp "hayır öyle bir şey olmayacak,siz çıkacaksınız ve biz kalacağız yoksa hiçbirimiz yaşamayız" demiştim. Kısa bir sessizliğin ardından tekrar dudaklarımı aralayıp "hocam, lütfen.. lütfen bize güvenin, dışarıdaki ailelerinizi düşünü-" dememe kalmadan hocamız lafımı kesip "dışarıda senin annen de var Tuğçe" demesi ile sesimi çıkaramamıştım, haklı aslında ben kimi ikna etmeye çalışıyordum ki onların ailesinin dışarıda olması kadar tek varlığım olan annem de dışarıdaydı ve beni bekliyordu. Eren moralimin bozulduğunu fark etmiş olacak ki söze girdi "hocam, daha fazla zorlamayın biz de böyle olsun istemezdik ama elimizden gelen bu" demişti ardından Alp "hocam Eren haklı yapabileceğimiz tek şey bu, ayrıca şu ana kadar çok güzel idare ettik şimdi de ederiz" demişti, Eylülde sessiz kalmamış "evet hocam, ayrıca siz bizi hiç merak etmeyin, bizi biliyorsunuz zaten birbirimizi canımızdan çok severiz her ne olursa olsun koruruz birbirimizi" demişti.

Hocalarımız daha fazla üstelemeden öğrenciler ile beraber okuldan çıktılar, okuldan çıkışları ve Annemin haykırışları bir oldu annemin sesini duyduğum an okul kapısına koştum annem haykırıyordu, Babamı kaybettiğimizde bile dağ gibi olan kadını yıkmıştım bunu ben yapmıştım, kadıncağıza mezar olmuştum. Ve şu an elimden hiç bir şey gelmiyor, ben annemi izlerken Eren yanıma ulaşmış ve sırtımı sıvazlıyordu Erenin bana olan desteği beni birazda olsa toparlıyordu, galiba Eren olmasa ayakta bile duramazdım.

Akşam olmuştu, Alp ve Eylül hava almak için çıkmışlardı Eren ile beraber oturuyorduk, düşüncelere dalmıştım acaba Eren babama verdiği sözden dolayı mı beni koruyordu ya da beni gerçekten seviyor muydu, bu düşünceler arasında "Eren.." diye mırıldandım Eren ise kafasını bana çevirip yüzüne bir gülücük yerleştirdi , bana bakarken gözleri parlıyordu, yüzünde çiçek açıyordu adeta "sen tüm bunları babama verdiğin söz için mi yapı-" derken Eren aniden sözümü kesti "saçmalama Tuğçe ben seni canımdan çok seviyorum sen benim çocukluğum, sırdaşım, canımsın nasıl böyle bir şey söylersin, sakın bir daha ağzından böyle kelimeler döküldüğünü duymayacağım, anlaştık mıı" demişti söyledikleri karşısında şoka uğramıştım.

ben seni canımdan çok seviyorum.. çocukluğum, sırdaşım, canımsın... demişti bana Eren bana bunları söylemiştiii. Anlaştık anlamında mırıldanıp kafamı sallamıştım, önüme dönüp ayağımın altındaki taşları inclemeye başlamıştım. Ben ayağımın altındaki taşları incelerken Eren bir hışımda ayaklanıp haykırmaya başladı "YETER LANN, NEREDESİN CANIM KATİLİMİZ GEL DE BİRAZ EĞLENELİM" diye bağırmıştı ben şok içinde onu izlerken "Eren ne yapıyorsun, delirdin mi sen, gel otur şuraya" demiştim karşılığımı da "evet delirdim sen de dahil olmak üzere hepiniz delirttiniz beni tebrik ederim sizi, ha en çokta sen delirttin" şeklinde almıştım, ne demek istediğini anlamaz bir şekilde ona bakarken aradan gelen sese döndük ikimiz de "buradayım canım kurbanlarım, sizin canınız mı sıkıldı siz yeter ki isteyin oynayalım o zaman" demişti yüzü maskeli zayıf cani, katil yine ses cihazı kullanıyordu sesi normal insan sesi gibi değildi, Eren kolumdan tutup beni arkasına aldı, o sırada yüzü görünmeyen cani tekrar o pis ağzını açtı "aaa bak senn ne tatlısınız siz öyle, kurbanımızın yanık olduğu bir kız var, ama ben size kıyarım ki hatta öyle bir kıyarım ki tüm organlarınızı şu soğuk taşa tek tek sererim, nasıl plan ama beğendiniz değil mi belli ki çok bayıldınız sesiniz çıkmıyor" Eren "bana bakkk gebertirim lan seni bana ne yapıyorsan yap ama şu kızın saçının teline zarar gelsin işte o zaman sen kendi ölümünü kendin seçersin" katil Erenin söylediklerine aldırış etmeyip elindeki bıçakla oynaya oynaya bize yaklaşıyordu.

Eren ne yapacağını bilmiyordu ben elinin kolundan ayrılıp yemekhanede bulunan tezgahın arkasına geçmiş bıçak arıyordum, keskin bir bıçak bulmuştum. Elime alıp hızlı adımlarla katile koşmaya başladım ki arkadan başka bir katil belirdi ben ne olduğunu anlamadan hızla bana koşmuş ve elini karnıma atması bir olmuştu, vücudumda soğuk ve keskin bir şey hissetmemle beraber yıkılışımı da hissetmiştim, vücudumdan deli gibi kan akıyordu gözlerim karnıma saplanan ve deli gibi kan akıtan bıçağa kaydı, gözlerimin önüne beyaz bir perde inmişti önümü göremiyordum, arkadaki sesleri bile zor duyuyordum katilin beni bırakması ile kollarından ayrılıp yere yıkılmıştım.

Arkadaki sesler buğulu geliyordu, ben yerde can çekişirken Eren katiller ile baş etmeye çalışıyordu, canımın acısına aldırış etmeden ayaklanıp karnımdaki bıçağı hızlıca çektim, bu ölümüme sebep olabilirdi ama neyse ki bıçak çok kötü bir yere denk gelmemişti. Elimde olan bıçak ile arkası bana dönük olan katilin boynuna bir hışımla, üstünde benim kanım olan, üstünde sıcak kan olan bıçağı sapladım. Katilin kanı yüzüme bulanmıştı, boyun damarı patlamıştı, bu hareketimle beraber tekrar yere yığıldım. Katil de benimle beraber yıkılırken diğer katilin hızlı ve sert adımları ile yemekhaneden çıkışını duymuştum, maskeli yüzü bana dönük olan katilin kim olduğunu görmek için elimi maskeli yüzüne yönelttim...

ruh gibiydim, ölü gibiydim.


BÖLÜM SONU

instagram@maviseaa

EsefHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin