İyi misin?

73 10 3
                                    


Çıkış zilini duyduğumda toparlanıp sınıftan çıktım. Uzun zamandır arkadaşım Yedam'ın yanına gitmediğim için bugün gitmeye karar vermiştim. Merdivenlerden inerken Seungmin'e bugün onunla çıkmayacığımı kısa bir mesajla haber verip okuldan çıktım.

Yolda giderken kaldırımın kenarında gördüğüm çiçekçi abladan bir demet çiçek alıp yoluma devam ettim. Vardığımda derin bir nefes alıp elimdeki çiçekleri mezarının toprağına bırakıp yere çömeldim.

"Uzun zamandır gelemedim, özür dilerim."

Aklıma dolan anılarımızla gözyaşlarımı tutamadım, Yedamla ortaokuldan beri arkadaştık. Beşinci Sınıfta kafama yanlışıkla top atmıştı bu şekilde tanışmıştık.
Ama sekizinci Sınıfın sonunda kanser olduğunu öğrenmiştik. Çok üzülmüştüm, günlerce ona birşey olucak korkusuyla ağlamıştım. Ama zaten korktuğum başıma gelmişti, dokuzuncu Sınıfın sonuna kadar gördüğü kemoterapi sonucunda vücudu daha fazla ilacı kaldıramamıştı ve aramızdan ayrılmıştı.

Aylarca kendime gelememiştim, tramva olmuştu Seungmin'lere de bir şey olucak diye ödüm kopuyordu.

On beş-yirmi dakika dakika daha onunla vakit geçirdikten sonra gözyaşlarımı elimin tersiyle silip ayağa kalktım.

Yedam ağlamamı istemezdi.

Çıkışa doğru ilerlerken duyduğum ağlama sesiyle etrafıma bakındım, her kimse çok içli bir şekilde ağlıyordu. Biraz daha kim olduğunu görebilmek adına sese yaklaştığım da görmeyi beklediğim son kişi bile olmayan Minho'yu görmemle kalakaldım. Elinde küçük bir pastayla yere çökmüş mezarlığın başında ağlıyordu.

Onu öyle görünce o kadar üzülmüştüm ki gözlerim dolmuştu, çok içli ağlıyordu. Bugün okulda da ağlarken görmüştüm onu, bu çocuk neden sürekli ağlıyordu ki. Ama anlayamadığım bir şey daha vardı.

Neden Minho'yu üzgün gördüğümde bu kadar kafama takıp onunla beraber üzülüyordum?

Sorunun cevabını bilmiyordum ama beni ona çeken bir şeyler olduğunu inkar edemezdim. Daha fazla onu ağlarken görmeye dayanamadım ve yanına gitmeye karar verdim. Yavaş adımlarla yanına yaklaştığımda derin bir nefes aldım ve şuan sorulabilecek en saçma soruyu sordum.

"Minho, iyi misin?"

Dolu gözleriyle bana baktı ve hiçbir şey söylemedi. Gözlerindeki ardı kesilmeyen yaşlar cevabını veriyordu zaten.

Şu an bunu düşünmem ne kadar doğru bilmiyorum ama, çok tatlı görünüyordu. Ona sımsıkı sarıp sarmalamak ve hiç bırakmamak istiyordum. Ağlamaktan şişmiş ve titreyen dudakları, kızaran burnu ve dolu gözleriyle küçücük bir çocuğu andırıyordu. Ağzından kaçan hıçkırıkla mezarlığa döndü ve sesli bir şekilde ağlamaya başladı.

Kalbim acıyordu.

Onu bu şekilde görmek kalbimi acıtıyordu.

Elindeki pastayı yavaş bi şekilde alıp kenara bıraktım, tekrar önüme dönmemle bana sarılması bir olmuştu. İlk başta şaşkınlıktan öylece kalmıştım ama sonradan yanlış anlayacağını düşünüp bende kollarımı ona sardım. Sarsılarak ağlamaya devam ediyordu.

Teselli edilmeye ihtiyacı vardı, hiç kimse tanımadığı bir insana sarılıp ağlamazdı. Ama Minho bana sarılıyordu.

Çünkü ağlayacak bir omuza ihtiyacı vardı.

"B-ben bu acıyla yaşayamıyorum artık."

Hıçkırıklarının arasından konuştuktan sonra daha da sıkı sarılmıştı. Ağlamaktan konuşamayacak hale gelen sesini duyduğumda gözlerimden istemsizce yaşlar akmaya başlamıştı.

Birkaç dakika o şekilde durduktan sonra çalan zil sesiyle minho kollarını benden ayırıp birkaç saniye yüzüme bakmıştı.

Aish çıldıracağım bir insan ağlarken nasıl bu kadar güzel görünebilirdi.

Minho gözlerini kaçırdıktan sonra gelen aramayı cevapladı.

"Efendim anne."

"..."

"Arkadaşlarımla dışardayım."

"..."

"Hayır ağlamadım."

"..."

"Ağlamadım anne, hasta olucam galiba burnum tıkandı."

Gözlerini kaçırarak annesine beyaz bir yalan söylemesi o kadar şirindi ki kafayı yiyecektim.

"Tamam anne geliyorum on dakikaya." Deyip aramayı sonlandırdı. Ardından ensesini kaşıyarak bana döndü ve çekingence konuşmaya başladı.

"Annem yemeğe çağırdı.. şeyy."

Gözlerini kaçırdı. "İstersen sende gel acıkmışsındır, okuldan yeni çıktık sonuçta."

Şaşırmıştım. Bunu beklemiyordum çünkü belki de adını bile bilmediği birini yemeğe davet ediyordu, ona bir dakika beklemesini söyleyip annemi aradım. Kaç kere çaldırmama rağmen açmamıştı, aynı şekilde babamda. Onlardan izinsiz bir yere gidersem başım belaya girerdi. Üzülmüştüm evine gidersem onu daha yakından tanıyabilirdim ama bu şansı kaybetmiştim.

Sesli bir nefes vererek ona döndüm "Teşekkür ederim, çok isterdim ama belki başka zaman? Dedim.

O da dudaklarını birbirine bastırara kafasını olumlu anlamda salladı.

"O zaman görüşürüz?"

Kıkırdadım. "Adımı sormayacak mısın?"

Alt dudağını dişlerinin arasına alarak gözlerime bakmaya başladı. "Oh, doğru özür dilerim. Kafam biraz dağınık da bu aralar."

"Han jisung."

"Hm?"

"Adım Han Jisung."

Gülümsedi. "Bende Lee minho, tanıştığıma memnun oldum."

Diyerek elini salladı ve uzaklaştı. Bu çocuk neyin nesiydi bilmiyorum ama kalbimin yerinden çıkacakmış gibi atmasını sağlıyordu.

••

Gayistan cumhuriyeti

Jisung:
Ben aşık oldum

Civcivboku:
Ne

____________________________________

Takk kestikk. Bu bölüm en sevdiğim bölümlerden biri oldu çünkü aşırı soft.
Bu arada bu bölüm semesung gibi oldu zort. Ama fic sememin. Seke de olabilir bilmiyorumm.
Fice eklemek istediğiniz yada beğenmediğiniz bir yerler varsa yorumlarda belirtin lütfennn. Bu arada anlatım şeklimi beğeniyor musunuz? Değiştirmem gerekiyor mu sizce? Her neyse çok kalp öptümm🩷💗🩷💗⭐️

Remember me Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin