~İlk Adım
Güneş yeni doğuyordu. Sabahın ilk ışıkları perdenin arasındaki boşluklardan sızıp gözüme vuruyordu. Hiç uyumamıştım. Sabaha kadar aklımdan onlarca düşünce geçmişti. Çok yorgundum ama uyku tutmamıştı. Dermanım yoktu, uzandığım koltuktan masadan destek alarak doğruldum. Yavaş adımlarla banyoya vardım. Elimi yüzümü yıkadım, ardından dişlerimi fırçaladım. Aynaya bakmaya bile tenezzül etmeden banyodan çıktım ve mutfağa gittim. Temiz bir bardağa dolaptan çıkardığım soğuk suyu doldurdum. Aç karnına içtiğim birkaç yudum su midemi bulandırmıştı fakat fazla umursamadım. Boş bardağı tezgahın üstüne koydum.
Uzun zamandır ne kahvaltı ediyordum ne yemek yiyordum.
Buzdolabının kapağını açtım, birkaç saniye göz gezdirdim.
Dolapta olan malzemelerle annemin her sabah benim için özenle hazırladığı tostlardan birini yaptım.
Hazırladığım tostu masanın üstüne koydum ve pekte rahat olmayan sandalyeye oturdum. Tosttan ilk ısırığımı aldığım an anneme olan özlemim daha da arttı. Annemin tostları kadar lezzetli değildi fakat yine de idare ederdi. Hafta sonları bu masada oturup bir yandan kahvaltı eder bir yandan da sohbet ederdik. Bu masadaki neşe hiçbir yerde bulunmazdı. Şimdi ise tek başıma oturmuş sadece duvarı izliyordum.Aile meğer ne kadar değerliymiş
Aile nedir biliyor musun? Tek kelime ile
Aile Herşeydir
Şimdi ise bir ailem yok
Yani bir hiçim..."Anne ve baba sizi özledim;)"
Derin bir nefes aldım. Tostu yedikten sonra Hızlıca yatak odama gittim. Sıcak bir duş alsam fena olmazdı.
Fazla oyalanmamam gerekiyordu, zaman kısıtlıydı bu yüzden meşe rengi dolabımın kapağını açtım ve sadece siyah renkten oluşan sade bir kombin hazırladım. Artık hayatımda sadece siyah vardı."Tabi bu saatten sonra bir hayatım olsaydı..."
Havlumu aldım ve hızlı adımlarla duşa girdim.
(Yarım Saat Sonra)
Banyodan çıkar çıkmaz yatağımın üzerinde hazır duran kombinimi giydim. Vakit yaklaşıyordu artık toparlanma vakti gelmişti.
Giyinme dolabımın üstünde duran hafif tozlanmış siyah valizimi aldım.
İçimde ufak bir sıkıntı vardı ama ne olursa olsun kararımdan geri dönmeyecektim.
Yine binbir düşüncelerle dolabımın kapağını açtım.
Şuan amacım valiz hazırlamak değildi bu yüzden askılarını çıkardığım her parça giysimi katlamadan valizin içine fırlattım. Dolabımın kapağını sert bir şekilde kapattım ve banyoya gidip ihtiyacım olan malzemeleri aldım. Gereken herşeyi valizime koyduktan sonra son kez evin her köşesini tek tek gezdim. Güzel evimde birçok anı biriktirmiştim.
Her adımımda başka bir anım canlanıyordu gözümün önünde.
Her adımımda gözlerim daha çok doluyordu.
Her adımımda annemle babama olan özlemim daha çok artıyordu.
Her adımımda kalbimde ki sizi daha çok fazlalaşıyordu.
Her adımımda boğazımdaki yumru daha çok büyüyordu.
Dostoyevski "CEHENNEM" olarak nitelendirmişti hayatı.
Meğer ne kadar haklıymış yaşayarak öğreniyordum, her defasında daha çok anlıyordum dostoyesvki'nin ne demek istediğini.İşte bu da benim cehennemim cehennemime hoş geldin :)
...
Yaklaşık 45 dakika sonra korna sesiyle tüm düşüncelerimden sıyrıldım ve oturduğum koltuktan sakince kalktım. Galiba gelen oydu. Bartu. Hızlıca odama gidip valizimi aldım ne olur ne olmaz diye yanıma kelebeğimi almayı unutmadım.
Bu hayattan aldığım en büyük ders kimseye güvenmemekti. Tam çıkıyordum ki şöminenin üzerinde duran Aile fotoğrafımızı gördüm koşarak fotoğrafı aldım, birkaç saniye fotoğrafa baktım daha sonra salonun ışıklarını söndürdüm. Kapının Yanında duran en sevdiğim beyaz spor ayakkabılarımı giydim. Ve dışarıya çıktım. Bahçeye çıkar çıkmaz bartuyla göz göze geldim. Mercedes siyah bir arabayla gelmişti, görünüşe göre arabaya yaslanmış beni bekliyordu.
Yavaş adımlarla yanına yaklaştım. Benim niyetli olmadığımı anlayınca İlk Bartu söze girdi.
"Güzel, hazırsın bekletilmeyi hiç sevmem."
Ciddi bir tavırla
"Soran olmadı." Dedim.
"Cebindeki."
"cebimdeki ne?" Diyerek anlamaz bir bakış attım.
"Bıçak diyorum."
"Na-nasıl yani nereden biliyorsun cebimde bıçak olduğunu?"
Açık konuşmak gerekirse şaşırmıştım.
Ufak bir kahkaha attı ve alaycı bir ses tonuyla
"Böyle durumlarda perdeni açık bırakmanı tavsiye etmem ve bu kadar ürkek olma korktuğunu gözünden anladım yoksa uğraştırırsın."
Anlaşılan çok dikkatli biriydi ve sinir bozucu bir insan.
Ama şimdilik susmam gerektiğini biliyordum. Sabretmek gerekiyor. En azından bir süre.
Ani bir hareketle elimde ki valizi aldı.
"Valizi koymaya niyetin yok galiba?"
"Pfff"
"Hadi ama dostum bu kadar agresif olmaya gerek yok sonuçta artık benimle aynı cehennemdesin."
"Yanlış izlenim bırakmak istemem" dedim ve aynı ciddiyetle konuşmaya devam ettim. "Ben kendi cehennemimdeyim."
Sakin bir sesle konuştu Bartu.
"Aferim kapmışsın birşeyler fakat orasını ilerleyen zamanlarda göreceğiz."
Yarım dakika içerisinde valizi bagaja koyup yeniden karşıma geçti.
Elini ovaladı ve konuşmaya devam etti.
"Böyle soğukta sırık gibi kalmaya devam edersek buz keseceğiz"
Hiç düşünmeden arabaya bindim
"Kendi adına konuş."
Herzaman ki gibi hafif bir kahkaha attı ve sürücü koltuğuna geçti.
Ehliyet kemerimi taktım, o kadar yorgundum ki bir saniye bile beklemeden başımı geriye yasladım. Son kez evime baktım
"Özleyeceğim... hoşçakal evim."
Derin bir nefes aldım ve gözlerimi kapattım....
Arabanın durmasıyla irkildim. Sersem bir halde önce etrafa bakındım, güneş batmak üzereydi. Daha sonra saate baktım anlaşılan bir kaç saattir yoldaydık.
"Uyumaya gelmedik. Şimdilik bu kadar tembellik yeter, hadi toparlan."
O anlık sersemlikle sadece "Tamam" diyebildim.
Nereye geldiğimizi bile sormadım. Arabadan indim ve bagajda duran valizimi aldım. Beni bekleyen Bartu'nun yanına gittim.
"Karargahımıza hoşgeldin. Burası artık senin yeni hayatın."bir hayatım yoktu, yaşayan bir ölü gibiydim ben sadece...
Boş boş Bartu'nun yüzüne baktım sonra dönüp kaç katlı olduğunu bilmediğim bu lüks binaya.
Açıkcası bir çetenin bu kadar zengin olacağını düşünmemiştim. Bu yüzden her en kadar belli etmemeye çalışsam da fazlasıyla şaşırmıştım. Fakat şuan odaklanmam gereken bu değildi.Binanın ön kapısından siyah takım elbiseli, kahverengi ve kıvırcık saçlı, zarif , tahminen 16-17 yaşlarında genç bir kız çıktı.
Bize doğru yaklaştı ve karşımızda dik bir şekilde durdu.
"Hoşgeldin yunus, Patron Yunus'u bekliyor."
Adımı nerden biliyordu ki fakat şimdi bunu düşünmenin zamanı değildi. Şaşırdığım birşey daha vardı lider Bartu değil miydi?
(Aha şimdi sıçtık)
Şaşkınlıkla Bartu'nun yüzüne baktım.
"Çetenin lideri sen değil misin Yani?
Hafif bir kahkaha attı ve düz bir tavırla konuştu.
"Bunu iltifat olarak kabul ediyorum. Hadi lider seni bekliyor gecikmeyelim, kendisi bekletilmeyi pek sevmez." Dedi ve hızlıca binanın girişine doğru yürümeye başladı.
Hiç birşey demedim, valizimi alıp Bartu'yu takip edecektim ama genç kız valizimi tutup konuşmaya başladı,
"Valizini ben alabilirim. Merak etme, valizin benle güvende odana götüreceğim."
"Ah teşekkür ederim" dedim ve yürümeye devam ettim.
Arkamdan yüksek bir sesle
"Adım luna!" Diye seslendi.
"Memnun oldum!"
Hızlıca Bartu'ya yetiştim ve binaya giriş yaptık.
Binada asansör vardı. Bu beni oldukça şaşırtmıştı doğrusu.
Asansörün gelmesini bekledik ve bindik.
Bartu son numaraya bastı galiba en üst kata çıkacaktık.
"Şaşırdın değil mi?"
Anlamaz bir yüz ifadesiyle bartunun yüzüne baktım.
"Bina çok büyük şaşırman normal merak etme zamanla alışırsın, alışmak zorundasın."
Cevap vermeden önüme baktım. Bartu konuşmayacağımı anlayınca tekrar konuşmaya devam etti.
"Liderin karşısında dikkatli davran haddin olmayan sorular sorma sanırsam ilk günden canından olmak istemezsin ."
Açıkcası son cümlesi beni biraz ürpertmişti.
Asansörden indik ve birkaç koridor ilerdik. Bir bina bu kadar kasvetli olamazdı. Herşey siyah ve koyu kırmızı rengiyle dizayn edilmişti.
Bir anda durduk galiba karşılaştığım bu büyük kapı lider dedikleri kişinin odasına açılıyordu.Açıklama
Yeni bir bölüm daha evet haklısınız Bartu'nun kahkahaları hiç bitmiyor. Sizce ilerleyen bölümlerde ne olacak? fikirlerinizi yorumlarda belirtmeyi unutmayın. Beğenirseniz sevinirim.
Yunus(Balık)
Luna (Zuzaylı)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İNTİKAM
Actionilerlediğin yolda elbette düşeceksin, tökezleyeceksin önemli olan ayağa kalkıp aynı kararlılıkla yola devam etmek... Ailesinin intikamını almak için elinden geleni ardına koymayan Yunus ve girdiği çete de tanıştığı adeta ailesi olan Luna,Yakut,Alev...