1.KARANLIKTAKİ GÜNEŞ

54 9 84
                                    


Hayat ne kadar şaşırtıcıydı.Kimisinden mutlu sürprizlerini esirgemezken kimisinden nefesini esirger.Hayata karşı hayallerle direnmek , sineğe arı gibi bal yap demekti.Sinek ne kadar Arı'ya özensede yine pisliğin içinde yaşamına devam ederdi...Aynı bizim gibi dertlerin içinde hayallere kapılmıştı.Dertler ,biri biter biri başlar.Gece ve gündüz gibiydi döngü vardı ama bazıları hep gece çünkü bazılarının bir çaresi yoktur.Dertlerimize deva ararken kendimizi ya kaybederiz ya yolumuzu ama asla çare bulamayız.

Dertlerin var bir yokuşu ,yok bir çıkışı.Umutların var bir sonu yaşanmamışlığın burukluğu.

Zaten bu değil mi hayattan solduran?Umutlar'ın yüzünü görmeden toprağa gömmek değil mi?Kendimizi kandırmak için ne yalanlar uydurduk.Yıldız kaydığında bir dileğin gerçek olurmuş gibi bir çok kandırmaca,bir çok yalan...Gerçi yıldız kaysa nolur,binlerce kişi aynı yıldızdan farklı dilek dilerken hangimiz ki gerçek olacak?Saçmalık.Hayallerde umut etmenin bir sınırı yok...Belki umut etmek bizim için su gibi hayati bir ihtiyaçtı ama sonunda susuzlukla karşılaşınca umutlarda kırılılıyordu, kalbimiz gibi.

Umutların gerçekten bir sınırı yok hele ki kendimiz için olanlar.O kadar ki artık kendimize yalanlar söylemeye başlamışız bilmeden.Bu yalanların bir gün yılan gibi bizi zehirleyeceğinden bi haber olmuşuz.Zehirlenince de iftiralara sığınmışız sonra bir de bu yükün altında kalmışız.Ama bu seferde inkâr eder olmuşuz.Zorlaştırdıkça zorlaştırmışız bu hayatı ,yine kendi kendimize etmişiz.

Ama en zoru neydi biliyor musunuz?Kendimize yalanlar söyleyip dertlerimizin çığlıklarını susturmaya çalışmışız ama bir başkası için tüm dertlerine çare arar olmuşuz.Yine en büyük zalimliği kendimize yapar olmuşuz.

Bende şuan yüzümdeki kanla aynaya bakarak kafamın içindeki sesleri susturmaya çalışmıştım ama bir türlü susmuyorlar.Suçluyordu.Beni suçluyordu.Kafama vurarak susmasını bekliyordum ama olmuyordu.Suçlusun sesinden başka hiçbir şey duymuyordum ama bu böyle olmayacaktı.Önümdeki lavoba taşına ellerimi yasladım ve içimde susan kadının sesini duymaya çalıştım.

Sakinleş Miray hak ettiler.Bu pisliklerin dünyadan silinmesi gerekti.Zarar vermişlerdi.Hayat çalmışlardı ve acımamışlardı.Sende onlara acımayarak en iyisini yaptın.Sen sadece acımasızlığa direndin.O pislikleri düşünme ,aklına uyma ,acıma,üzülme.Hayır ben onlara üzülmüyorum ben çocuklara üzülüyorum.O masumlardan ne istemişlerdi hele ki kız çocuklarından .Cehennem bir sabaha uyanmışlardı zaten ama insanoğlu yine pislikliğini yaptı ve cehennem ateşini harladı.Yanan yine kadınlar ve çocuklar oldu.Hep aynı senaryo hep aynı final sonunda ölüm olan filmde yine kadın öldü,adam suçlanmadı ,çocuk kaldıramadı ve son.Bitti.Masal değilki sonu bir öpücükle bitsin bu ızdırap ...

Bu gün günlerden pazartesi,takvimde Ocak ayının yirmi dokuzu, yıl 2024.Nerdeyse bir yıldır ,nerdeyse ömürlerinden çalınan kocaman bir yıkım da çocuklar ne zulümler görmüştü.Onlar daha çocuktu.Ailesinden ayrılmak zorunda kalmışlardı.Bir depremle tüm dünyaları sarsılmıştı.Çocuk olduğunu unutacak kadar hemde.

Yine pazartesiydi ,takvimler Şubat ayının altısını gösteriyordu,yıl 2023,saat 04:17'diydi ve bu saate ,bu güne mahkum kalanlar için zamanın durduğu ,yağmurun yeryüzündekilerine ağladığı gündü.Kara gün ,kara saat.Güneşin doğduğu hiç parlamadığı,yağmurun altında herkesin gözlerinde ayrı bir yağmur ayrı bir çığlık ayrı bir ...Hayır bir değil bin ayrılık ,bin ölüm,bin özlem, sıfır gülümseme.

Deprem sadece yeryüzünde değil tüm çocukların hayal dünyasındada sarsıntısını gösterdiği bir yıkımdı.Kimisi bu yıkımın altında kimisi bu yıkımın üstünde yaşadı kimiside sadece bu yıkımı duydu ve bir el uzattı.Fakat kimisi bu eli tutamadı çünkü tek sarsılan hayalleri veya hayatı değildi. Geleceğide altüst oldu.

KARANLIĞA İTİLEN RUHLAR Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin