İnequable boy-N.Riki
Birbirine karışmış sesler, düşüncelerimi durdururken sığındığım köşede sakince zamanın geçmesini bekliyordum. Eylülden beri en sevdiğim ders olan beden eğitimi dersini ilk kez takmamış, okul formasıyla salonun kenarında kabuğuma çekilmiştim. Sanırım ben buyum, tek başına olmayı hak eden güçsüz biri.
"İyi misin kızım? İlk kez derse katılmıyorsun." Her zamanki neşesinin yerini hafif endişe almış öğretmenimin sesiyle kafamı yerden kaldırıp zor da olsa yüzüme bir gülümseme ekledim. "Evet sadece regl oldum hocam, ağrım var." yalanını attım, böylelikle anında inanmış ve sorgulamadan gitmişti. Spor salonu voleybol filesi sayesinde iki kısma bölünmüştü. Sağ tarafta kızların dedikodu yaparak ara sıra ısınma hareketleri yapması ve sol tarafta futbol oynayan erkekler.
Artık her şeyi anlamaya başladığım zamanlardı; tüm yüzüme gülen arkadaş dediğim kızların birer yalancı olduğunu ve sadece çıkar ilişkisi üzerine kurulu bir bağ olduğunu fark etmem. Dokuz yıldır birlikte okuduğumuz, her günümüzün birlikte geçtiği kişilerin umurlarında bile değildim çünkü bu onların sorunu değildi. Onlara verebilecek bir faydam yoktu şimdilik. Tam şu an ben limiti bitmiş birer kredi kartı gibiydim: işe yaramaz.
Saate baktığımda son on dakika kaldığını gördüm. Şu boğucu yerden kurtulmama son on dakika. Uyuşan ayaklarımı boş vererek ayağa kalkıp spor salonunun koridoruna çıkarak kapalı olan demir parmaklıkların ardında beklemeye başladım; en azından buranın havası bir tık daha iyiydi. Aptal erkekler dersten kaçmasalardı şimdi bu siyah parmaklıkların ardında ceza yemiş mahpuslar gibi kapatılmazdık.
"Hey y/n, erkencisin." Sunoo'nun gülümseyerek yanıma gelmesiyle ben de dudaklarımı kıvırdım. "Evet, derse katılmadım bugün." Dakikalardır konuşmadığım için sesim çatladı. "İyi misin? Yorgun gözüküyorsun sanki." Kafamla onayladım ve belimi soğuk duvara yaslayarak beklemeye devam ettim. "Gece geç uyudum ondandır." Yine yalan söyleyerek susmayı tercih ettim, ağlayarak en yakın arkadaşıma kalbim sızlıyor diyemedim yine. "Kıyafetimi değiştireyim sonra kantine ineriz." diyerek koridorun başındaki erkek soyunma odasına doğru gitti. Kız ve erkek arkadaşlığı imkansız kalıbını benim için yıkan tek kişiydi.
"Oo, hazırda bekliyorsun y/n." Wonyoung, koşmaktan kıpkırmızı olmuş yüzüyle yanıma doğru geliyordu, arkasından yavaş ve kendine has nazlı adımlarıyla gelen Minji ile birlikte. Sadece "hm" diyerek onayladım. "Çok kafana takıyorsun ya, akışına bırak şekerim." Uzun saçlarını örerek sol omzundan atmış, tam karşımdaki duvara yaslanarak konuştu Minji. İçimdeki sinir baş kaldırmaya başlasa da kendimi onlar için yormaya değmediğini anladım. Sadece birkaç ay y/n, sadece birkaç ay daha onlara dayanmak zorundasın sonra her şey bitecek diyerek kendime hatırlattım.
"O konuyu kastediyorsan umrumda değil Minji. Biteli haftalar oldu ve daha önemli sorunlarım var." dedim gri tonda. "Hmm peki, sen öyle diyorsan. Yaaa ben Taemin'e Sevgililer Günü için hediye seçemiyorum. Sizce ne alsam? Bileklik sever mi acaba? Ya da pahalı bir saat alsam? Ne dersiniz? Ya da..." göz devirmemek için zorla durup ardını dinlememeye karar verdim. Altı dakika daha sabretmeliyim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
en-world
Fanfiction- Enhypen tepki, hayal et ve b. - Uyarlama/çeviri değildir! - Enhypen dünyasına hoş geldiniz ☆ |02.08.23|