-7-

20 3 0
                                    


Huzur... Tek kelimeyle huzurluydum. Hayatımda bu kadar mutlu olduğumu ve sakin bir yaşam sürdüğümü hiç hatırlamıyordum. İlk defa gerçek mutluluğu hissettiğimde ve güzel bir hayat sürdüğümü gördüğümde sonucun ne olduğunu biliyordum. Sadece huzur...

Şu anki durumumu düşününce bir yandan da bu huzuru kaybedeceğim günü çaresizce beklediğim için aynı zamanda korku içinde de olmalıydım ama tam şimdi bunları düşünmeme hiç gerek yokmuş gibi her şeyi görmezden gelmekten büyük zevk alıyordum. Çünkü Mark'ın kolları arasında güzel uykumdan yeni uyanmıştım.

Mark hala uyuyordu. Arkasından gelen güneş ışığı onu çok tatlı gösteriyordu. Belindeki elimi sıkılaştırdım ve ona daha sıkı sarıldım. Kafamı iyice göğüsüne gömdüm. Başımda hissettiğim dudakla kafamı kaldırdım. Gözleri hala kapalıydı.

"Günaydın güzelim."

"Günaydın."

Gözlerini açtı ve bana baktı. Dudağının kenarı kıvrıldı.

"Uykunu alabildin mi?"

Kafasını salladı ve gözlerini kapattı tekrardan.

"Hiç kalkmak istemiyorum şu an."

"Ben de. Ama dersimiz var."

Yattığım yerden kalktım yavaşça. Bir yandan da yorganla üstümü kapatmaya çalışıyordum. Mark açıkta kalan sırtımda işaret parmağını gezdirmeye başladı. Ona döndüm. Yanlışlıkla onun üstüne örtülü yorganı da kendime çekmiştim. Biraz daha çeksem bel altı da açılacaktı. Etrafa bakındım bu sefer. Kıyafetlerimiz odada her tarafa dağılmıştı.

O anda neden ve nereden geldiğini bilmediğim bir şekilde yine gerçeklik tüm sertliğiyle yüzüme vurdu. Ben başkasının sevgilisini çalmıştım. Ona aşık olmuş ve onu kandırıp duygularından yararlanmıştım. Hatta sevgilisi Haechan gibi davranıp bedeninden de yararlanmıştım. Böyle düşündükçe kendimi hiç olmadığı kadar kötü hissettim. Vicdan azabından başım ağrımaya başlamıştı ve böyle bir şeyi daha önce hiç yaşamamıştım.

"Duşa girelim mi?"

Onunla sevişmek belki de hiç de iyi bir fikir değildi. O esnada değil belki ama sonrasında kendimi çok kötü hissetmeme neden olmuştu. Artık bu sorunları görmezden gelebileceğimi hiç sanmıyordum. Ona gerçekleri açıklamam gerekiyordu.

"İlk sen gir istersen. Ben çarşafları değiştireceğim."

"Tamam, o zaman ben gidiyorum."

Hiç çekinmeden ayağa kalktı ve sandalyede duran çantasından birkaç kıyafet alıp bana döndü. Yanıma gelip yanağıma bir öpücük kondurdu ve hemen odama açılan kapısı olan banyoya girdi. O içeri girince kalktım ve üstüme birkaç bir şey giyip ortalığı toplamaya başladım. Her şeyi bitirip yatağa oturduğumda Mark da banyodan çıktı. Islak saçlarını havluya kurularken bana bir yandan gülümsedi.

"Hadi sen de gir. Okula gitmemiz gerekiyor."

Elimde eşyalarla banyoya ilerledim. Geçerken Mark'ın yüzüne bakamamıştım bile. Çıkınca hızlıca hazırlandık ve aşağı mutfağa indik. Jeno ve Jaemin de oradaydı.

"Günaydın millet."

Jaemin, Mark'ın enerjik selamına karşılık verdi.

"Günaydın. Dün gece uykunuzu alamazsınız sanıyordum ama yanılmışım galiba."

Mark ne ima ettiğini anlayınca utançla gülümsedi.

Jaemin onunla dalga geçip sonra bana döndüğünde ise bir şeylerin yanlış olduğunu anlamıştı ve onun da yüzü düşmüştü. Ondan akıl almam gerekiyordu. Ama yine de ileriki zamanlarda bu şansı hiç yakalayamamıştım.





****

Tüm gün gerçekleri Mark'a nasıl ve ne zaman açıklayacağımı düşünüp durmuştum. En yakın zamanda söylemeliydim. Hatta belki de yarın. Suçluluk duygusu yüzünden Mark her yaklaşmaya çalıştığında da kaçıyordum. Önceden bu suçluluk duygusunu ondan kaçmak isteyecek kadar yoğun hissetmiyordum oysaki.

Yine de bu gece benimle kalacaktı çünkü önceden söz vermiştim ve gelme diyemezdim. Demek istemiyordum. Belki de son kez beraber uyuyacaktık. Hala bencillik ediyordum muhtemelen ama ona her şeyi anlattıktan sonra artık benimle görüşmek isteyeceğini hiç sanmıyordum. Onu özleyecektim.

"Haechan neler oluyor? Neden benden kaçıyorsun ve aklın beş karış havada?"

Mark, izlemeye çalıştığımız filmi durdurmuş bana bakıyordu merakla. Ne zaman kapattığını bile anlamamıştım. Ama artık zamanı gelmişti sanırım. Daha fazla bekleyemezdim.

"Mark! Sana bir şey açıklamam gerekiyor."

Gözlerinden endişelendiğini anlayabiliyordum. Ama bana kötü bir şey olduğundan endişeleniyordu muhtemelen.

"Sorun ne?"

"Anlatacaklarım gerçek gibi gelmeyebilir biliyorum ama bunların hepsi gerçek. Lütfen beni sabırla dinle."

Kafasını salladı ve beni rahatlatmak için elimi tuttu.

"Bayıldığım günü hatırlıyor musun?"

"Evet."

"Bayılmadan önce aslında senin sevgilin falan değildim. Benim sevgilim yoktu."

Kaşları çatıldı. Dediklerime anlam verememiş gibi duruyordu. Ki haklıydı da.

"Paralel evren teorilerini duymuşsundur. Gerçekten paralel evrenler var ve ben de bayıldığımda kendi evrenimden bu evrene geçiş yaptım. Kendi evrenimde ablam var ama Jeno yok. Annem ve babam o evrende uzun zaman önce boşandılar ve o evrende ne Mark diye birini ne de Yangyang, Sicheng ve Lucas gibi birilerini tanıyorum."

"Dur bir saniye. Hangi film bu? Tüm gün bir şaka için mi bu kadar farklı davrandın?"

Kafamı iki yana salladım.

"Şaka değil bunlar Mark. Buraya gelmeden önce benim evrenimde birkaç arkadaşıma da böyle olmuştu. Başta neden tamamen farklı biri gibi davrandıklarını ve aileleri dışında kimseyi tanımadıklarına anlam verememiştim. Sonra aynısı bana da oldu. Asla benim olmayan bir hayatın içine düştüm. Aynı şekilde aslında senin gerçek sevgilin olan Haechan da benim yerime geçti.

Başta geri dönmek için yollar aramaya çalıştım ama sonrasında elimden bir şey gelmediğini fark ettim. Tam o zamanlarda senden gerçekten hoşlanmaya başladım ve sonrasında sana aşık oldum. Oysaki planım sadece geri dönene kadar her şeyi aynı şekilde bırakmaktı."

"Şimdi sen benim 3 yıllık sevgilim Haechan değil misin?"

Utançla kafamı önüme eğdim.

"Değilim. Ve her şey için özür dilerim. Sana aşık oldum diye sevgilinmiş gibi davranmaya devam ettim ve seni kandırdım."

Tüm gerçekler ortaya dökülmüştü. Kendimi çok mahcup hissediyordum ve başım dönmeye başlıyor gibi hissediyordum.

"Bunca zaman beni kandırdın mı yani? Ben tanımadığım birini mi sevgilim Haechan sandım?"

Hala yüzüne bakamıyordum. Kafamı yavaşça salladım. Ayağa kalktı bir anda. Gitmek üzereydi ki kolundan tutup onu durdurdum.

"Ama lütfen şunu unutma: seni gerçekten seviyorum. Ben hayatımda senin kadar kibar, tatlı ve iyi niyetli kimse tanımadım. Hep sana aşık olmamak için uğraştım başlarda ama kendimi istemsizce sana çekilirken buldum her seferinde."

Mark bir şey demedi. Bana bakmıyordu bile. Kolunu çekti ve çantasını alıp odayı terk etti. Peşinden gittim istemsizce. Onun gidişini izlemek üzereydim. Ama hak etmiştim. Bana küfretse bile azdı. Onu kandırmış ve en sonunda kaybetmiştim. Böyle olacağını biliyordum evet ama dediğim gibi onu gerçekten çok seviyordum ve böyle bir şeyi bilmeye kesinlikle hakkı vardı. Hata bendeyken sızlanamazdım.

Kapı pervazında onun gidişini izlerken başımın dönmesi artmıştı ve 3 ay önce buraya gelmeden hemen önce hissettiğim o hissi bir kez daha hissetmiştim. Birazdan bayılacaktım ve bu basitçe bir bayılma olmayacaktı. Anlaşılan gidiyordum. Eski hayatıma dönüyordum. Bu evrende geçirdiğim tüm zamanların sonuna gelmiştim.

paralel evren | markhyuckHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin