Bu söylediğime gür bi kahkaha attığında pür dikkat ona bakıyordum "Hmm. Doğru" Önce etrafa kısa bir göz gezdirdi sonra dudaklarını kulağıma yaklaştırarak
"Ama dedim ya canım istedi. Ve ben canımın istediğini alırım güzelim" Gülümsedim "Zorla mı?"
Dudaklarımı izleyen Pars'ın sadece güzelerine bakıyordum. Kendimi zor tutuyordum zaten dudaklarına bakmamak için.
Bir de öpmek varrr
"Zorla"
Ben beni öpücek sanırken dudaklarımdaki gözlerini gözlerime çevirdi. Sanki ilk hamleyi benden bekliyormuş gibi.
Öpsene kızım!
Öp!
Öp!
Öp!
Ay çok ısrar ettiniz öpeyim bari
Dudaklarım dudaklarını kavradığında bunu bekliyormuş gibi öptü beni.
Beni bir az daha kendine çektiğinde ayaklarımı yerden keserek ona sardım.
Yumuşak dudaklarının baskısını net bir şekilde hissettiğimde, yeşil gözlerimle ona baktım. Diğer eliyle belimden tutup vücudlarımızı mümükünmüşcesine birleştirdiğinde öpüşmemiz derinleşmişti. Gözlerimi kapatarak ona bırakmıştım kendimi.
Bütün bedenime onun tarafından sıcaklık yayılırken kalbim, yerinden fırlayacakmış gibi atıyordu ve bir an gerçektende fırlayacağını düşündüm.
Elim ensesini buldu ve çok geçmeden onu kendime yaslarken buldum. Bu hamlemi fark edip duduaklarını araladığında ve bana muhtaçmış gibi dilini benim duduaklarımın üzerinde beklettiğinde hiç düşünmeden kabul ettim onu.
Fakat o noktadan beni sertçe duvara yaslayarak öperken ve aynı anda birbirinden farklı güzel duygukarl kalbimin en doruk notasında hissettirip aynı zamanda kızdırırken onu öpmek bana hem cennet hem de cehennemi yaşatıyordu. Neden?
^-^-^-^-^-^-^-^-^-^-^-^
"Bitti mi?""Evet evet bitti dağıla bilirsiniz." Diyen yönetmene kafa salladım dün Pars'dan sonrası pek kötü geçmemişti.
Arkamdan bana sarılan kollarla irkilsemde Pars olduğunu anladığımda rahatladım.
"Sevgilim?" Sesi çok mutlu çıkmıştı.
"Bu mutluluğunu neye borçluyuz beyfendi?" Sırıttı.
"Dün geceye" Sesizce söylediği şeyle güldüm "Farkındaysan sarhoştum yani boş umutlere kapılama" Bana anlamaz dercede baktı. Evet bir kalp kırılma sesi duydum.
"Evet. Doğru sarhoştun" Umursamazca söylemişti bunu.
"Neyse ne. Benim işlerim var." Ona bakmadan söylemiştim bunu "Ne işi?" Bir dk bu bana hesap mı soruyor?
"Sen bende hesap mı soruyuyorsun?" İçimdekileri söylediğimde bocalamıştı.
"Yoo. Ne alaka? Sadece sordum" Yav he he " Ferit'le buluşucam. Sonuçda dün onun ağzını yüzünü kırdın resmen" Dedim yeni yaptırdığım tırnağımın güzelliğini inceleyerek.
"Nasıl?"
"Duydun işte. Ne anladıysan o. Şimdi ben gidiyorum hadi bye bye" Hızlı adımlarla çıktım setten.
Aslında kuaför randevum vardı ve oraya gidecektim ama onun bunu bilmesine hiç gerek yoktu. Ferit'e az bile yaptı o.
Arabaya binip çalıştırdığımda zaten yol yakın olduğu için çabuk varmıştım.
"Ablamm" diyerek Feride ablanın yanına ilerledim.
"Hoşgeldin güzelim. Nasılsın?" Tatlı tatlı sohbet ederek yerime oturdum.
Saçlarımı dalgaladırmak, uçlardaki kırıkları almak itiyordum.
Tatlı sohbetler, çay kahve ve güzel bir işçilikle bir buçuk saat geçmişti.
"Görüşürüz ablam" diyerek onunla vedalaştıkdan sonra dışarı çıktım.
"Pars?" Kapıya yaslanmış bana bakıyordu.
"Saçların yakışmış" Gülümsedim.
"Ee ne işin var senin burda?" Aramızdaki mesafeyi bir kaç adımda kapatarak yanıma geldi.
Eğilerek saçımdan öptü "Sevgilim bana 'şaka' yapmış bende inandım geldim" Gözlerini kısarak bana baktı.
"Yoo ne alaka? Ne şakası?" Evet arkadaşlar saf ayağına yatmak çok güzel bir şey.
"Bildiğim kadarıyla sen Ferit'le buluşucaktın? Ama sen burdasın?" Alayla bana baktığında bende ondan kurtulmak için konuşmaya başladım.
"Şey..." Dememe kalmadan koşdum. Yoksa bunu hiç çekemem vallaha.
Arabama binmeye çalıştım ama nafile 2 metrelik ayağıyla tabiykide beni yakalardı.
İri bedeniyle beni sarmıştı. Şu an bana yukarıdan bakarak alaylı tonda konuşmaya başladı
"Eee soruma cevap alamadım en son 'şey' demiştin?" Dediğinde yüzüne şirince gülümsedim.
"Bana öyle bakma!" Uyarıcı ses tonuyla söylediğinde "Ferit bana işi olduğunu söyledi bende buraya geldim"
Küllüyen yalan
"Öyle olsun bakalım" Saçlarımı savurarak arabaya binerken "Şimdi nereye?"
"Eve. Sen?" Dediğimde dudakları kıvrıldı "Spor salonuna"
Demek Pars'ı spor salonunda canlı görmek de varmış
Pars sana gel gidelim demedi
Bana ne?
"Hadi gidelim o zaman" Gür kahkahsını işittiğimde gözlerimi kısarak ona baktım."Gel bakalım" Gülerek söylediğinde açtığım arabamın kapısını kapatıp onun arabasına ilerledim.
"Böyle mi geleceksin?" Üzerimi süzerek sormuştu bunu.
Üzerimde dizimden 3-4 parmak üstünde bir beyaz bir etek ve içimde bir crop üstümde de siyah swet vardı.
"Evet? Güzel değil mi?" Etrafımda döndüğümde "Kızım ne dönüyorsun ki?" Eteğim uçuçtuğu için söylemişti bunu ama benim içimde tayt gibi bir şort vardı.
"Neyse orda düşünürüz" diyerek arabayı çalıştırdı.
Hayır tabiykide böyle gezicektim orda.
Konuşmadan geçen bir yoldan sonra güzel bir salona gelmiştik.
Aslında burayı biliyordum. Pars genelde buraya hep gelir zaten. Bende gelmek isterdim de burda çok gazeteci olduğu için hiç gelmeye cesaret edememiştim.
Spor salonuna girdiğimizde konuşma sesleri çoktu.
"Ooo hoşgeldin kardeşim!" Diye bir ses işittiğimde o tarafa döndüm.
Yanımıza gelip Pars ile erkekce selamlaşdıktan sonra bana döndü "Merhaba yenge. Ben Yiğit Pars'ın arkadaşıyım"
"Merhaba bende Sara" gülümsedi ve Pars'a bir şeyler söyledi.
"Neyse ben bi şunlarla ilgileneyim gelirim sonra yanınıza" diyerek bizden 4-5 adım uzağımızdaki üç kızı gösterdi.
Pars ve ben gülüğümüzde o gitmiş bizde alaylere ilerlemiştik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝗩𝗼𝗹𝗲𝘆𝗯𝗼𝗹𝗰𝘂+𝟏𝟖
ChickLitSara: Şey sütyenim sende galiba Voleybolcu. Sara: Verir misin? Pars: Neden? Sara: Çünki benim! Pars: gel kendin al;) Yayımlanma tarhi: 11.12.2023