Yoongi:
"Sen emin misin sarhoş olmayacağına?" Jimin'in elindeki soju şişesini tutup konuştum.
31 Aralık.
Jimin geniş odasının ortasına minderleri döşemiş ve bir yer masası açmıştı. Odasını sarı ledlerle dekore etmiş ve bir de yılbaşı ağacı koymuştu. Turuncu tutamları ona aldığım yılbaşı beresini taşıyordu ve bu benim içimi daha da ısıtıyordu.
Yan bir bakış attı bana. Karşımdayken nasıl yaptı bilmiyorum ama üstüne bir de göz devirdi. "Sarhoş falan olmayacağım, mandalinalarını ye sen." siniri bozulmuşçasına güldü. "Onları seçiyorsun zaten."
Bu dediğine gülüp tabaktaki mandalinanın birini alıp soymaya başladım. Benim mandalinamın aslında o olduğunu bilmiyordu ama sorun değildi, ben böyle de iyi hissediyordum. Yine de o kafasına takınca takıyordu, iki gündür mandalinayı tercih ettiğimi düşündüğü için demediğini bırakmıştı.
"Yine de birayla sojuyu karıştırarak içersen sarhoş olabilirsin." Jimin içmeyi çok severdi ama hemen sarhoş oluyordu. Şu an evde kimse olmadığından çekindiği ebeveyinleri, aslında normalde de pek çekinmiyor ama en azından hareketlerine daha çok dikkat edebiliyor, de yoktu ve bu ona hareket serbestliği sağlıyordu.
Jimin çok sarhoş oluyor derken dalga geçmiyorum. Bir seferinde kim olduğunu unutmuş, başka bir seferdeyse beni hayran olduğu bir ünlü sanıp ağlayarak sevgisini dile getirmeye çalışmıştı. Bambaşka bir seferdeyse küpesini kırmış, konuyla alakasız, çok da yakın olmayan bir arkadaşına onun kırdığına dair bir suçlama mesajı atmıştı. Bazen ayakları olduğunu unutuyor, bazen de cansız nesnelerle dertleşmeye başlıyordu.
Bunların hepsi iki bardakta falan oluyordu.
"Yoongi sen asıl kendine dikkat etsene." müdahale ettiğim elime tokadını geçirdi. "Yılbaşında içmeyeceksem başka ne zaman içeceğim? Benimle uğraşmak istemiyo-"
"Şşt yok öyle bir şey." cümlesini tamamlamadan hemen müdahale ettim çünkü bunun sonrasında uzun vadeli bir trip gelebilirdi. Böyle olmasını çok seviyordum aslında. Bazen bilerek onunla uğraşıp bana kızmasını sağlıyordum çünkü bana kızarkenki ifadesi içime dökülen o kaynar suyu arttırıyordu. İlgimin onun hoşuna gittiğini bilmekse en güzeliydi.
"İşte!" bardağın dibindeki sojuya bira ilave edip bardağın ucundan tadına baktı. "Mükemmel oldu Yoon."
"Ver bakayım." o kendi bardağını doldururken ben de içkimden bir yudum aldım. Keskin bir tadı vardı ama içtikçe içesim geliyordu.
Jimin kendi bardağını doldurduktan sonra bira bardağını kaldırdı ve ben de bununla işareti alıp bardaklarımızı tokuşturdum. Ben yine bir yudum aldığımda benim aksime koskoca bardağı kafasına dikti.
Güldüm sadece, kendi istediği şeyden asla vazgeçmezdi ki zaten.
"Sana aldığım hediyeyi görmek istemiyor musun?" hafiften kızarmış yüzüyle yanımdaki kutuya baktı. Yeni yıla yarım saat kadar vardı. Okuldan çıkar çıkmaz onların evine gelmiştim; yemek hazırlamış, bir sürü kutu oyunu da oynamıştık ama hediyeyi açmasına hiç izin vermemiştim.
Gözlerini kırpıştırarak kutuya bir kere daha baktı, demiştim işte hemen sarhoş olmaya başlamıştı bile. "Ver bakayım." hafif sırıttım, kutuyu masanın üzerinden ona uzattım ve ekledim: "Dikkatli tut kırılmasın."
"Tabak mı aldın yoksa?" sırıtarak kutuyu açmaya başladığında yüzündeki heyecan daha da ısıttı içimi. İzlemeye doyamıyordum ki ben bu çocuğu, karşımda böyle davranırken sakin kalmak çok zordu. Sevdikçe sevesim geliyordu, böyle kollarımın arasına alıp sımsıkı sarmalamak geliyordu içimden.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
anti numerical
Fanfictioninsanlar ikiye ayrılır: sayısalcılar ve onlardan nefret edenler.