"Bak Yoon, yemek yapmanın püf noktaları vardır." elimdeki tahta kaşığı bir çubuk edasıyla tutarken sevgilime karşı konuştum.
Evet.
Benim sevgilim.
Daha beni öpmemiş olan sevgilim.
"Hm," tahta kaşık ve benim aramda gezdirdi gözlerini. Her zamanki huzurlu tebessümünü sunup gözlerime baktı. "neymiş o püf noktalar?"
Yoongi'yle yalnızdık, annemin nöbeti olduğundan zaten çalışıyordu. Babamı da binbir bahaneyle teyzemlere gönderip Yoongi'yi çağırdım. Zaten babam Yoongi'yi çağırmak istediğimi anlayınca hiç sorgulamadan gitti. Ailem Yoongi'yi ayrı seviyordu, ne zaman Yoongi'yi bir olaya dahil etsem sorgulamadan izin veriyorlardı.
Bilmiş bilmiş baktım. "Sen bilmezsin." hiçbir fikrim yoktu. Ben hiç yemek yapmazdım ki.
Kıkırdadı ve yanındaki sandalyenin sırt kısmına yaslandı. "Göster o zaman, bakalım menümüzde ne varmış."
Göğsünde bağladığı kolundan tutarak kendime doğru çektim ve "Senin de bana yardım etmen gerekiyor." dedim. Bunu böyle sakince yaptığıma bakmayın, en ufak bir temasımda bile kalbim ağrıyordu. Yani, tahmin edilmez ama gerçek. Ciddi anlamda ağrıtıyordu kalbimi.
Beni onayladığını gösterecek şekilde kollarını sıvamaya ve sebzeleri yıkamaya başladı. "Ramen istemediğine emin misin?" yalnızca başımı salladım.
Öpmüyordu.
Yani tamam mutfakta olabilirdik ama yine de öpmemesi anlamsızdı. Ben onun sevgilisiydim, ayrıca beni öpeceğine dair bir söz de vermişti. Bana sabahlara kadar sarılsın, doyana kadar öpsün ama asla doymasın istiyordum.
"Yoongi." sinirle konuştuğumda özenle yıkadığı sebzelerden başını kaldırmadan "Hm?" dedi.
Derin ve bıkkınca bir nefes verdim. "Ben de sebzeleri doğrayayım o zaman değil mi?"
Başını aşağı yukarı sallarken hafif sırıttığını gördüm. İç sesim çoktan homurdanmaya başladı. İlgi istiyordum işte ne olurdu biraz benimle ilgilenseydi?
"Jimin."
"Efendim?" önümdeki sebzelerden odağımı ayırmadan somurtarak cevap verdim.
"Sakın elini kesme." bu dediğiyle neden böyle bir uyarı yaptığını sormak adına başımı kaldırıp ona baktım ve neden dediğini çok net bir şekilde anladım.
Hafif eğilip dudağımı öptü. Çok uzun sürmeden geri çekilip işine devam etti ama öptü. Öptü. Beni. Min Yoongi beni dudağımdan öptü. Ben kalakaldım ama o bir şeylerle ilgilenmeye devam etti.
Öptü!
"Ne?" idrak edemeden konuştuğumda tekrardan sırıttı. "Yoongi!" yanında küçük küçük zıplamaya başladım. "Yetmedi bu, bir daha istiyorum."
Benden tarafa döndü ve bileklerimden tuttu. Elimdeki bıçağı alıp tezgaha koydu ve "Beni kesmek mi istiyorsun?" dedi. Parlak olduğuna emin olduğum gözlerimle yüzünü inceledim. Yüzüne baktıkça karnımdaki kelebekler bir o yana bir bu yana kaçışmaya başladılar çünkü onun da gözleri bana olan duygularını bağırıyordu.
"Bir daha istiyorum Yoongi." kaşlarını kaldırdı ve yüzümü inceledi. Bileklerimi bırakıp yine tüm hayretiyle "Sen bu kadar cesur olunca-" dedi ve gözlerimin en içine baktı o an.
Cümlesini tamamlamadı. Kemikleri belirgin eliyle yanağımı kavradı ve tekrardan öptü beni. Bu sefer diğerinden daha uzundu ama yine de daha fazlasını istediğimden tam çekileceği esnada ellerimi boynuna atarak durdurdum onu. İlk afallasa da tecrübesiz dudaklarıma karşılık verdi. Dudaklarımı saran dudakları yavaştı belki ama kalbinin daha önce bu kadar hızlı atmadığına yemin edebilirim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
anti numerical
Fanfictioninsanlar ikiye ayrılır: sayısalcılar ve onlardan nefret edenler.