(Bölüm şarkısı yiitsama-sende mi ve Şebnem Ferah-Bu aşk fazla sana)En son hastanede olan bu Fikret olayından sonra. Atakan'a çok fazla sinirliydim. Söylediklerini affedemiyor, hazmedemiyordur günlerdir içim içimi kemirip duruyordu. Düşüncelerim beni yiyordu. Yine ve ani bir kararla askeriyenin önüne gelmiştim. Atakan'ın sözlerinin bir birine uymaması, yaptığı davranışların dengesizliği aklıma geldikçe deliriyordum. Askeriyenin önünde el frenini indirdim arabadan inip hızla içeriye yürüdüm. Albay kızı olduğum için askeriyeye girmem hiç zor olmuyordu.
Çatık kaşlarım ve asık suratımla etrafa bakınıyordum bahçede ki askerler kim bu der gibi bana bakıyorlardı. Yanıma bir kadın asker geldi kamuflajların içinde çok hoş görünüyordu bana baktı kadın bir askere göre narin ve kibar bir ses tonuyla sordu.
"Bir şey mi arıyorsunuz hanımefendi ?" sinirimin ve kafa karışıklığımın etkisiyle düşüncelerimi hemen dile döktüm.
"Asker olmak için çok güzelsin maşallah. Fakat güzel kız dikkatimin dağılmaması lazım Atakan ayısı nerede?" diye sorarken bahçenin içine bakınıyordum ayıcığı görebilme umudu ile. Kız afallamış bir şekilde ağzının içinde bir teşekkür edip şaşkınlıkca tekrar bana baktı "Ayısı derken?" diye sordu. Ona baktığımda hala aynı sinirle devam ettim.
"Ayı işteki şu dağda olan ayılardan Atakan'ın familyasından pek farkı yok." Sinirle solurken tekrar ekledim etrafa bakarken dedim. "Nerde Atakan?" diye sordum.Atakanı tanıyordur herhalde. Yani tabi tanıyacak adam komutan olmuş anasını satayım.
"Kimsiniz?" Kıza tekrar dönüp bir baktım. Ablam iyisin hoşsun da çok soru soruyorsun. "Ona de ki meh-" lafımı tamamlamadım çünkü hiçbir yerde bilinmeyen ismimi bir o bir babam söylerdi. "Gülce geldi der mi?" kapıya doğru bakıp biraz sesimi yükselttim. "Buraya gelsin yoksa yakarım burayı valla" diye de ekledim kadın başını sallayıp şaşkınlık ile içeri gitti ben ise sinirimle volta atıyordum etrafta ki bakışlara aldırmadan.
Kalabalığın içinden hoy maşallahlık boyunda bir adam geldi yanıma o ilk günde gelenlerdendi. Atakan'ın timinde miydi bu. "Gülce sen misin?" ona bakıyordum zaten. "Sen kimsin?" diye sordum. Adam karşımda duruşunu düzeltti hazır ola geçer gibi. "Kusura bakmayın kendimi tanıtmayı unuttum. Ben Teğmen Ömer Köseoğlu. Atakan komutanımın timindeyim." Sessizce onu dinlemeye devam ettim konuşmasını bitirsin diye oda bunu anlamış olacak ki boğazını temizledi. "Atakan ile uzun süredir tanışıyoruz. Adını bir kaç kez duymuş olabilirim"
"Psikoloğa gelecek olan kişi değil misin sen? Şebnem bir kaç kez bahsetmişti senden." Sürekli bundan bahsediyordu. Ömer kim Mehpi? Hiç gördün mü Mehpi? Nasıl biri Mehpi? Sert bir mi Mehpi? ve daha bir çok soru o ise ses tonundan anladığım şaşkınlıkla geri sordu "Psikolog derken?" başımı kaldırıp ona bakmıştım ki bu sinir ve öfkeyle kendimi tutamayıp düşüncelerimi döktüm.
"Valla koca ayak arkadaşım o kadarını ben bilmiyorum. Tek bildiğim Atakan Şebneme psikoloğuna yani senden bahsetmiş haftada bir seansınız olacak." Güneşle gözlerimi kısarken onun yüzüne baktım. "Boyun iki metre falan mı maşallah"
Adam söylediğime gülümseyip cevap verdi resmen. "Henüz bana bahsetmedi belli ki. Neyse sizi avluya alayım burada beklemeyin." Gülümsedim sadece ama sinirimi saklayabildiğim söylenemezdi. "Yok Ömer beycim avluda rahat rahat pençelerimi çıkartamam. İstediğim gibi yolamam onun o ayı kafasını" sinirle kapıya bakıyordum. Ömer kıkırdadı "nasıl isterseniz" Kapıdan az önceki kadın gelince Ömer'e selam verip yanımıza geldi arkasından kapıdan devasa gövdesiyle Atakan göründü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Günebakan
Teen Fiction••• Yeni bir şehre gelmişti yeni bir hayat yeni başlangıçlar için. Hayallerini gerçekleştirmişti Doktor olmuştu başarılı bir doktor her şeyi geride bırakmıştı Hatay'a gelmişti yaralı bu şehre kendi yaralarını kapatmak ister gibi. Yıllar sonra aynı y...