5° Doldurulamayan Boşluk

18 4 0
                                    

vega - ankara

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

vega - ankara

⋆꙳•̩̩͙❅*̩̩͙‧͙ ‧͙*̩̩͙❆ ͙͛ ˚₊⋆

"Yaa haksızlık yapıyorsun!" Kestane saçlı çocuk sırtındaki soğuklukla refleks olarak çığlık atmıştı.

"Hani birbirimize atmak yoktu?" O sinirle söylerken sarışın çocuğun kıkırdamaları, büzdüğü dudaklarından sert bir nefes çıkmasına neden olmuştu. Arkasına döneceği anda sarışın çocuk kolunu tutmuştu. "Tamam gitme, özür dilerim." Çocuk pişmanlıkla kalbini çarptıran çocuğa bakmıştı.

Kollarını etrafına sararak biraz da olsun onu ısıtmaya çalışırken karın dondurucu soğuğuna karşın hapşırmıştı. Sarışın kafasını diğerinin boynundan kaldırmış yüzüne kitlenmişti. Zaten hep kırmızı olan dudakları daha da kızarmış, bembeyaz temiz cildinde en dikkat çeken şey olmuştu.

"Isındım, artık kardan adamı bitirelim" kestane saçlı utançla söylediğinde ikisinin kalp temposu eşitlenmiş gibiydi. Çocuk sarışının kızarmış yanaklarını soğuktan sanacağını bilerek yerdeki büyük küreyi yuvarlamaya devam etmişti.

❄️

Kapı çaldığında Soobin, Yeonjun'un kollarından ayrılarak kapıya doğru ilerlemişti.

Kaç gündür göz teması bile kurmak istemediği arkadaşıyla göz göze geldiğinde onu ne kadar özlediğini farketti. İkiside birbirine kaygıyla bakarken içeriye giren soğuk hava uzun çocuğu üşütmüş ve akradaşını bileğinden tutarak içeri almıştı.

İlk adımı yaparak sarıldığında Beomgyu'nun da ne kadar üşüdüğünü farketmişti.

"Buz gibi olmuşsun içeride kalorifere yaslan." Karşısındaki çocuğun kızarmış burnunu parmakları arasına almıştı şakacı bir şekilde. Beomgyu kıkırdarken Yeonjun'a selam vermiş ve ısınmak için Soobin'in kahvesinden gizlice bir yudum almıştı.

"Yah Choi Beomgyu neden kahvemden içiyorsun!?"

Yakalandığında utanmaz bir şekilde öpücük atmıştı karşısındaki çocuğa. "Senin için ablama yalakalık yapmak zorunda kaldım aşkım bana bir öpücüğü bile çok mu görüyorsun?" Usulca uzun çocuğun kucağına tırmanırken salonun kapısından gelen boğaz temizleme sesi ile başını hızlıca oraya çevirmişti.

"Senin ne işin var burda?" Sarışının sesindeki rahatsızlık çocuğu ne kadar kırsa da bir şey dememiş lafı Yeonjun'a bırakmıştı.

"Arkadaşımla böyle konuşma." Sert sesinin Taehyun'u ürküttüğünü bildiği için çok fazla bu ses tonunu kullanmazdı. Fakat sınırını çoktan aşmıştı. Salondaki gerginlik Taehyun'un yutkunup odasına tekrar dönmesiyle son bulmuştu.

Gitmeden önce Beomgyu'ya verdiği nefret dolu bakışın etkisi ise geçmemişti.

"Ee sen beni neden çağırdın?" Soobin'e doğru konuştuğunda Soobin göz devirmiş, Yeonjun'un elini sıkmıştı yavaşça. "Taehyun hayatımda tanıdığım en huysuz kişi olabilir. Belki seninle tanışır, biraz durulur diye düşünmüştüm ama siz zaten birbirinizi tanıyorsunuz sanırım."

Sesi daha çok soru sorar gibi gelirken uzun saçlı Taehyun'un kendisiyle tanışmaya, konuşmaya hatta görmeye tahammülü olmadığını çoktan kabullenmişti. Ama buna rağmen çocuktaki ilgi çekiciliği reddedemiyor, her seferinde ona çekildiğini hissediyordu.

***

Karanlık sokaklar, artık donuk bir buz kütlesine dönen, yumuşaklığından eser kalmayan kar.

Kang Taehyun aynı o buz kütlesi gibiydi. İlkokulda herkese karşı olan nazik davranışları, sıcak gülümsemeleri yerini ebedi bir soğukluğa bırakmıştı sanki. Babasının umursamadığı ölümü onda fazla etki bırakmıştı belki de. Kadın kocasının ölümünden yeterince sarsılmışken çocuğunun umursamaz, dalmış ve doldurulamayan bir boşluk olan gözleri ona içinden bir kin beslemesini sağlamış ama bunu gizli tutmamış, zehirli nefretini zaten yeterince etkilenen çocuğuna kusmuştu.

Soğukluğu yersiz değildi belki de. Kendi annesinin ona olan pis nefreti onu herkesin ona karşı böyle olacağı düşüncesine itmiş, önceden tedbirlerini almıştı.

Artık kalbinin kırılmasını istemiyordu. İnsanlara olan nefretini onları kırdığında aldığı zevkle ayakta tutuyordu.

Bir kişiyi bu durumun dışında tutmuş olmalıydı. HueningKai'yi herkesten fatklı yere koyuyor, onsuz bir hayat hayal edemiyordu. Tabiatına ters olsa bile onun kendisini kırmasına yol açacak hareketleri her zaman yapıyor, gurursuz gibi yalvarıyordu.

2 hafta geçmişti şimdi yine.

Onun arzusuyla yanıyordu fakat karanlık, soğuk sokakları ısıtmaya yetmiyor, titriyordu. O arzunun ona bitirdiği bir paket sigaradan daha zarar verdiğini anlamıyor. Anlamakta istemiyor.

Takıntı mıydı? Belki de ama bunu umursamıyordu.

Omzuna sertçe çarparak koşan beden çekti onu gerçekliğe. Kapüşonlüsü kapalı olsa bile uzun siyah saçları görülecek şekilde yüzüne düşmüştü. Donmuş karın üstünde kayarak sarışının tam da ayak ucuna düşmüş, omzuna vurduğu için kızamamasına neden olmuştu. Zaten çocuk ondan daha çok etkilenmiş, çelimsiz vücudunu hızlıca kaldırıp kaçacakken kaymıştı tekrar. Sinirle inlediğinde Taehyun sesin tanıdıklığıyla sırıtmış elini uzatmıştı.

"Teşekkür ede-" uzun saçlının gözleri Taehyun'u görmesiyle aydınlanmış, yüzüne vuran meltem rüzgarıyla gözlerini ayaklarına indirmişti. "Neden bu saatte arkanda alacaklıların varmış gibi koşuyorsun?" Sarışının sorusuyla histerik bir şekilde gülmüş, üstünde sadece bir hırkayla durduğu için titremişti.

"Evet, alacaklılarımdan kaçıyordum." Sesindeki bariz alay kafasını karıştırsa da altındaki anlamı irdelemedi sarışın olan. Uzun saçlı aralarındaki garip ve sessiz bakışmayı bölmek istercesine dikkatlice devam etmişti yoluna.

Ara sokaktan çıkmadan önce kontrol etmiş adamların telefonla muhtemelen babasıyla görüştüklerini düşünmüştü.

"Onlar kim?" Bugün ondan bile fazla soru soran sarışını görmezden gelmiş ve araba uzaklaşıp gerisinde bir buhar bırakmıştı şimdi. "Hem öyle üşümüyor musun sen?"

"Ahh Taehyun neden bu kadar çok soru soruyorsun?" Yumuşak bir sesle sızlanmış, sarışının somurtmasına neden olmuştu.

Bir anda uzun saçlı aklına gelen şeyle bir küfür mırıldanmış, büyük bir soluk vererek elini alnına koymuştu. Taehyun Beomgyu'nun daha demin ona dediği şey yüzünden yol boyunca konuşmamış sadece çocuğu takip etmişti küçük adımlarla. "Evine gitmiyor muyuz neden durduk?"

Uzun süre ardından konuşması uzun saçlıya bir nefes gibi gelmişti. Taehyun'un daha fazla konuşmasını ve gülümsemesini istiyordu.

"Eve gidemem." Çaresizce yere bakarak söylemişti bunları. Elleri artık soğuktan morarmışken Taehyun farketmiş ve kabanını onun omzuna koymuştu. "Soobin'i neden aramıyorsun? Hemen gelmeni isteyeceğinden eminim."

Uzun saçlı hala omzuna konan kabanın şokundayken kabana biraz daha sarılmıştı.

"Annesi annemlere haber vermez mi sanıyorsun?"

Ne yapacağını bilmeyerek saçlarını çekiştiriyordu. Pişmanlık bütün bedenini sararken soğuğun burnunu ve parmak uçlarını acıttığını hissediyordu.

"Kalk." Gelen sesle kafasını kaldırmış uzatılan ele alık alık bakmıştı bir süre. "Ha?" Ağzından çıkan şaşkın nida Taehyun'un koluna uzanmasına ve zorlanmadan onu kaldırmasına neden olmuştu.

"Nereye gidiyoruz?" Cevap alamamasıyla durmuş "ya söylesene!" diye cırlamıştı.

Taehyun bıkkınca ona bakmış ve ilerlemeyen çocuğu arkasında bırakarak yürümeye başlamıştı. "Taehyun çok karanlık burası, beklesene beni!"

🌫️

Fallin Light ' TaegyuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin