-3-

92 9 69
                                    


Eşyalarımızı aldığımız gibi kampüsün yakınlarında olan ve sürekli geldiğimiz restorana gelmiştik Hyunjin ile. O menüyü çoktan eline almış ne sipariş edeceğini kararlaştırmaya çalışıyordu, ben ise telefonumla ilgileniyordum. Masaya oturduğumuzdan beri ısrarla su dışında bir şey alıp almayacağımı soruyordu, yakında inadına böyle davrandığını düşünecektim.

"Sence ne sebep oldu benden bu kadar nefret etmesine." Hyunjin kafasını menüden kaldırdı ve bana baktı. Kimden söz ettiğimi anlaması için isim vermeme gerek kalmamıştı, kendimi tek bir kişi için bu kadar parçalıyordum sonuçta.
"Bunun için kesin bir şey söyleyemeyeceğim, çünkü düne kadar ben bile kendimi kandırmıştım sanırım sevgisini gösteremediğine. Çevresinde tonca sevgisini gösterdiği insanlar olmasına rağmen. Bu düşüncemle hem kendimi hem de seni kandırmış oldum, değil mi?"

Buruk bir gülümseme sundum ona konuşmaya başlamadan önce.

"Evet, biraz öyle oldu. Ancak üzülmemem lazımdı bu kadar, davranışları sevgi gösteremeyen birine göre bile çok acımasızcaydı çünkü, buna rağmen heveslendim işte. En büyük hatayı tekrardan ben, kendim için yapmış bulundum."
Ofladı ve bu konu hakkında daha fazla bir şey söylemedi Hyunjin, sadece siparişini verdi. Böylece ikimizde huzur verici bir sessizliğe gömüldük, geçen günün aksine bu sefer rahatsız olmamıştım karşımdakinin sessizliğinden. Bunun sebebinin o kişinin Hyunjin olması mı yoksa direkt benden hoşlanmadığını belli etmeyen ve beni seven birinin olması mı olduğunu bilmiyordum. İkisi de yolun sonunda aynı kapıya çıkıyordu ancak, üzerinde durmaya gerek yoktu yani.

"Ben Chan'dan hiç haz etmiyorum şahsen." Kaşlarım şaşkınlıkla havaya kalktı. "Bakma bana öyle, bana karşı iyi davranıyor olması onu seveceğim demek değil. Değer verdiklerime hak ettikleri gibi davranmıyorlar ise bu her şeyi yerlebir eder beni"
İşaret parmağını havaya kaldırıp bana doğru tuttu konuşmaya devam etmeden önce.
"Ve sen, Minho, bu hayatta benim en değerlimsin. Sana nasıl davrandığını gördükçe daha da midemi bulandırmaktan başka bir şey yapmıyor Chan."

İçten gülümsedim dediğine karşı, suratındaki ciddi ifadeyle bana bakıyordu, söylediklerinin yalan olmadığını anlıyordum. Evrene bir birimizi bulmamıza sebep olduğu için bir kez daha minnettar oldum o an.

"Benim yüzümden soğuk yapmanı istemiyorum Chan'a, onun derdi benim, sen değil."
"Biz bir bütün değil miyiz?"
"Öyleyiz."
Derin bir iç çekip ofladı Hyunjin "Ah Minho ah, çok alçak gönüllüsün."

Bunun tamam değişi olduğunu anlamıştım, hafifçe gülmekle yetindim cevap vermek yerine.

Konuştuğumuz esnada garson siparişimizi getirdi.
Hyunjin yemeğe başladığı sırada çantamdan naneli sakız çıkarmış ve ağzıma atığ çiğnemeye başlamıştım. bugün karnımda hissettiğim hissiyatı bastırmanın tek yoluydu bu yaptığım, neredeyse her gün yaptığım gibi.

Hyunjin bir süre sonra yüzünü buruşturdu ve çatalını tabağın kenarına koydu.
"Hiç damak tadıma uygun değilmiş, sen sevebilirsin ama, benim yerime devam etsene?"

İçtiğim suyu bıraktım ve alışık olduğum bu senrayoya karşın göz devirdim. Sakızı ambalajına geri koyup çatalını aldım ve tabağını kendi önüme çektim.
Soslu tavuk, tanrım, neden böyle şeyler sipariş edip duruyordu? Bitiremeyeceği ve sevmeyeceği belliydi, fakat buna rağmen devam ediyordu.

Bir süre gergince tabaktaki yemeğe baktım. Alt dudağımı kemiriyordum çatalı tedirgince almaya yeltenirken. Çatalı elime aldığımda fark ettim elimin ne kadar titrediğini. Titremeyi azaltmak amacıyla sıkıca kavradım çatalı, başka bir şey tutuyor olsaydım kuvvetten dolayı kırılacağından emindim. Elim acımaya başlamıştı sıkı tutuşumdan dolayı.

Unloveable (to you, always) | Banginho/MinchanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin