Bir kaç gün boyunca yaptığı tek şey eğlenmekti, dersleri boşlamış, partiden partiye geçiş yapıyordu Minho. Arkadaşları ya tesadüfen onunla karşılaşıyor, yurda götürüyordu ya da sabahın erken saatlerine kadar kendini bıraktığı köşeye kök salıyordu adeta.
Bir çoğunuzun kafasının karıştığının farkındayım. Partilerden nefret eden, asla uyum sağlayamayan Lee Minho partilerden eksik değildi son günlerde. İlginç bir değişiklik olmalı sizin için.
Fakat kaçırdığınız bir detay var;
Bu, partileri sevmeyen Minho değildi ki.
Minho
Başım çatlıyordu, hareket etmek bile çok büyük bir şey gibi görünüyordu gözümde.
"Of, ben her seferinde hatırlatmama gerek yok sanıyordum gerizekalıca hareketler yapmaya karar verdiğimde engel olman gerektiğini." Hyunjin kafasını çizdiği resimden kaldırmadan konuştu.
"Geçmiş günlerde yaşananlardan sonra en iyisinin bu olduğunu düşündüm.""O halde düşünceni sikeyim Hyunjin, öldürsen daha zevkli bir aktivite olurdu benim için!"
"Hey, dramatik olmak benim işim." Şakayla karışık dediğine karşın gözümü devirdim ve alnıma masaj yapmaya başladım oturduğum koltuktan kalkmak için mücadele ederken."Acilen kendime gelmem lazım, çok şey kaçırdım."
"Sana eşlik etmemi ister misin?" Olumsuz anlamda elimi salladım.
"Yeterince bana katlandın bu hafta zaten, kendim halledebilirim." Kaşları çatıldı.
"Bana yük değilsin, bunun farkındasın değil mi?" Yurttan çıkmadan önce hafif bir gülümseme sunmakla yetindim Hyunjin'e.Dışarıya adım atar atmaz yüzüme çarpan soğukluk karşıladı beni, gerçekten nefes aldığımı hissettim böylece. İhtiyacım olan buymuş gibi.
Adımlarımın hedefi olarak dans stüdyosunu belirleme kararı aldım, dans etmek her zaman kendimi toparlayabilmeme yardımcı olma konusunda bir numaraydı.Stüdyoda kimsenin olmamasını ümit ediyordum, benim için her şeyi daha kolaylaştırırdı.
Fakat bu isteğim Chan'ı ses sisteminin yanında görünce yok olup gitmişti."Ne işin var burda senin?" Sesimi duyması ile birlikte bana çevirdi kafasını saniyesinde. Suratında en ufak bir duygu kırıntısı yoktu, ne güzel.
"Ses sistemini düzeltmem rica edildi, ayrıca belirli şarkıları buranın bilgisayarına aktaracağım."
"Ne o, kulak tırmalayıcı şarkılarını mı öğrencilere dayayacaksın kareografi yapmaları için?" Alayla konuşmamdan sonra bakışları sertleşti, işte bu, bir tepki.
"Ağzını topla."
"Beğenemedin mi gerçekleri, hm?" Dudaklarımı büzdüm sahte bir hüzünle "Ne kadar yazık...!"Dediklerime inanamıyormuş gibi bana bakıyordu, kaşlarını çatmış bir şekilde.
"Söylediğim en ufak kaba olan bir şeyde yerin dibine girmiş gibi gözüken Minho ile bu Minho aynı kişi olamaz, sen nasıl bir insansın?"Kafamı geriye atarak kahkaha attım, oldukça tatmin olmuştum sözlerinden. Ona doğru yaklaştım, çöktüğü yerden kalktı ve omuzları gerildi.
"Sanırım çekemedin sessiz kalmamama, altına alamayacağına yakınır hale geldin sanki." Gözlerim boynundaki elimin izine gitti."Altta olan olmaya da belki ilgin vardı ha?"
Ağzıma gelen kan tadı ile farkına vardım sert bir yumruk geçirdiğinin Chan'ın çeneme. Dilimi kanın bulaştığı dişlerimde gezdirdim sırıtırken pişkince. Hızlıca nefes alıp verirken bana bakıyordu, iğrendiğini gözleriyle anlatıyordu."Ruh hastası! Söylediklerini kulakların duyuyor mu?!"
Konuşmak yerine karşılık olarak yumruk attım ona, ardından duvara yapıştırdım. Az önceki sırıtışlarımdan, dalga geçerek eğlenişlerimden eser kalmamıştı. Ciddiyetim ile baş başaydı Chan, sesi çıkmıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Unloveable (to you, always) | Banginho/Minchan
FanfictionMinho Chan'ı seviyordu, Chan ise onun varlığından bile nefret ediyordu.