Mesaj

2 0 0
                                    

Gözlerimi alarm sesi ile açtım.
Abim gitmeden uğurlamak istemiştim. Ailem mecburen işe gideceklerdi. Yani kahvaltıyı hazırlayacak kimse olmadığından abime son bir kahvaltı hazırlamak istedim.
Kalktım, hazırlayacbileceğim en iyi şeyleri hazırladım.
Portalkal kuyunu bardağa koydum. Abimin odasına çıktım. Kapıyı açtım.
Hâlâ uyuyordu. Yavaşca eğildim.
- Abi...
Gözlerini açıp bana baktı.
- Gel kahvaltı yapalım.
Anlamamıştı.
- Kahvaltı hazırladım.
Gözlerini ovdu. Oturur pozisyona geldi. Bana baktı.
- Pekala...
Mutfağa gidip eksik varmı diye baktım. Abim gelince oturduk. Yemek yerken bana baktı.
- Ne zaman kalktın?
- İki saat falan oldu.
- Ne yani saat 5 gibi mi kalktın?
- Sanırım.
- Aptal...
- Seninle hava alanına gelmek istiyorum.
- Gelebilirsin.
- Teşekkürler.
Yemeğimizi yerken abim hüzünlü gibiydi.
- Yapabilsem seni bavuluma koyar götürürüm.
- En yakın zamanda tekrar gelirsin.
- Denerim.
Yemeğini yedikten sonra kalktı. Bende bitirir bitirmez üzerimi değiştirdim.
Abimin odasına gidip yardımcı olabileceğim bir şey var mı diye kontrol ettim.
Eşyalarını dün toplamıştı. Şarj aleti gibi ufak tefek şeyleri de topladı.
Çoktan çıkma saati gelmişti. Aceleyle çıktık. Taksiye bindik. Havalimanına vardığımızda abim hızlıca kontrollerden geçip binmesi gerekiyordu.
Abime baktım. O da bana baktı.
- Al bu kartı geri dönerken kullan, hem sana burdan para göndereceğim.
- Ama...
Beni susturdu. Yüzüme baktı.
Sarıldı.
- En yakın zamanda...
Arkasına bakmadan hızlıca gitti...
Arkamdaki ayak seslerini duydum.
- Seni yine bıraktı.
- Bilerek yapmadı.
- Yine yalnız kaldın...
- Sen varsın ya?
- Doğru...
- Hadi ama ne zaman teklifimi kabul edeceksin?
- Muhtemelen hiç bir zaman.
- Kırıcısın.
- Olabilir.
Sustu.
- Garip birisin Athena.
- Herkes böyle söylüyor.
Ayak sesi kesildi. Bi anda kayboldu.
Eve gitmek için taksiye bindim. Taksi giderken dışarıyı izledim. Parayı abimin verdiği karttan ödeyip eve girdim.
Yanlızlık hissi bastırınca bir çöküş yaşamış gibiydim.
Eve girdim. Sesler geliyordu.
- Siktir, evde biri mi var?
Mutfağa gidip bıçak aldım. Etrafa bakarken siyah bir el gözlerimi kapattı.
- Hadi ama...
- Daha ne kadar böyle yaşayacaksın?
- Bilmiyorum.
- Yap şunu...
- Kes sesini.
- Hadiii yap şunu.
- İstemiyorum.
- Hah?
- Abime söz verdim.
- Pekala o seni terk etti.
- Ama...
Kulağımı dolduran tonlarca fısıltı arasından tek bir sesi seçebiliyordum.
- Hadi Athena bana katıl...
Bıçağı göğüsümün sol üstüne doğru tuttum.
- Bekliyorum.
Bıçağı kendimden uzaklaştırıp hızla batıracakken durdum. Elimden bıçağı atıp kulaklarımı kapattım.
- Lanet olsun dur artık.
- Tamam.
Evde bir sessizlik vardı. Odama gidip kendimi kapattım.
Ellerim ayaklarım titriyordu. Burnum kanamaya başladığı zaman bir ses duydum.
- Sakinleş...
Kafama dokunan elle sakinleştim.
- Seni anlamıyorum Seven.
- Neden?
- Hem benden intihar etmemi istiyorsun, hemde beni kurtarıyorsun...
Cevap vermedi.
- Git.
- Ne?
- Git, bir daha gelme.
Yüzüme bakıyordu.
- İstemiyorum.
Sustum.
- Benden ne istiyorsun?
Şaşırmıştı.
- Senden ne mi istiyorum?
- Evet...
- Hiç bir şey.
- Yalan söylüyorsun...
- Açıkcası neden burada olduğumu bile bilmiyorum.
Cevap vermedim.
- Bana inanmamanı anlıyorum.
- Neden kendimi öldürmemi istiyorsun?
- Acı çekiyorsun.
- Bu seni alakadar eder mi?
- Haklısın.
Sustu.
- Hâlâ burnun kanıyor.
- Sorun değil.
Saate baktım.
- Ne zaman 12 oldu?
Duraksadım. Saat çok hızlı geçmişti. Abim yaklaşık bir buçuk, iki saattir uçuyor olmalıydı.
Mesaj sesi ile irkildim. Elime telefonu aldığım da mesaj abimden olduğunu gördüğüm gibi hemen açtım.
Çoktan inmişler miydi?
İmkansız değildi.
"Sen haklısın o gerçek..."
"O burada..."
"Tamda anlattığın gibi..."
Mesajlar üst üstüste gelmişti, sanki bi anda tüm mesajlar gitmişti.
Bi anda Sevenin gittiğini fark ettim. Gerçi derdim şu an o değildi.
Neyden bahsediyorsun? diye mesaj attım.
Telefonu kenara koydum. Eminim yakında cevap verirdi.
Kulaklığımdan müzik dinlerken boş boş oturdum. Zaman garip bir şekilde hızlı geçiyordu. Çoktan üç saat olmasına rağmen hâlâ abim cevap vermemişti.
Aradığım zaman açmamıştı. Endişelenmiştim, yinede üzerine gitmedim.
Mutfağa gidip bir şeyler yapıp zaman geçirdim. Ortalığı toplarken annemgil geldi.
- Abimden haber aldınız mı?
- Hayır...
Annem pek mutlu değildi. Sessizce odama çıktım ardından abimin antrenörünün numarasını bulup aradım.
- Alo?
- Merhaba benim Athena...
- Merhaba...
- Bir kaç saattir abimden haber alamadık, o iyi mi?
Antrenör sustu.
- Bayım?
- Killian bir kaç saattir kayıp.
- Ne?
- Dediğim gibi, uçaktan indiğimizden beri kayıp.
- Ama...
- Çoktan polislere haber verdim.
- Lütfen şaka yapıyoruz deyin...
Duraksadım. Boş boş karşıya baktım. Kulağıma gelen seslerle başa çıkmaya çalışıyordum.
- YALAN SÖYLÜYORSUN.
Kulağımda yankılanan fısıldamayı susturmaya çalıştım.
- Yine seni bıraktı.
- Ölmüştür belki he?
Annemgil sesleri duyup geldi. Elimdeki telefonu alıp konuştuğunda şok olmuştu.
- Hemen uçak biletleri almalıyız.
- Bende gelmek istiyorum.
- Hayır, sen hastaneye gideceksin.
- Hemen eşyalarını topla.
Odadan hızlıca çıktılar. Oturduğum yerde şok içinde kaldım.
Abim neyden bahsediyordu?
Bende gitmek istiyordum. Topladıktan sonra arabaya bindik. Zorla beni hastaneye bırakacaklardı. İstemiyordum...
Burnumdan akan sıcak sıvıyı kontrol ettiğimde kan olduğunu gördüm.
Peçeteyle tutuyordum. Doktorla odama gittik. Ben durmadığımdan dolayı beni zorla tutup sakinleştirici tarzı bişey verdiler.

Saatler sonra karanlık odanın ortasında oturmuş bekliyordum. Biraz odadan çıktım. Arkadaşım neredeydi?
Bulduğumda başka bir kızla arkadaş olduğunu fark ettim.
- Hey...
Yüzüme bakıp konuşmasına devam etmişti. Kıvrılmış dudaklarım bir anda aşağı doğru indi.
- Ben geri geldim.
- Sevindim.
Kaşlarım çatıldı.
Arkamı döndüm. Odama döndüm. Camdan baktım. Yağmur yağıyordu. Odamdan tekrar çıktım.
Siennaya bakındım. Çoğu kişi odasına gitmişti.
İçeri girdim.
- Hey...
- Athena?
- Görüyorum ki bir arkadaş edinmişsin...
- Hmm, evet.
Gülümsedim.
- Sevindim desem yalan olur.
Yanına iyice yaklaştım. Ellerimi omuzlarına koydum.
- Neden öyle yaptın ki şimdi?
- Ne yaptım?
- NEDEN ONU TERCİH ETTİN Kİ?
Ellerimi boğazına sarıp sıktığım da ellerimi tutmaya çalıştı.
- Seni arkadaşım olarak görmüştüm.
- Yalancı...
Gözlerinden yaş gelirken hemşire odaya girdi.
- Hey ne yapıyorsun!
Beni çekmeye çalışırken fark ettim mi Sienna altına kaçırmıştı. Bıraktım, daha ölemezdi.
- KENDİNE İYİ BAK SİENNA...
Giderken diğer kızı da gördüm ama ellerimi tuttukları için bir şey yapamazdım.
- Hey...
- Sienna'nın aklını nasıl çeldin?
- Efendim?
Beni sıkı sıkı tutuyorlardı.
- Bi durun ya sohbet ediyoruz.
Elimi hafif bırakır gibi olur olmaz atıldım. Ellerim hâlâ arkama doğruydu. Hemen ilk gördüğüm uzuvu, kulağını ısırdım.
Ağızımdan akan kanla kıza baktım.
- Git.
Herkez beni sıkı sıkı tutup odama götürdüler. Hemşireye baktım.
- Sanki bir şey yaptım...
Bana ters ters baktı.
- Hak etmişlerdi.
Hemşirenin verdiği ilaç yüzünden uykum gelmişti.
- Bana ne verdin?
Hemşire gülümsedi.
- Biraz dinlen hadi.

Gözlerimi karanlık da açtım. Hâlâ hastane odasındaydım. Ayağa kalktığımda başım döndü. Yatağa tutundum.
Kendime gelince camdan baktım. Etraf boştu, birinci kattaydık.
Cebimde duran telefonumu gizlice çıkardım. Bilet fiyatlarına bakındım. Pekala yetecek kadar param yoktu. 
Abimin bana bıraktığı para ile yeterli miktara ulaşabiliyordum.
Gizlice eşyalarımı topladım. Uçak biletini aldıktan sonra camı açtım. Aşağıya bakındım.
Kimse olmadığını görünce ilk önce çantamı atıp bende atladım.
Elim açıyordu, bileklerimde yanıyordu. Biraz topallayarak yürüdüm.
Taksiye binip eve gittim. İçeri girdiğim gibi ihtiyacım olan eşyaları toplayıp küçük bir çantaya koydum.
Uçuş sabaha doğruydu. Bir kaç saat içinde gitmem gerekiyordu.
Annemgilin evde olmayıp şu anda uçakta olmaları iyiydi.
Yemek yiyip eksikleri kontrol ettim. Yanıma ne kadar param kaldıysa aldım.
- Nereye gidiyorsun?
Karanlığın içinden gelen sese döndüm.
- Seven?
- Abinin yanına mı?
- Evet.
- Ne zaman?
- Bir kaç saate...
- İyiymiş...
Pek mutlu olmuş gibi değildi daha doğrusu sesinden anladığım kadarıyla nötr gibiydi.
- Ne için gidiyorsun?
- Abimi bulacağım.
- Geri buraya gelecek misin?
- Bilmiyorum.
Çantama tabanca attım.
- Delirdin mi?
- Sebep?
- Onun geçemeyeceğini biliyorsun?
- Geçemez mi?
- Geçemez.
Mutsuz bir şekilde geri çıkardım. İçine ilaçlarımı doldurup fermuarı kapattım.
Üzerimi giyinip evden çıktım. Yine taksi ile hava alanına gittim.
Uçuşa çok yoktu. Kontrollerden geçip yerimi buldum, oturdum.
Uçağın kalkmasına az kala garip biri yanıma oturdu. Yüzü gözükmüyordu...
Yaşıtım gibi duruyordu yine de emin değildim. Telefonumu uçak moduna aldım. Yanıma aldığım sırt çantasından kitap çıkarıp okumaya başladım.
Uçak kalkalı çok olmamıştı. Uykum geliyordu. Kitabı geri çantama koyup gözlerimi kapattım.
Yanımda ki kendi kendine konuşuyor gibiydi. Gözlerimi açtım.
- Hadi ama biraz sessiz olamaz mısın?
Bana döndü.
- Ne?
- Uyuyacağım.
- Üzgünüm.
Gözlerimi tekrar kapattım.

Sarsıntı ile gözlerimi açtım.
- MASKENİ TAK.
- Ne?
Aşağıya sarkan maskeye baktım.
Yanımdaki hızlıca elini uzattı maskeyi kavrayıp yüzüme geçirdi.
- Deli misin?
Boş boş etrafa baktım.
- Ne oluyor?
- Uçak trübünlansa girdi.
- Oh, anladım.
Sakinliğime karşı şaşırmış olacak ki garip garip bakıyordu.
- Ne, en fazla ölürüm yani...
Boş boş baktı.
- Uyku sersemi falansın sanırım.
- Yo...
- Pekala, kendine gelirsin yakında.
Ters ters baktım.
- Sen sanki normalsin...
Bana döndü. Garip bir şekilde o da sakin gibiydi.
- Neyim garip?
- Benin kadar sakinsin...
Durdu.
- Endişeli olmam mı gerekirdi?
- Sanırım.
- Korkulacak ne var ki?
- Ölüm korkusu?
- Ölmekten korkmuyorum.
- Bende...
Heyecanlanmıştım.
- Adın nedir?
- Cesar, sen?
- Athena...
- Ne için uçuyorsun?
- Abimin yanına gideceğim.
- Sen de mi?
- Sen de abinin yanına gidiyorsun?
- Evet.
- Garip.
- Evet.
- Eee ne zaman düzelir bu?
- Bilemiyorum.
Biz neşeli neşeli sohbet ederken diğer yolcular garip garip bakıyordu.
Çok geçmeden acil durum inişi yapıp tahliye edildik.
Varacağımız yerde değildik bu yüzden herkez otelde kalacaktı.
- Bu iyi olmadı.
Cesar bana baktı.
- Neden?
- En yakın zamanda orada olmam gerekiyordu.
- Benim de abime yardım etmem gereken konular vardı.
- Öyle de diyebiliriz...
Otele yerleşmek için ayrılacaktık.
- Hey Athena numaranı versene.
- Ne için.
- Muhtemelen bu gece buradayız, yani beraber bişeyler yaparız.
Yan yan baktım.
- Pekala...
Numaramı girdikten sonra giderken bana seslendi.
- Akşam beraber yemek yiyip sohbet edelim.
Cevap vermek yerine el salladım.
Verilen odaya gidip girdiğimde oldukça lüks bir oda olduğunu gördüm.
- Çenemizi kapatalım diye olsa gerek.
Bavulumu kenara koydum. İyi ki bavullara zarar gelmemişti.
Sessizce odaya bakındım. Gayet kullanışlıydı.
Biraz uyumaya karar verdim. Yatak çok yumuşaktı ancak uykum olmadığı için bu yumuşak yatakta uyuyamıyordum.
Kalktım telefonuma bakınırken bildirim düştü.
"Biliyorum akşam yemeğine çok var ancak belki biraz gezinmek istersin diye düşündüm."
Kaşlarımı çattım. Aslında olabilirdi. Yapacak işim yoktu, biraz etrafa bakma güzel olurdu.
Kabul ettiğime dair bir mesaj yazdım. Otelin girişinde buluşacaktık.
Üzerimi değiştirip otelin girişine indim.
- Athena...
Arkamı döndüm.
- Cesar.
El salladı, gülümseyerek buraya geldi. Gülümsemesi birini bana hatırlatmış gibi hissettirdi.
- Ee ne yapacağız?
- Biraz gezelim, boşuna bir günümüz heba olmasın.
- Haklısın sanırım.
İnternetten biraz araştırıp gezecek yerleri bulduk.
- Buraya ne dersin?
- Fark etmez.
Taksiye bindik.
- Biraz fazla heyecanlı gibisin.
Bi anda kızardı.
- Ah, şey...
Duraksadı.
- Uzun zamandır ilk arkadaşımsın da...
Baktım.
- Sanırım benimde uzun zamandır ilk arkadaşımsın...
Sevinmiş gibi gülümsedi.
- Pekala, hadi her şeyi ben halledeceğim.
- Ne?
Yüzüne boş boş baktım.
- Bu gün ben ısmarlayacağım.
- Olmaz.
- Hadi ama...
Yüzüme bakan masum bakışlarını kıramadım.
- Pekala.
Açıkcası param çok değildi, Cesar'a minnetter olsam yeriydi.
- Kaç yaşındasın?
Bana baktı.
- 18 ancak 19 olacağım.
- Yakın yaşlardayız desene.
- Sevindim.
- Abin ne iş yapıyor da yardıma ihtiyacı var?
Bi anda ciddileşti.
- Ticaret.
Soğuk bir şekilde cevabı yiyince bi anda kaldım daha sonra tekrar gülümsedi.
- Senin abin ne iş yapıyor?
- Sporcu diyelim.
- Oh, havalıymış.
Muhabbet ederken konuyu bir daha abisine getirmedim...
Yinede dikkatli olsam iyiydi.
Saatlerce etrafta gezinip durduktan sonra otele geri döndük. Restorana indik. Yemek yerken sohbete devam ettik.
İyi biri olup olmadığını anlamaya çalıştım ama asla emin olamadım. Duygu geçişleri çok aniydi ama bir o kadar da pürüzsüzdü.
Yemeği yedikte sonra kalkmayı düşünürken kendimi bir şeyler içmek için barda buldum.
İki tane kokteyl sipariş ederken durdurdum.
- Reşit değilim, içemem.
- Pekala.
Alkolsüz bir içecek içerken sohbete devam ettik.
"O da seni kandırıyor..."
"Eminim o da aynı..."
"Yine de devam mı edeceksin?"
"Seni kullanıyor..."
- Sus...
Bana garip garip baktı.
- Efendim?
- Sana demedim.
- Peki...
Kısa süre içinde kalktık. Odama gidip yattım. Kafamın üzerinde hissettiğim karanlık ile gözlerimi açtım.
- Seven?
Üzerime eğiliyordu ben gözlerimi açınca doğruldu.
- Efendim?
- Burada ne işin var?
- Bilmem.
Sessizce koltuğa oturdu. Tam camın önünde ki koltuğa.
Arkadan vuran ışık onu sadece gölgeden ibaret gibi gösteriyordu.
- Görüyorum ki yeni bir arkadaş edinmişşin...
- Oh, evet. Sevinmedin mi?
Yüzüme baktı.
- Doğruyu söyleyeyim mi?
Kafa salladım.
- Sevinmedim.
- Neden?
Meraklanmıştım.
- Eminim o da diğerleri gibi olacak.
- Bilemeyiz.
Ayağa kalktı. Cenemden tuttu.
- Yine aynısını yapıyorsun...
- Öyle mi olmuş.
Parlayan gözlerine baktım.
- Öyle olmuş.
Çenemi bıraktı.
- Kendin bilirsin.
Cevap vermedim.
- Hadi uyu sen.
- Tamam.
Kafamı yastığa koydum. Oturmuş hâlâ duruyordu.
Yavaşca kalktı yanıma geldi. Eğildi,
- İyi geceler.
Kulağıma fısıldayıp kayboldu. Ayak sesleri yavaşca uzaklaştı.

Gözlerimi ışığın vurusuyla açtım. Sessizce etrafa bakındım.
Gözlerimi ovuşturarak etrafa bakındım. Kitaptan çıkan bir sahneyi andırıyordu.
Telefonumu elime aldığımda bir sürü mesaj vardı aynı zamanda da aramalar da vardı.
Annem ve babamdan gelen boş mesaj ve aramalara göz gezdirdim.
Arada gözüme takılan Cesar'ın mesajıydı.
"Günaydın"
"Eğer istersen beraber kahvaltıya inebiliriz."
Bir saat önce yazmıştı.
Cevap verdim.
"Yeni kalktım."
Telefonu kenara koyup yüzümü yıkamak için banyoya gidip işlerimi hallettim.
Geri geldiğimde telefonumu kontrol ettiğimde mesaj gelmişti.
"Hâlâ inmediysen inelim."
Duraksadım. Bir ya da bir buçuk saattir neden inmemişti?
"İnelim."
Girişte buluşup kahvaltıya gittik. Kahvaltı ederken merak gidermek için soru sordum.
- Neden inmedin.
- Nereye?
- Kahvaltıya.
- Tek yapmayı pek sevmiyorum.
- Anladım.
Öğleden sonra uçuş vardı. Öğlen toplanmam gerekiyordu.
- Toplandın mı?
- Evet, sen?
- Pek sayılmaz.
- Daha var sorun değildir bence.
- Muhtemelen.
Kahvaltıdan sonra kalkıp odama gittim. Ne var ne yok topladıktan sonra topluca hava alanına gittik. Kotrolleri yaptırıp ilerledim.
Uçak yerimi falan bulduktan sonra koltuğuma oturdum. Yanımda yaşlı bir kadın vardı.
Kulaklığımı takıp müzik dinledim.

Uyandığımda uçak inişe geçmişti. Sırayla indikten sonra derin bir nefes aldım.
Asıl yer başlıyordu.
Öncelikle abimin evine gittim. Tahmin ettiğim gibi kapıyı açan yoktu.
Posta kutusunu karıştırdım. Gelen pek çok şey yoktu.
Zarflardan birini evirdim çevirdim. Abimin isimi ya da herhangi bir şey yazmıyordu.
Açtım.
"Sevgili Athenam...
Abin güvende ve sağlıklı, yani denilebilir.
Asla amacım onu böyle alı koymak değildi ancak küçük bir sırrı keşif etmesi onun için pek de iyi olmadı.
Bu notu da abinin peşinden geleceğin için yazıyorum. İşin peşini bırak yoksa hem abin hem de sen zarar göreceksin.
Burada ihtiyaçların için bir miktar para bırakıyorum.
Sevgilerle..."
Etrafa bakındım. Kamera şakası falan olabilir miydi?
Abim şaka yapmıyordur diye düşündüm.
Kim olabilirdi bunu yazan...
Ne yapacağımı bilemez bir halde kalmıştım. Ne yapmalıydım?
Biraz etrafı mı araştırmalıydım?
Ya da direk polislerden yardım isteyebilirdim.
Polislerden yardım istersem eminim ailem olaya karışacaktı. Yeniden hastaneye gitmek istemiyordum.
Öncelikle bir çilingir tarzı bir şey bulup abimin evinde kalmak aklıma gelmişti.
Güvenliği tartışılırdı. Bu yüzden ucuz bir otelde kalmaya karar verdim.
Zarftaki paraya baktığımda fazla kalın gelmişti. Zarftan çekip çıkardığım anda şok oldum.
Bu burada iki ay boyunca rahatca kalkmama yetecek kadar paraydı.
Paralara baktım hepsi gerçekti.
Kafam karışmıştı. Kimdi bu?
Beni yakından tanıyıp burada olabilicek birisi...
Kimse aklıma gelmedi. Bilemiyordum.
Aklıma gelen olasılıkları düşündüm.
Abimi kıskanan biri miydi?
Beni bilmezdi. Dahası para da bırakması garipti. Takıntı falan mıydı?
Emin değildim. Kendimi korumak için hiç bir şeyim yoktu.
Abimin evinden belki bir şeyler bulabilirdim. Kapıyı açmak için birini çağırabilirdim.
İnternetten birini bulup çağırdım. Kapıyı 10 dakika gibi bir sürede açtı. Parasını verip içeri girdim.
Evde gezindim. Gayet sade ve güzeldi.
Tabanca ve mermi dızlayıp çantama attım. Abimin masasının çekmecesinden çıkan yedek anahtarla mücevher bulmuş gibi oldum.
- Harika...
Evde garip bir şey yoktu. Çok uzun süre durmayıp çıktım. Kapıyı kitleyip otele doğru gittim.
Çantam ağırdı. İçine doldurduğum eşyalar çok ağırlık yapıyordu.
Otele vardığımda odamın anahtarını alıp yukarı çıktım.
Çantamı kenara bıraktım. Sessizce yatağa uzandım. Yorulmuştum ayrıca acıkmıştım da...
Otelin restoranına inecektim. Üzerimi değiştirip odamdan çıktım. Anahtarı cebime atıp etrafa bakındım. Belimde ki silah belli olmasın diye üzerimde ki ile kapattım.
Yandan çıkan adama baktım. Tamamen siyah kıyafetler içindeydi. Yüzü gözükmüyordu. Asansöre doğru gittim. Benle beraber asansöre bindi ve benimle indi.
- Tuhaf adam...
Garson bana eşlik etmişti. Yemek sipariş edip etrafa baktım.
Adam çaprazımdaydı ama arkamda kalıyordu. Yemeğimi yerken sesler duydum pek umursamadım. Yemeğim biter bitmez hesabı ödeyip odama geri çıktım. Yorgundum hem de fazlası ile...
Telefonumdan yatarak dizi izliyordum. Uykum geliyor gibi oluyordu. Gözlerim kendi kendine kapanıyordu.
Telefonumu şarja takıp yatağa uzandım. Yastığımın altına bıçak koydum.
Gözlerimi kapattım. İçim pek rahat olmasa da uyumalıydım.

Yüzüme değen soğuk demir hissi ile uyandım.
- Kıpırdama...
Göz ucu ile baktığım da şaşırmıştım.
- Seven?
Daha sonradan Seven olmadığını anladım.
- Sen kimsin?
Cevap vermedi.
- Gidecegini düşünmüştüm.
- Ne?
- Para yeterli değil miydi?
Parlayan gözleri dikkatimi çekti.
- Kimsin?
- Ne kadar istiyorsun?
- Kimsin?
- 500 bin?
- Abimi istiyorum.
- 1 milyon mu?
- Para istemiyorum.
- Ne istiyorsun?
- Abimi istiyorum dedim.
- Olmaz demiştim...
- O zaman gitmeyeceğim.
- Sabrımı zorlama Athena.
Sustum. Gözlerinin içine baktım.
- Kimsin...
Gözleri kısıldı güldüğünü anlamıştım.
- Tahmin et.
- Sesin tanıdık gibi...
- Öyle mi?
- Sanırım evet.
Elimi yavaşca yastığımın altına sokup bıçağı kavradım. Anlık bir cesaretle silah tutan eline bir kesik attım. Tahmin ettiğim gibi silahı elinden düşürdü. Hemen doğrulup üzerine atladım.
Yere düştüğünde üzerine oturdum.
- Bakalım kimsin sen...
Gözleri gülümsediği için kısılmıştı. Elimi maskesine doğru uzattım.
Odada garip bir sessizlik vardı.
Elimle maskesini tuttum. Bi anda bileğimden tuttu. Kaşları çatılmıştı.
Tek bir hamle ile durum tersine döndü. Ellerimden tuttu.
- Çok mu merak ettin?
Cevap vermedim. Kurtulmanın yolunu düşünüyordum.
- Önce pratik eksikliğini ortadan kaldırmalısın...
- Şimdi sana ne yapsam ki?
Tamamen işlevsiz bir konumdaydım. Yapabileceğim bir şey yoktu.
- Ya sende abin gibi öleceksin ya da tıpış tıpış evine döneceksin...
Duraksadım.
- Abim öldü mü?
Tüm odayı kahkaha sesleri doldurdu.
- Ne sandın, alı koyduğumu mu?
- Neden...
- Oh, küçük bir sırrımı öğrendi. Gerçi benim dikkatsizliğim ama yapacak bir şey yok.
Gözlerimden yaş akıyordu elimle silemiyordum.
- Hadi ama beni kötü adam çıkarmaya çalışıyorsun.
Yüzünü yaklaştırdı. Küpesinin sesi geliyordu.
- Bu bir masal olsa sen ağladığın zaman sana aşık olup vazgeçerdim.
Durdu gülüyordu.
- Ama sana şu anda aşık olmam imkansız...
- Öldür...
Ters ters bana baktı.
- Beni de öldür.
Duraksadı.
- Bu hiç keyifli olmaz ki...
- Keyifini siksinler...
Şaşırmış gibiydi.
- Fazla cesaretlisin.
- Kaybedecek neyim var ki?
- Hayatın?
- Umurumda mı?
- Pekala o zaman seni acın ile baş başa bırakacağım.
Ayağa kalktı. Peşinden gitmek için kalkacağım sıradan bedenimi hareket ettiremediğimi fark ettim.
- Oh, unuttuğum bir şey var...
Gözlerinin içine baktım.
- Yediğin yemek zehirliydi muhtemelen çoktan kanına karışmaya başlamıştır.
- Normalde zehirden ölecektin ancak seni öldürmemeye karar verdim.
Yanıma eğilip elinde ki iğneyi kolumu açıp vurdu.
- Lanet...
Ağzımdan zar zor çıkan kelimeyle bana baktı.
- Hadi ama son enerjini bana lanet okumak için mi harcadın?
- Ne kadar aromantik...
Gözlerinin içine baktım.
- İyi uykular...
- Athenam.

Gözlerimi soğuk zeminin üzerinde açtım. Yanımda duran kağıtlara gözüm kaymıştı.
Uçak biletiydi ayrıca parada vardı.
- Piç...
Yavaşca yerden kalktım. Midem bulandı. Zar zor banyoya yetiştim.
Ağzımı silip yatağa uzandım. Elim ayağım her yerim titriyordu.
Ayakta durmak çok zordu. Ölüyor muydum?
Duraksadım. Abim ölmüştü ve ben sebebini bile bilmiyordum. Sinirlenmiştim çünkü hayatımda ki en değerli kişi oydu.
Yatakta yatarken sessizce tavana bakındım. Tek yapabileceğim şey buydu.
Biletten tarihe baktım yarın içindi. Akşam uçağıyla gitmemi istiyordu yani.
Gitmek istemiyordum yine hastanede kalmak istemiyordum.
İntikam istiyor muydum?
Bilemedim, tamamen bom boştu kafam. Hâlâ hava karanlıktı telefonuma uzandım telefonumda saate baktım. Henüz daha geceydi. Gözlerimi kapattım.

Kalktığımda boş boş etrafa baktım. Karnım açtı. Üzerimde ki kıyafette kan lekesi vardı. Üzerimi değiştirmemngerektiğini anladım. Arkamı dönüp çıkardığım da gözüme sırtımda duran siyah şey ilgimi çekti.
- Bu ne lan...
Aynaya yaklaştım. Tam göremiyordum.
Zincir mi vardı?
Kafa da görüyordum. O an anladım.
Elimi uzatip dokundum. Acıyordu. Dövme miydi?
Nereden gelmişti?
Dün gece bakıldığımda mı yapmışlardı?
Üzerime beyaz bir gömlek geçirip odadan çıktım.
Resepsiyona indim.
- Müdürünüzü görmek istiyorum.
- Üzgünüm efendim ancak bunu yapamam.
- Polise ihbar edeceğim sizi.
Kadınla kavga ederken birisi arkadan geldi.
- Üzgünüm efendim, size kabalık mı yaptı?
Resepsiyona kaş göz yaptı.
- Ne istemiştiniz?
- Müdürünüz ile görüşmek istiyorum.
- Pekala, müdür şu an da burada değil, müdür yardımcısı ile görüşmek ister misiniz?
- Fark etmez.
Görevlinin arkasından ilerledim. Kapıyı çaldı.
- Bir müşterimiz sizinle görüşmek istiyor.
- Gel.
İçeri girdik.
- Söyle oturun.
Gösterdiği koltuğa oturdum.
- Sorun nedir?
- Dün gece odama gizlice birileri girdi.
- Pardon?
- Bu kadar para verip güvenliğin bu kadar "muhteşem" olması ne kadar harika...
Adam sırıttı.
- Kanıtlayabilir misiniz?
- Kamera kayıtlarına bakın.
- Eğer kamera da gözükseydi güvenlik ekiplerimiz görürdü zaten. Sürekli kamera izleyen görevlilerimiz var.
Ters ters baktım.
- Efendim sırtında "o dövmeden" var.
- Oh şimdi anladım.
Bi anda kahkaha atmaya başladı.
- Üzgünüm ancak yapacak hiiç bir şeyim yok.
- Sizi polise vereceğim.
Tekrar kahkaha attı.
- Bir şey yapacaklarını mı düşündün...
- Sırtında ki o dövmeyi gördükleri an seni başlarından savuşturacaklar.
Kaşlarımı çattım.
- Hadi ama öyle bakma bana...
Eliyle çenemi tuttu.
- O dövmeyi otuz metre öteden bile tanırlar.
- Saçmalıyorsun...
- Özgürlüğü kaybede bilecek birine göre çok fazla konuşuyorsun...
- Neyden bahasediyorsun?
- Burada yaşamadığın belli...
Odayı kahkaha doldurup beynimi delir gibi oldu...
- O sırtında gördüğün dövmenin pek çok anlamı var...
- Gözleri bağlı, elleri bağlı ve etrafında onu sarmak üzere olan bir zincir...
- Onlar çoktan seni tutmuşlar.
- Hah?
- Seçeneğin kalmamış eğer dediklerini yapmazsan ölürsün...
- Üzerindekini çıkar...
- Saçmalama.
- Çıkar bir yol varsa yardım edebilirim ve sen bunu red ediyor musun?
Dik dik baktım.
- Neden yardım edesin ki?
- Pekala onları pek sevmiyorum diyelim.
Gömleğin düğmesini açıp bir tarafı çıkardım.
- Bakalım bakalım.
Kafamı çevirdim şaşırmıştı.
- Seni şanslı şey...
- Ne oldu?
- Ölmeyeceksin...
- Nereden anladın?
- Bilmesen de olur, eğer çok meraklandıysan kendin sor.
Sessizce yüzüne baktım.
- Sana ne dedi?
- Geri dön.
- Sende döneceksin?
- Sanırım.
Yine gülüyordu.
- Sana yardımcı olacağım.
- Nasıl?
- Bir şekilde...
Camdan saçlarına vuran ışıkla hoş duruyordu. Saçları açık kumraldı.
- Adın neydi?
- Athena.
- Memlun oldum, bende Kayden.
Gülümsedi.
- Şimdi Athenacım bana biraz buraya gelme sebebini açıklarmısın?

Kontrolleri yaptırdığım gibi uçağa doğru gidiyordum. El bagajına çantamı yerleştirdim. Uçağın kalkmasına daha vardı.

EosHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin