Karanlık

9 1 0
                                    

Doktor ailemle konuşurken yanımda duran kadına baktım.
- Hâlâ burada olman şaşırtıcı. Neden evine gitmedin?
- Doktoru bekliyorum.
- Demek sende ben gibi doktoru bekliyorsun.
- Hm, evet.
Koridora baktım.
- Denis?
- Seni arıyordum.
- Gelmene sevidim.
İnsanlar bana tuhaf tuhaf bakıyordu. Denis oturdu.
- Ailem içeride doktorla konuşuyor. Onları bekliyorum.
- Uzun sürer mi?
Hayır anlamında kafa salladım.
- Yakında çıkarlar bence.
- Pekala.
Sessizce oturup sohbet ederken ailem odadan çıktı. Yüzleri bana karşı sertti.
Doktor yanıma geldi.
- Athena beni takip eder misin?
- Ha, neden?
- Bir süre benimle hastanede kalman gerek.
- İstemiyorum.
- Ama eğer kalırsan iyileşebilirsin.
- Yine de...
Annem benim yanıma geldi. Yüzüme attığı tokat ile bir anda durdum.
- Burada kalıp iyileşene kadar eve gelmeyi düşünme bile.
Arkasını döndü.
- İyi misin Athena?
- Evet.
Doktor bana baktı.
- Konuştuğun kişi tam olarak kim Athena?
- Oh, size bahsettiğim Denis...
- En yakın arkadaşın olan?
- Evet.
- Pekala, benimle gel Athena.
Doktorla gidiyorduk. Beni beyaz sessiz bir odaya götürdü.
- Bunları giymelisin herkes gibi.
- Burada benden başkaları da mı var?
- Evet. Yaşıtların da var burada.
- Güzel.
Uzattığı kıyafeti aldım. İkili takımdı. Esortman ve üsttü. Giyindim ve doktorun yanına gittim.
Ortak bir yerde oturan kişileri gösterdi.
- Bunlar burada kalan sen gibi hastalar.
Hemşireleri gösterdi.
- Eğer bir şey olursa onlardan yardım isteyebilirsin.
- Şimdilik gidiyorum ancak daha sonra gelebilirim.
- Teşekkürler.
Doktor dönüp gittiğinde oturan insanlara baktım.
- Burası çok sessiz.
Denis'e döndüm.
- Evet. Huzursuz hissediyorum.
Bi an durdum.
- Buraya nasıl girdin?
- Hiç kimse bir şey demedi. Bende girdim.
- Garip.
Dikkatimi çeken kıza doğru gittim.
- Merhaba?
Bana döndü.
- Merhaba?
- Oturabilir miyim?
- Otur. Yeni mi geldin?
- Evet...
- Zor olmuş olmalı.
- Yani. Sen ne zamandır buradasın?
- Bir haftadır.
- Uzunmuş.
- Sayılır.
Yanında oturan küçük duran kıza baktım.
- Yanında ki kim?
- Bu benim kardeşim.
- Küçükmüş.
- Evet 12 yaşında.
- Sen kaç yaşındasın.
- 18 ya sen?
- 17.
- Yakınmış.
- Evet, öyle.
Karnım guruldadı.
- Yemek saati yakında gelir.
- Pekala.
Biraz sohbet ettik. Daha sonra hemşireler odalarımıza dönmemizi söyledi.
Çok geçmeden yemek geldi. Sessizce yerken Denise döndüm.
- Senin için isteyeyim mi, aç mısın?
- Yok ben yemeyeceğim.
- Pekala.
Yemeğimi yedikten sonra tekrar oturduğum yere oturdum. Çok geçmeden aynı kız tekrar geldi.
- Yemeğini yedin sanırım.
- Evet.
Biraz konuştuk. Kafa dengim gibiydi. Açıkcası kanım kaynamış gibiydi.
- Şey isimin neydi bu arada?
- Sienna...
- Güzelmiş. Bende Athena.
Güzelce sohbet ettik. Ortak yöneler bulmaya çalıştık. Bulduğumuz şeyler vardı.
Konuşuyorduk. Baya yakın olmuştuk. Hastanede zaman geçirmek zor olduğundan beraberdik.
Günlerin nasıl geçtiğini anlamıyordum.
Verilen ilaçlarımı alıyordum. Doktorla görüşüyordu o da beni kontrol ediyordu.
- Daha iyi gibisin.
- Yani?
- Denemek için evde tedaviye devam etmeye ne dersin?
- Olur.
- Yarın seni taburcu edelim. Bir hafta boyunca evden tedavi alacaksın.
- Tamam.
Odasından çıktım. Siennayı görünce hemen seslendim.
- Sienna?
- Athena?
- Doktorun yanından geliyorum.
- Haberler nasıl?
- Bir süre evden tedavi alacakmışım.
- Güzel.
- Bir hafta kesin yokum.
- Pekala, iyileşmen önemli.
- Sanırım.
- Geri gelmezsem bile seni görmeye gelirim.
- Pekala.
Sohbet ederken yemek saati gelmişti. Yemeklerimi yiyip ilaçlarımı aldım.
Uyku bastırıyordu. Uyuyacaktım.

"Kişiliğin berbat"
"Git o aptal Denis'n sana yardımcı olsun."
"Yedek arkadaş gibiyim"
"Sinirlerimi bozuyorsun..."
"Yüzüne baktıkça küfür edesim geliyor..."

Gözlerimi açtığımda bunaldığımı hissettim. Ayağa kalktığım zaman nefes alamadığımı tamamen fark ettim.
Görüşüm bulanıklaşıyordu. Kenarlardan tutunarak hemşireden yardım istedim.
Hemen geldi. İğne yaptı. Başımda durdular. Daha iyi olduğumda gittiler.
- Athena?
- Denis?
Denise doğru baktım.
- Son bir kaç gündür uğramadın sanki?
- Bir kaç işim vardı.
- Her neyse...
- Sana ne oldu?
- Biraz fenalaştım.
- İyisin şu anda değil mi?
- Sanırım.
Rüyamda kesik kesik gördüğüm diyalogları düşündüm.
- Kimin sinirini bozuyorum?
Düşündüm.
- Sorun ne?
- Bir şey yok.
- Benim gitmem gerek.
El salladım. Kısa sürede gitti. Tamamen toparlandığım zaman eve gitmeye hazırdım.
Arabada giderken annem dikiz aynasından bana bakıyordu.
- Bir hafta boyunca düzgün dur.
- Pekala.
- Al.
Bana uzattığı telefonumu aldım.
Biraz bakındığım zaman pek bir şey yoktu.
Eve girdim. Odama girdim.
Resimleri tek tek kapattım.
- Sus.
Sessizce koltuğa oturdum. Pekala yapacak bir şeyler bulmam lazımdı.
Günlüğümü biraz aradım. Sonunda buldum.
Biraz yazıcaktım.
Yazdım hemde sayfalarca. Kapı çaldı kafamı kaldırıp etrafa bakındım.
- Akşam yemeğine gel saatlerdir odandasın.
Ayağa kalktığımda dengemi sağlayamadım. Bacaklarım uyuşmuştu.
Biraz uyuşukluk gidince kalktım aşağı indim. Masaya oturdum tabaktaki yemeğimi yavaşca yerken annem bana baktı.
- Denis hâlâ geliyor mu?
- Sık değil, meşgul olduğunu söyledi.
- Pekala.
- Buna sevindin sanırım?
Terslemişcesine soru sordum.
- Sayılır.
Ters ters baktım. Yemeğimi yemeye devam ederken babam annemle konuşuyordu.
- Hâlâ kabus görüyor musun?
Döndüm.
- Hayır.
Şüpheli gibiydi.
- Yemin ederim.
- Eğer bir şey olursa haber ver.
- Aklımda tutmaya çalışacağım.
- En son olanları hatırlıyorsun değil mi?
- Evet.
Tatmin olmuşa benziyordu. Sonundan yemeğimi yiyip kalkmak üzereydim.
- İlaçlarını aldın mı?
- Hayır.
- Odana gitmeden al.
Kafa salladım.
- Abin birazdan eve gelir.
Anneme baktım.
- Yani şaşırıp garip bir şey yapma.
- Pekala.
Hapları içip yukarı çıktım. Odamda oturup dizi izlerken mutfağa su almak için inemeye karar verdim.
Kapıyı açtım etraf karanlıktı. Etrafı görmek zordu ama imkansız değildi.
Yürürken bi anda bir şeye çarpıp denemi sağlayamadım.
Bu anda beni kolumdan tuttu.
- Athena sen misin?
- Abi?
Gözlerim iyice karanlığa alıştığı zaman abimin silüetini iyice görebilmiştim.
- Annem geldiğini söylemişti. Uyuduğunu düşünmüştüm.
- Henüz uyumadım.
- Bi dakika...
Uzaklaşıp koridorun ışığını açtı.
- Şimdi daha iyi.
Bi anda bana sarıldı.
- Nasılsın?
- İyiyim...
Bana baktı. Ben ise arkaya bakıyordum.
- Neye bakıyorsun...
- Gözüm daldı sadece.
- Her neyse, biraz oturup sohbet etmeye ne dersin?
- Olabilir.
- Bir kaç dakika ver bana geliyorum.
Kafa salladım. Döndüm gidiyordum.
- Mutfağa mı gidiyorsun?
- Evet.
- Tamam orada bekle geleceğim.
- Tamam.
Gidip su içtim. Sandalye çekip oturdum. Çok geçmeden abim geldi.
Karşı sandalyeyi çekip oturdu.
- Bir kaç aydır görüşemedik, ben başka ülkedeydim falan...
Durdu bana baktı.
- Nasılsın Athena?
- Sanırım iyiyim, sen?
- İyiyim.
Heyecanlı gibiydi.
- Hastanede uzun süre kaldığını duydum. Nasıl geçti?
- Sıkıcı gibiydi yinede arkadaşım olduğundan idare edebildim.
- Arkadaşın nasıl biri?
- Neden küçük çocuğa soru soruyor gibi soruyorsun?
- Amacım sadece konuşmak.
- Kafa dengim gibi ayrıca ortak bir kaç noktamız da var.
- Sevindim.
- Senin seyahatin nasıldı?
- Güzeldi. Biraz gezdik ayrıca sana hediye de aldım.
- Gerçekten mi?
- Evet.
- Bavulları açtığımda vereceğim.
- Peki.
- Kazandın mı?
- Efendim?
- Yarışmayı diyorum...
- Oh, evet.
- Sevindim.
- Sana kahve yapmamı ister misin?
- İsterim ancak yorulmuşsundur bu seferlik ben yapayım.
- Elinden zehir bile olsa içerim.
Ters ters baktım.
- Üzgünüm sadece şaka yaptım.
Kahveyi ve kulalatı çıkarırken abim seslendi.
- Hey Athena...
- Hm?
- Yarın benimle gelmek ister misin?
- Bilemiyorum annemgil izin vereceklermidir?
- Bence verirler.
- Şansımızı deneriz ama ben pek olumlu düşüneceklerini sanmıyorum.
- Pekala, sınırları zorlarız.
Güldüm.
- Olur.
Esnediğimde abim bana baktı.
- Hadi gidip uyuyalım.
- Güzel olabilir.
Kahve yapacağım aklıma geldi.
- Kahve?
- Yarın yaparsın.
- Tamam.
El salladım. Uyumak için odama doğru giderken abimin sesini duydum.
- İyi geceler.
- Sanada.
Merdivenleri çıkarken ayağım takıldı. Çat diye ses gelince abim hızlıca geldi.
- İyi misin?
- Evet.
Ayağa kalktım. Odama girdim. Yatağıma uzandım.

Sabah abimin başımdaki sesine uyandım.
- Athena?
- Kahvaltı yapalım da gidelim hadi kalk.
- Kalkıyorum.
Gözlerimi ovdum. Sessizce esneyip ayağa kalktım.
Aşağı indim.
- Annem çoktan gittiğinden kahvaltıyı hazırladım neredeyse.
- Teşekkürler.
Abimin ne yaptığına baktım. Pankek yapıyordu.
- Dünkü kahve sözümü tutacağım.
- Güzel olur.
Kahveyi çıkarıp demliğe koydum. Bi yandan abimi izliyordum.
- Hemen hemen piştiler.
- Güzel.
Abim masayı hallederken bir yandan kahveleri bardaklara koyup masaya koydum. Oturduk, yerken abimin bana baktığını fark ettim.
- Sorun ne?
Bana baktı.
- Hiç, sadece beraber kahvaltı yapmayı özlemişim.
Elimde ki çatalı bıraktım.
- Ne zaman geri döneceksin ki?
- Haftaya geri dönmem gerek.
- Yakın zamandaymış.
- Sorun değil yine gelirim.
Yüzüne baktım.
- Tamam.
Kapı çalıyordu.
- Kapı çalıyor.
- Ha, kim ki?
- Denis mi ki?
- Umarım değildir.
Ters ters baktım.
- Bende geleceğim.
Beraber kalktık. Kapıya gidiyorduk. Kapıyı açtım.
- Denis?
Abime baktım, ben demiştim dercesine. Pek de mutlu durmuyordu.
- Hoşgeldin Denis.
- Selam.
- Bizde kahvaltı yapacaktık gel bize katıl.
- Tokum ancak sizinle oturabilirim.
- Hoş olur.
Mutfağa gidip oturduk. Abim sessizce yemek yerken bi anda sessizliğini bozdu.
- Yemekten sonra hazırlanıp gideceğiz unutmadın değil mi, Athena?
- Unutmadım.
Denisle sohbet ederken abim yemeğini yemeye devam etti.
- Hastaneden çıktığın için endişeliydim ama iyi gibisin.
- Evet.
- Güzel, senide gördüğüme göre ben gidebilirim.
- Biraz daha kalabilirsin.
- Halletmem gereken işler var, gitsem daha iyi olur.
- Oh...
- Sanırım yine gelirim.
- Abi ben Denis'i kapıysa kadar uğurlayacağım.
- Pekala.
Sohbet ederek uğurladım. Geri mutfağa gidip yemeğimi bitirdim.
- Eşyalarını almayı unutma.
- Tamam.
Odama gidip uygun kıyafetler giydim. Çantama gerekli herşeyi doldurdum.
Aşağıya indiğimde abim çoktan hazırlanmış bekliyordu.
- Hazır mısın?
- Sanırım.
- Pekala gidelim.
Kapıya gitmek yetirine ters yöne gidince duraksadım.
- Nereye?
- Beni takip et.
Garaja girdi. Örtünün üzerini açtı.
- Motorla gidelim.
- Uzun süredir sürmüyorsun ama?
- Sorun yok.
Kask uzattı aldım.
- İstersen arabayla da gidebiliriz ama...
- Pekala, hadi gidelim.
Abimin arkasına bindim. Sıkıca tutundum. Vücuduma vuran rüzgar hafif huylandırıyordu. Çok uzun süre geçmeden gelmiştik bile.
İndim, çantasını uzattım. İçeri girdiğimizde eskisine göre sessiz gibiydi.
- Neden kimse yok?
- Burada olduğum sürece çalışmamı rahat yapmam için kapatıldı.
Dinlenme yerlerine oturup silahları çıkarım. Elime alıp silaha baktım. Abimin yardımı ile silahı ayarlayıp ilk atışımı yaptığım zaman anılarım canlanmış gibiydi.
Üç beş atış derken tamamen hatırlar gibi olmuştum.
Çok geçmeden abimin antrenörü geldi. Biraz kenardan abime baktım. Açıkcası o harikaydı.
Atışları tamamen profesyonelceydi ağazım açık baktım.
Biraz atış yaptıktan sonra durdum.
Başka bir silah denemeli miydim?
Durdum.
- Yapma.
Döndüm.
- Neden ve sen kimsin?
- Burada çalışıyordum sadece.
- Yani?
- Burada çok sakatlanan gördüm önermem yani...
Durdum silahı kenara koydum.
- Teşekkürler.
Abimin gözü bana takılmış gibi beni çağırdı.
- Bu size bahsettiğim kız kardeşim Athena.
- Merhaba.
- Athena bu benim antrenörüm.
- Merhaba.
- Sizin hakkınızda Killian'dan çok şey duydum.
- Ah, öyle mi?
- Atıcılığa sizin sayenizde başlamış, başarısını size borçlu olduğunu söyledi.
- Abartmış biraz. Sadece beraber başlamıştık yoksa bana borçlu falan değil.
- Aslında Athena benden daha yetenekli.
Antrenör bana baktı.
- Neden bırakmıştı?
- Sağlık sorunları sebebiyle.
- Anlıyorum, en yakın sürede iyileşmen dileğiyle.
Abimgil çalışırken hatırladığım kadarıyla atışlara devam ederken antrenörün gözünü üstümde hissettim.
Kısa süre sonra abimle konuşurken gördüm. Abim yanına çağırdı. Birkaç hareket gösterdi.
- Bunları hatırlıyormusun?
- Hemen hemen.
- Yapmayı dener misin?
Gösterdiği gibi yaparken geri tepmeden sarsıldım.
- Biraz pratik eksiğin var.
- Normal.
- Doğru.
- Gerçekten ailecek yetenekli olmalısınız.
- Teşekkürler.
- Belkide kardeşin de antrenmanlara başlamalı Killian.
- Hastalığı?
- Yavaştan başlarsa sorun olmaz.
- Ailemle konuşmam gerek.
- Gerekirse bende konuşurum.
- Teşekkürler.
Abim biraz daha çalıştıktan sonra eve gittik. Yemek yiyecektik ama ikimizde hazırlayamayacak kadar yorgunduk.
- Hazır söylemek ister misin?
- Olur.
- Ne yemek istersin?
Düşündüm.
- Pizza.
- Peki.
Abim sipariş ederken biraz oturdum. Uçan kuşlara bakındım.
Abimle oturduk.
- Hastane sürecin nasıldı?
- Sakindi, başta Denis geliyordu son zamanlarda pek uğramadı ama.
- Annem gelmedi mi hiç?
- Yok. Gelmedi.
- Ha?
- Ciddiyim.
- Pekala...
Sessizleşti.
- Biliyor musun hastanede birkaç arkadaş edindim.
- Gerçekten mi?
- Evet biri kafa dengim hatta.
- Söylemiştin ama tek bir kişi olduğunu söyledin.
Biraz sohbet ederken kapı çaldı. Yemekler gelmişti. Masaya oturup yerken abim bana baktı.
- Atıcılığa devam etmek istiyor musun?
- Hah?
- Eğer istersen seni benimle beraber yurt dışına götürebilirim. Tedavine orada devam edersin...
Yüzüne baktım.
- Annemgili de ikna ederim.
- Bilemiyorum.
Ümitli gibiydi. Sessizce yüzüne baktım.
- Belki daha sonra...
- Peki sen bilirsin.
Yemeğimizi yiyip etrafı topladık. Abimin odasına gidip oyun konsolunu açtık.
Eskiden beraber oynadığımız oyunlardan birini açtık.
- Hadi ama yine mi sen kazandın?
Abim güldü.
- Beni yenemezsin...
- Fark ettim.
Yeni bir oyuna girecekken kapı çaldı.
- Ben açarım.
Abim kapıyı açıp geldi.
- Devam edelim mi?
- Kim gelmiş?
- Annemgil.
- İyi.
Oyuna devam ettim.
- Bu turlada tamamen sen kazanmış oldun.
- Sanırım gerçekten beni yenemeyeceksin Athena.
- Hadi ama...
- Killian?
Annem abime sesleniyordu. Sessizce kalktım giderken kapının yanında annem tuttu.
- Abin ve seninle konuşacağım.
Yüzüne boş boş baktım.
- Dinliyoruz anne?
- Seninle geldi değil mi?
Beni gösteriyordu.
- Evet.
- Eee?
Ne istiyordu, abim anlamış gibi hemen cevapladı.
- Antranörüm gayet iyi olduğunu hatta çalışmalara tekrar başlaması gerektiğini söyledi.
- Yani?
- Hâlâ yetenekli, benimle beraber yarışmalara girmeli hatta benimle yurt dışına gelip hem tedavi olup hem de çalışmalara başlayabilir.
Annem güldü.
- Athena'nın eline tekrar silah vermek mi?
- Ama anne!
- İmkansızı isteme oğlum, senin yeteneğin hepimize yeter. Bence Athena abisinin gururu ile yetinebilir.
Anneme baktım.
- Hah, ne o?
Gözlerimi yere indirdim.
- Ben buradayken antrenmanlara katılsın bari anne...
Abime baktı. Elini abimin yanağındaydı.
- Sırf sen istiyorsun diye...
- Yine aynı hatayı tekrarlarsan Athena...
Durdu.
- Yemin olsun kendini kapının önünde bulursun.
- Pekala...
- Anladıysan abim ve bizi yanlız bırak, konuşacak konularımız var.
Kafa sallayıp odama gittim.
Odam karanlıktı, ışığı açmadım. Yatağıma giderken aynaya baktım. Arkadan süzülen siyah el çenemi kavradı. 
- Sen hâlâ burada mısın Seven?
- Oh, benim bebeğim...
Aynadan baktım.
- Gittiğini düşünmüştüm.
- Gitmemi mi isterdin?
- Bilmiyorum.
Boyunuma sardı.
- Uzun zaman oldu.
- Sanırım.
- Sanırım beni özlemedin?
- Azımdan öyle bir şey çıktı mı?
- Biliyorum, bensiz yapamazsın.
Sustum.
- Sanırım biraz uyuyacağım.
- Pekala.
Ellerini çekti. Yatağıma uzandım. Tepemde bekliyordu.
- Şimdilik gitmeye ne dersin?
- Pekala.
Gözlerimi kapattım.

Gözlerimi açtığımda abim tepemdeydi.
- Günaydın.
- Sabah mı oldu?
- Evet...
- Üzgünüm, yine kahvaltıyı sen hazırladın.
- Sorun değil, sende biliyorsun.
- Yüzümü yıkayıp geliyorum.
Kafa sallayıp gitti. Uyuşukluğum gidince kalkıp yüzümü yıkadım.
İndiğim zaman masa tamamen kurulmuştu. Abimin yanına oturdum.
- Bi dahaki sefer ben hazırlayacağım.
- Merakla bekliyorum.
Güldüm. Yemek yerken durdum.
- İyi yemek yapıyorsun...
- Ha?
- Uzun süredir ev yemeği yemiyordum.
- Annem?
Abime garipserce baktım.
- Sen gittiğinden beri pek yemek yapmıyor, yaptığı zaman ben odamda oturuyorum.
- Şaka yapma Athena...
Omuzlarımı silktim.
- İster inan ister inanma.
Sessizce yemeğimi yemeye devam ederken abim bana baktı.
- Reşit olduğun gibi seni de benimle götüreceğim Athena.
- Pekala, seneye seninleyim diyelim.
Kafa salladı.
- Yemeğini yedikten sonra hemen giyinip gel.
- Acele mi edeyim?
- Acele etmene gerek yok.
- Tamam.
Yemeğim bitmelik olmuştu. Biter bitmez hemen kalkıp üzerimi değiştirdim. Sırt çantamı alıp içindeki silahı kontrol ettikten sonra sırtıma taktım.
Aşağı indim. Abim giyinip geldi.
Anahtarlıktan motorun anahtarını aldı. Onunla beraber garaja doğru gittim.
Çantasını aldım. Bana uzattığı kaskı takıp arkasına bindim.
- Sıkı tutun.
- Tamam.
Abim hızlı sürüyordu.
Birkaç saniyeliğine kalabalığın arasında Denis'i gördüğümü sanmıştım.
- Sende gördün mü?
- Neyi?
- Sanki kalabalığın arasında Denis'de vardı.
- Görmedim.
- Pekala...
Abim durduğu zaman antrenman yapacağımız yerde olduğumuzu fark ettim.
- Hadi içeri girelim.
Kafa sallayıp içeri giren abimi takip ettim. Çantalardan silahları çıkarıp abime uzattım. Yan yana antrenman yapıyorduk. Antrenör bizi izlerken abime soru sordu.
- Ailen kız kardeşin için ne dedi Killian?
- Tekrar yurtdışına gidene kadar benimle antrenman yapacak ancak benimle gelmesine izin vermediler.
- Yazık oldu.
- Sorun değil seneye doğru reşit olacak. O zaman onu gizlice yurt dışına götüreceğim.
- Ne?
- Reşit olduğundan ailem hiç bir şey diyemeyeceklerdir.
- Ya hastalığı?
- Gel dışarda konuşalım.
- Pekala.
Yavaşca çıktıkları zaman ben devam ettim.
Arkamdan ayak sesleri geldi.
- Yamuk tutuyorsun...
Siyah eldivenlerinden anlamıştım kim olduğunu.
- Seven?
Beni elleriyle yönlendirdi.
- Tetiği çek.
Tetiği çektiğim zaman kulaklarımda her zaman yankılanan o sesle beraber gözlerimi açtın.
- Aferin...
Tam on ikiden vurduğum makete baktım.
- Nasıl bu kadar iyi olabilirsin?
- Sır...
Durdu.
- Pekala, şimdilik gidiyorum...
Ayak sesleri yavaşca azaldı.
Çok geçmeden kapı sesi gelmişti.
- Hey Athena ne yap...
Durdu.
- Athena...
Yaklaşıp tekrar baktı.
- On ikiden vurmuşsun.
Şaşırmış gibiydi.
- Bir daha atış yaparmısın?
Kafamı hayır dercesine salladım.
- Sadece şanstı.
- Sen öyle diyorsan...
Antrenör bana bakıyordu.
- Eğer ailen izin verseydi abin gibi çok iyi yerlere gelirdin.
- Sorun değil...
Bir kez daha ateşlemek için elimi uzattığım zaman elim titremeye başladı. Silah elimden düştü, elimi tuttum eğilip kendimi kapattım.
- Athena?
Tüm vücudum titriyordu. Abim beni sarstı.
- Kendine gel...
Bana sarılan abimle titremem daha çok arttı ancak bir anda simsiyah bir el gözümü kapattı.
- Sakin ol Athena...

Gözlerimi yüzümde hissettiğım ıslaklık ile açtım.
- Athena!
Abim stresli gibiydi.
- Ha?
Bi anda neler olduğunu anladım.
- Nerede?
- Kim nerede?
- Seven!
- Bilmiyoruz.
Abim duraksadı.
- Biraz kenarda dinlen eve gidelim az sonra.
- Tamam.
Oturdum. Abim biraz daha atış yapıp yanıma geldi.
- Daha iyi misin?
- Sanırım.
- Hadi eve gidelim.
- Olur.
Elini tutmam için uzattı. Elinden tutup ayağa kalktım.
- Motora binmek sorun olacak gibi.
- Yok, binebilirim.
- Emin misin?
- Sanırım.
Abim eşyaları topladı. Çantadan motor anahtarını bulup kaskları taktık.
Arkasına bindiğimde motoru çalıştırdı. Sabaha göre çok daha yavaş sürüyordu.
- İyisin değil mi?
- Evet, sorun yok.
Eve vardığımızda yavaşca odama çıkarken abim seslendi.
- Yemek?
- Sanırım bu gün yemeyeceğim.
- Öğünlerini atlamak iyi bir şey değil.
- Genelde akşamları yemek yemem.
- Sebep?
- Yiyecek bir şeyler bulamadığım için.
- Hangi açıdan?
Abim sinirli gibiydi.
- Bazen yapacak bir yemek bulamazken bazende malzeme olmuyor.
- Yine annem...
Sustum.
- Sana para vermiyorlar mı?
Verdikleri parayı söylediğim zaman duraksadı.
- Günlük veriyorlar değil mi?
- Hayır bu haftalık.
Boş boş bana baktı.
- Hadi sen yukarı çık, ben yemek hazırlayıp çağıracağım.
- Gelmeyeceğim gibi ama neyse.
Yukarı çıkıp odama girdim. Oda karanlık ve kasvetliydi.
Kapıyı kapatıp yatağıma oturdum.
- Seven burda mısın?
Ses gelmiyordu. Demekki bu gün yoktu.
Telefonumu elime aldım. Biraz boş boş gezindikten sonra kapatıp tavana baktım.
- Neden yaşadığımı merak ediyorum.
Okula gitmeyeli yıllar oluyordu. Başta evde eğitim görüyordum şu anda kendi kendime çalışmaktan öteye geçemiyordum.
Sessizce tavanı izlemeye devam ederken bir gölge tepemde dikiliyordu.
- Athena...
Kafamı çevirdim. Karanlık şeye baktım. Camın önünde durduğu için gözükmüyordu.
- Seven?
- Beni tanıdın ha?
- Sesin hafızamdan silinene kadar tanırım muhtemelen.
- Sevindim.
- Hem yüzünü ne zaman görebilirim?
- Bilmem.
- Pekala. Bu gün beni nasıl buldun?
- İçime doğdu.
- Neden ben bayıldığım zaman kayboldun?
- Yüzümü görmesen daha iyi.
- Neden çok mu çirkinsin?
- Hm, kimsenin beni böyle nitelendireceğini sanmam.
- Madem öyle, neden yüzünü saklıyorsun?
- Bazı şeylerin saklı kalması gerekir.
- Desene yüzünü hiç göremeyeceğim?
- Sanırım.
- Bir gün görebilirim belki, uyurken falan...
Kahkaha attı.
- Beni görsen bile tanımayacaksın.
- O zaman bana bir ipucu ver.
- Pekala...
Duraksadı.
- Dudağımın sol tarafında uzun bir yara izi var.
- Cidden mi?
- Cidden.
- Nasıl oldu?
- Bir gün beni bulursan anlatırım.
- İyide milyarlarca insanlarda öyle yarası olan bir tek sen olamazsın ki?
- Halkısın sanırım.
- Pekala şimdi bana deme ejderha dövmen falan olduğunu...
- Onu nerden çıkardın?
- Öyle yaran olunca seni gangstere benzettim.
- Pekala bu da bir sır.
- Yoksa gangter misin?
- Değilim, diğer ipucun da sol gözümün altında ki ben.
- Pekala aklımda tutacağım.
- Athena!
Abimin seslenişini duydum.
- Abin geliyor, ben gidiyorum.
Açık pencereden aşağı atladı. Ben arkasından bakarken abim odamın kapısını çalıp içeri girdi.
- Hadi yemek yiyelim.
Açık cama baktı.
- Camı kapat yoksa üşürsün.
- Pekala.
Kapatıp abimle beraber aşağı indim. Yemek yedikten sonra otup konuşurken annemgil geldi.
- Athena biraz odanda otursan bende annemgille birşeyler konuşacağım.
- Tamam abi.
Yukarı çıktığımda ışığı açıp masanın önünde oturdum.
Ders kitaplarına baktım. Masaya oturup kulaklığı taktım.
Bir kulağımı bilerek odaklanabilmek için açık tutardım.
Aşağıdan bağırışmalar gelmeye başlamıştı.
- O BUNLARIN HEPSİNİ HAK EDİYOR!
Anlaşılan annem bağırıyordu.
- BÖYLE OLMASI BENİM SUÇUM DEĞİLDİ...
- HAYIR ANNE HEPSİNİ SEN YAPTIN.
Abim ilk kez bağırıyordu.
- SANA NELER YAPTIĞINI UNUTMA OĞLUM!
Kahkaha sesi geldi.
- HİÇ BİR ŞEYİ UNUTMADIM ANNE...
- Tokatları, cezalarını...
Sustu.
- Hepsini hatırlıyorum.
Aşağı su almak için inecektim. Kulaklığımı tamamen taktım.
Annem ve abim tartışıyorlardı. Yanlarından geçerken bi anda annem elini kaldırdı ve abime tokat attı.
- Kendine gel oğlum.
Babam sessizliğini bozdu.
- Bu kadar yeter.
Annem babama baktı.
- O çocuğun böyle olmasında seninde parmağın var.
Annem sustu. Abim kafasını eğdi.
Hızlıca mutfağa gidip su içip buzluğu açtım. Buz alıp hızlıca abimi bulmak için baktım.
Annemgilin yanında değildi. Odasına gitmişti. Yukarı kata çıktım. Kapısını tıktıkladım.
Ses yoktu.
- Abi?
- Athena, gel sen.
İçeri girdim. Işığı açıp baktım. Abim uzanmış bir koluyla gözlerini kapatmıştı.
Buzu yavaşca yanağına tuttum. Bi anda ürküp gözlerini açtı.
- Acıyor olmalı.
- Pek değil.
Oturur pozisyona geldi. Yavaşca bana sarıldı.
- Söz veriyorum doğum gününde seni bu cehennemden çıkaracağım.
- Dört gözle bekleyeceğim.
Abimin odası benimkinden tamamen farklıydı. Daha büyük ve daha iyiydi.
Evin sevilen çocuğu oydu. Bazen az önceki gibi istisnalar olurdu.
- Pekala, gitmeden sana bir kart bıracağım.
- Neden?
- Her hafta sana para atmak için.
- Hayır, sen kendine harca.
- Eğer para yetmezse çalışırım, yeterki sen iyi ol.
- Ama...
- Aması yok.
Sustum.
- Hadi beraber bir şeyler yapalım.
Kafa salladım. Beraber film izleyip uykum gelince de yatmıştık.

Sabah alarma uyandım. Hızlıca abimi kontrol ettim. Çok şükür kalkmamıştı. Mutfağa inip tarif baktım. Güzel ve leziz duran bir şey bulunca hemen yapmaya başladım.
Bitmeye yakın abim geldi.
- Athena, ne yapıyorsun?
Uykuluydu, gözlerini zor açıyor gibiydi.
- Kahvaltı hazırlıyorum.
- Vay canına...
- Sen işlerini hallet gel.
Kafa sallayıp gitti.
İşim bitince masayı kurdum. Tadı fena değildi.
Demlediğim kahveyi bardaklara koydum. Abim kısa sürede geldi.
Yemek yerken bol bol beni övüyor ayrıca sohbet ediyordu.
Benim aksime parlak bir gülüşü vardı ve bu hep yüzündeydi.
Bi anda gelen arama ile konuşmayı kesti.
- Bi dakika...
Telefonu açtı.
- Nasıl?
Durdu.
- Ne demek erkene çekildi?
- Böyle bir şey yapamazlar.
- Pekala...
- Sorun değil.
Telefonu kapattı.
- Sorun ne?
- Yarışma erkene çekilmiş.
- Ne zaman?
- Haftaya.
- Cidden mi?
Kafa salladı.
- Yani?
Abime baktım.
- Yarına bilet bulmuş antrenör...
- Gidiyor musun?
- Üzgünüm.
- Ne zaman geri gelirsin?
- Bir kaç ay gelemem.
- Ah...
Sessizce kahvaltımı yaptım. Açıkcası biraz modum düşüktü.
Tüm günü abimle geçirmiştik. Annemgil abimin erken gideceğini öğrenince eve erken gelmişlerdi.
Daha sonra bana odama gitmem söylenince abim itiraz etmişti. Beraber pasta yedikten sonra kendim odama çıktım.
- Bu gün üzgün gibisin.
- Evet...
- Sorun ne?
- Abim beklenenden erken gidiyor.
- Neden?
- İşi var.
- Anladım.
Uykum gelirken yatağa uzandım.
- İyi geceler.
- Sanada...
Gözlerimi kapattım.

EosHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin