Hissizlik. Afra karşısındaki manzaraya karşı hiçbir şey hissetmemişti. Ya da hissedememişti. Ne bekliyordu ki. Onu öptü diye bir anda ona karşı sadakatli olmasını falan mı? Ne kadar tanıyordu ki karşısındaki çocuğu. Gelip biri kendisini öpse oda belki Mert gibi akşamına başka biri ile öpüşürdü. Kızamadı Mert'e. Belki o kız onun flörtüydü. Bilemezdi. Ama işte bu konuda kızabilirdi. Flörtü varsa öptürmeyecekti kendini. Hadi anlık şokla öptürdü diyelim itip kızacaktı daha sonrasında. Afra Mert'e olan hoşlantısından ilk defa nefret etti. Bu hoşlantıyı kabul ettiği gün böyle okkalı bir tokat yiyeceğini tahmin etmemişti. Yanındaki telefonunu eline alıp rehbere girdi. Yüzlerce kişi arasından onun ismini buldu. Mesaj kısmına tıklayıp parmaklarını hızlıca klavyenin üstünde gezdirdi. Bir an mesajı gönderip göndermemekte emin olamasa da gönder tuşuna basıp telefonu kapattı.
'Akşam sendeyim.'
...
Üstündeki çocuk yorgunluktan kendini yanına attığında nefes nefeseydi o da. Vücudu terden yapış yapış olmuştu. Sigara içmesi gerekiyordu. Yattığı yerden doğrulup yerde duran beyaz t-shirtü alıp çıplak vücuduna geçirdi. Kalçalarını kapattığı için onun işini görürdü. Odanın içindeki koltuğa bıraktığı çantasından sigara paketini ve çakmağını alıp camın küpeştesine oturdu. Sigarayı yakıp içine bir duman çekti. Kafasını duvara yaslayıp gözlerini kapattı. Yorulmuştu. Sanırım yaklaşık iki saat falan sevişmişlerdi. O iki saat boyunca bugün ki olayı unutmuştu ama gözlerini kapatınca yine o sahne gözünün önüne gelmişti. Dudaklarından histerik bir kahkaha döküldü. Gerçekten aptaldı. Koca bir aptal hem de. "Sende bir gariplik var." Afra Tuna'nın sesini duyunca gözlerini açıp yatakta yan dönmüş şekilde dirseğini yatağa dayamış ona bakan çocuğa baktı. Tuna. Aynı dönemdeydiler. Sevgililik aşamasına kadar gelip ikisi de bunun onlara göre uygun olmadığını anlayınca arkadaş kalmaya karar vermişlerdi. Ara sıra sevişen arkadaşlar. Yatakta iyi olduklarını kabul ettikleri için bunu sürdürmeye devam etmişlerdi. Kim ararsa diğeri itiraz etmeden kabul ediyordu. Yazısız bir anlaşma gibiydi onların ki. Afra Mert'den hoşlanıyordu evet ama bu Tuna için önemli olmazdı. İşin duygusal kısmını aşalı çok olmuştu. Tuna birini unutmak için onunla sevişseydi bu da Afra'nın umurunda olmazdı. "Boku yedim ben galiba." diye yanıtladı Tuna'nın sorusunu. Konu Tuna'nın ilgisini çekmişe benziyordu çünkü yataktan kalkıp dolabına yürümüş ve temiz bir boxer alıp üstüne geçirip Afra'nın karşısın oturmuştu. "Bir tane sigara versene." dedi Tuna elini Afra'ya doğru uzatıp. Afra cevap vermeden yanında duran paket ve çakmağı Tunaya verdi. Tuna sigarasını yakıp aynı Afra gibi kafasını duvara yaslayıp ona baktı.
"Dökül."
...
Üstü başı yine alçı içindeydi. Dönem sonu ödevini hala bitirememişti. Üstüne üstlük yaptığı ve içine en çok sinen melek kanadı çatlamıştı. Yine yeni yeniden melek kanadı yapmak zorundaydı. Günlerdir her şey üst üste geliyormuş gibi hissediyordu. Eğer biri burada neden böyle duruyorsun dese hemen ağlayabilirdi. O derece doluydu. Normalde böyle biri değildi. İnanın. Ama duyguları o kadar karışıktı ki neye ne tepki verdiğine o bile şaşıyordu bazen. Hazırladığı alçıyı kıvamı gelmesi için karıştırıyordu. Çok katı olmuştu galiba. Çünkü normalde karıştırırken bu kadar zorlanmıyordu. Eğer kıvamı yanlış yaptıysa yüksek ihtimalle istediği şekli veremeyecekti. "Siktir." Afra'nın gözleri dolmuştu. Bir bu eksikti diye geçirdi içinden. Eline düşen gözyaşı damlalarıyla sinirleri tamamen bozulmuş yere çöküp ağlamaya başlamıştı. Üstü pisti ve terlemişti. Regl olduğu için karnı ağrıyordu. Üstelik sabahtan beri bir şey yemediği için de karnı açtı. Şu an hepsi için ağlıyor olabilirdi. Ne için ağladığını bilmiyordu o da. Kulağındaki kulak üstü kulaklığın çekilmesiyle kafasını kaldırdı Afra. Ona anlamsız yüz ifadesi ile bakan Mert'i görünce bağıra çağıra ağlamak istemişti. Hepsi onun suçuydu. Bütün dengesini alt üst etmişti resmen. "Neden ağlıyorsun?" diye sordu Mert. Afra ilk defa duymuştu Mert'in bu ses tonunu. Öyle bir tondu ki daha da ağlayıp mızmızlanma isteği uyandırmıştı. "Ağlıyorum işte." diye çocukça karşılık verdi Afra. Bir yandan da burnunu çekiyordu. Okulda ki imajı resmen ayaklar altındaydı. İyi ki onu böyle gören kişi Mert'i. Onun bu tarz şeyleri takmadığını tahmin ettiği için hareketlerini törpülemiyordu onun yanında. Mert Afra'nın bu çocuksu haline gülmek istese de karşısındaki kız hala ağladığı için bu isteğini bastırdı. Elini Afra'nın yüzüne düşen perçeme götürüp kulağının arkasına koydu. "Biri bir şey mi yaptı. Onun için mi ağlıyorsun?" Afra, Mert'in sorusunu duyunca ciddi misin dercesine suratına baktı. Bu okulda kim onu ağlatmaya cesaret edebilirdi ki. "Saçmala." diye karşılık verdi Afra. "Karnım ağrıyor ve açım. O yüzden ağlıyorum." diye yarısı doğru olan nedeni söyledi. Alçıyı yanlış kardığı için olanı es geçmişti. Mert, çömeldiği yerden kalkıp elini Afraya doğru uzattı. "Hadi gel." Afra hala anlamsız bir surat ifadesiyle ona elini uzatan çocuğa bakıyordu. Ağlaması durmuştu. "Neden." diye sordu Afra. Nereye dememişti. Neden diye sormuştu. Neredeyse iki haftadır konuşmuyorlardı. Normalde de çok konuştukları söylenemezdi ama o öpüşme olayından sonra aralarına bir soğukluk girmiş gibiydi. Eğer Mert o kızla öpüşmemiş olsaydı ve yine soğuk yapsaydı Afra onunla uğraşır hatta utandın mı diye dalga bile geçerdi. İçinden bir ses Mert'in o kızı o bahçede bilerek öptüğünü söylüyordu ama sonra neden böyle bir şey yapsın ki deyip kendi tezini çürütüyordu. Bir iki kez kendiyle böyle bir konuşma yapmıştı.
Afra'nın hala yerinden kıpırdamadığını gören Mert eğilip Afra'nın bileğini tutup onu kaldırdı. Afra bu ani harekete tepki bile verememişti. Mert aynı kıvraklıkla Afra'nın üstündeki önlüğü çıkarıp masanın üstüne bıraktı. Daha sonra Afra'nın elini tutup onu atölyenin çıkışına doğru yürüttü. Afra tepki vermek istemişti ama daha sonra bundan vazgeçti. Mert'in onu yönlendirmesine izin verdi.
