Gözünü karşısındaki masadan alamıyordu. Nefret miydi onunkisi yoksa karşı koyamadığı bir çekim mi bilemiyordu. Ne zaman okula gelse gözü onu arıyordu. İstemsizce. Bunu yaptığını fark ettiği zaman kendisine lanet okumuştu. Engellemeye çalışmıştı kendisini. Ama dönüp dolaşıp yine onu ararken buluyordu kendini.Arkadaşları ile masada oturmuş bir konu hakkında konuşup gülüşüyordu. Dişleri hep bu kadar güzel miydi yoksa daha yeni mi dikkatini çekmişti. Saçlarını bugün dalgalı bırakmıştı. Sanırım ona en çok bu hali yakışıyordu. Ellerini saçlarının arasından geçirme dürtüsü bütün vücudunu titretmişti. Sevgilisi var mıydı acaba. Onu hiç biriyle birlikte görmemişti okulda. Varsa da belki de bu okuldan değildi. Aslında tipi değildi ama aura denilen şey olmasaydı bile o auranın kelime anlamı olurdu. Dikkat çekiyordu. Sanırım biraz da şeytan tüyü vardı. Yine lanet okumuştu kendisine. Neden onunla alakalı şeyler düşünüp duruyordu ki.
Neredeyse soğumaya başlamış olan kahvesinden koca bir yudum aldı. On saniye bile geçmemişti ki gözleri tekrardan onu buldu. "Gözlerinle yedin çocuğu." Afra arkadaşının ani kurduğu cümleyle irkilmişti. Dalmış olmalıydı. "Ne? Kimseyi falan yediğim yok dalmışım öyle." Derin gülmeden edemedi arkadaşının bu haline. "Sen bu çocuğa kafayı taktın cidden. Senin tipin de değil ki yani." dedi Derin. Alttan alttan arkadaşını konuşması için dürtüyordu. Afra masanın altından Derin'in bacağına tekme atmıştı. "AH! Ne dedim sanki manyak. Ne vuruyorsun. Acıdı." "Salak salak konuşma sende o zaman. Benim tipim olsa ne olacak olmasa ne olacak. Biliyorsun geçen dönem benim hazırlandığım projeyi son dakika ona verdiler. Ondan beri haz etmiyorum çocuktan." dedi Afra arkadaşının ona inanmasını bekliyordu. Ayrıca yalan da değildi dedikleri. Derin peki dercesine kafasını salladı. Uzatırsa öbür bacağını da morartma ihtimali çok yüksekti.
Afra arkadaşının onu daha fazla üstelememesinden dolayı mutluydu. Kendine bile açıklayamadığı şeyleri bir başkasına açıklamak zorunda kalmak istemiyordu. Oturduğu sandalyeye iyice yaslandı. Bu sefer ondan tarafa bakmamaya çalışıyordu. Zaten ders saati yaklaşıyordu. Bir sonraki dersleri ortaktı.
On- on beş dakika sonra onun oturduğu masada hareketlilik olduğunu duyunca o tarafa baktı. Derse gidiyordu büyük ihtimalle. Genellikle sınıfa erken gidip ders için hazırlık yapıyordu. Bunu yeni fark etmişti Afra. Arkadaşlarına selam verip kafeteryadan çıkışını izledi. Bu dersi üstten aldığı için tek başınaydı. Buna bile sinir oluyordu Afra. Bu kadar şova gerek yoktu. İçindeki dürtüye engel olamadı. Aniden ayağa kalkıp çantasını toplamaya başladı. Arkadaşının bu aceleci halini gören Derin anlamsızca onu izlemeye başladı. "Dersine daha yarım saat yok mu ne bu acele." Afra arkadaşının sorusunu yanıtsız bırakarak koşar adımlarla kafeteryadan çıktı.
Sınıfın kapısını açmadan önce derin bir nefes aldı. Dışarıdan aptal gibi göründüğünden emindi. Hoşlandığı çocuğun gittiği her yere giden liseli kızlar gibi hissetmişti kendini bir an. Ama onun amacı farklıydı. Sadece biraz onunla uğraşmak istemişti. Ne yaparsa sinirini bozuyordu çünkü. Sınıfa ders başlamadan önce gitmek de saçmalıktı bu arada. Cidden sinirini bozuyordu. Afra saçını arkaya savurup kendinden emin bir şekilde sınıfa girdi. Her zamanki cam kenarı olan yerinde oturuyordu. Sınıf L düzeninde olduğu için Afra da onun tam karşısına geçip çantasını askılığa astı. Çömlek dersi olduğu için killerini hazırlıyordu. Ona sadece sınıfa ilk girdiğinde bir göz ucuyla bakıp tekrar önüne dönmüştü ve bir daha Afra'nın olduğu tarafa bakmamıştı. Bu hareketi bile Afrayı sinir etmeye yetmişti. Ne yapsa batıyordu işte.
Afra eteğini düzeltip onun olduğu tarafa doğru yürüyüp yanındaki tabureye oturdu. Yanına oturunca sadece yandan bakıp işine geri dönmüştü. Afra kanının kaynadığını hissediyordu. "Ramo'ydu dimi." dedi kendine hakim olamamıştı. O kayıtsız kaldıkça kafasını o kile batırmak istiyordu. Cevap vermemişti. Küstah diye düşündü Afra. Tam bir şey daha diyecekken onun sesini duydu. "Mert." dedi sadece. Afra böyle bir cevabı beklemediği için Mert'in yüzüne bakmaya devam etti. "Mert. Bana sadece yakınlarım Ramo der. Sende yakınım olmadığına göre." dedi Mert umursamaz bir yüz ifadesi ile Afraya bakıyordu.
Afra böyle bir çıkışı beklemediği için boğazını temizleyip "Anladım. Mert. Bende Afra." dedi. "Biliyorum. Aynı sınıftayız." Afra bu hazır cevaplılığı da sevmemişti. Bu çocukla alakalı her şey sinirini bozuyordu ama garip bir şeyde ona itiyordu işte. "Doğru." Mert sanki Afra orda yokmuşcasına kilini hazırlamaya devam ediyordu. "Sohbetine de doyum olmuyor." Mert sadece Afranın bu dediğine gülmüştü. Cevap vermemişti. Afra bir süre daha onun yanında oturdu. Sınıf dolmaya başlayınca da kendi yerine geçmişti.
İtiraf etmesi gerekiyordu ki böyle saçma bir konuşma yaşayacaklarını hiç düşünmemişti. Resmen dibindeyken ghostlanmıştı. Siktir! Gerçekten de öyle olmuştu. Ama asıl canını sıkan şey bu değildi. Ona Ramo demesini istememişti. Bu içinde anlamlandıramadığı bir sıkıntıya sebep olmuştu çünkü ona öyle seslenmek istiyordu. Bütün ders boyunca Afra'nın kafasında sadece o sözler yankılanmıştı.' Bana sadece yakınlarım Ramo der.'