Wooyoung onu geri çeken kardeşinin tutuşundan kurtulmaya çalıştı. Ancak kardeşinin tutuş gücünden kurtulamadığı için ciğerlerindeki tüm gücü kullanarak küfretmeye devam etti. Onun elinden kurtulan kız da ağlayarak yere çökmüştü. Saç dipleri çok acıyordu ve kolu sızlıyordu.
"Kim Wooyoung! Nasıl bir kıza vurabilirsin!" diye bağırdı Heena.
"OROSPUYA BAK HALA KONUŞABİLİYOR!" tekrar çabaladı tutuşundan çıkmak için. Sonraki teneffüs olanları duymuşlardı ve Wooyoung abisine bunu yapan kızı bulduğu anda saldırmıştı. Jongho ona pek engel olmak istemese de babalarının kadınlara vurmama politikası nedeniyle onu tutmaya çalışıyordu. "SEN KENDİNİ NE SANIYORSUN DA ABİME ÖYLE DAVRANABİLDİN!"
"Aldattı sandım!"
Heena aklında tuttuğu resmi uzunca düşünmüştü tüm ders. Cidden öpüşüyorlar gibi durmuyordu bile. Yunho'nun kişiliğini ve onun için ne kadar iyi bir sevgili olduğunu da hatırlayınca pişman olmuştu. Anlık bir kıskançlık ve yanlış anlama yüzünden ilişkisi bitmişti.
"O KÜÇÜK BEYNİNİ ELİNE VERECEĞİM- JONGHO BIRAK BENİ!"
"Olmaz hyung, bu yaşta hapse girmene izin veremem."
Heena kalktığı gibi sınıfına geri kaçtı. Wooyoung hala diğerinin tutuşundan kurtulmak için çabalıyordu. Jongho abisini kaldırdı ve öteki tarafa doğru yürümeye başladı. "Yunho hyungu bulsak iyi olur."
Wooyoung çırpınmayı bırakıp "Haklısın." Dedi ve cebindeki telefonunu çıkardı. Hala uzağa taşınıyordu. Abisine aramalarına cevap vermeyince birkaç kere daha aradı ama sonuç alamayınca bağırıp ayaklarını salladı. "O kızı kel bırakmalıydım!"
"Okuldan çıkalım mı, belki evdedir?"
"Çıkalım. Sınıfıma götür beni-ah!" Jongho kollarını çözüp abisini yere bıraktı. Kendi sınıfına doğru yürüdü çantasını almak için. Arkasından bağıran ama bir yandan da kendi sınıfına yürüyen abisini görmezden geldi. İkili çantalarını alıp arka duvardan atladı ve eve gitmek için durağa yürüdüler. Wooyoung hala abisini aramaya devam ediyordu.
"Babama haber mi versek?" dedi Woo. "Belki abim evdeyse biliyordur ya da babam ararsa açar."
"Ben söyleyeyim." Dedi ve telefonunu çıkardı cebinden Jongho. Babasının adını kaydırıp aradı.
"Jongho-yah? Derste değil misin sen?"
"Baba Yunho hyunga ulaşamıyoruz."
"O da ne demek, okulda değil mi?"
"Önceki ders başında çıkmış, Heena, kız arkadaşı onu kendisini aldatmakla suçlamış."
"Ne!" Hongjoong duyduğunu anlamaya çalıştı. Yunho nasıl birini aldatabilirdi ki?
"Aramalarımızı açmıyor, evde mi acaba diye düşündük." Otobüsleri geldi ve iki çocuk bindi.
"Ben evdeyim ama o buraya gelmedi. Ben de aramaya çalışacağım. Sakın siz de kaybolmayın."
"Tamam." Telefonu kapattı Jongho. "Evde değilmiş."
"Şaşırmadım!" dedi Wooyoung klavyesini döverken.
"Kime yazıyorsun?"
"Yeosang'a. Çok sinirliyim ve birine anlatmam lazım." Dedi sinirle tuşlara basmaya devam ederken. "Eminim o da diğerlerine söyleyecektir. O kızı hep birlikte dövebiliriz." Jongho başını iki yana salladı. Yeosang hyungun tekrar bir kavgaya girmesine izin vermezdi. "Eve gitmiyorsak nereye gidiyoruz?"
"Hyung nerede olabilir?" dedi ve düşünmeye başladı Jongho.
"Her zaman gittiği dans stüdyosu?" diye sordu Woo ihtimalleri düşünerek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pretty Star In The Dark Night
FanfictionKim Hongjoong, hiç evlenmemesine rağmen üç çocuk babasıydı, Park Seonghwa ise karısından boşanmış bekar bir baba. İlk bakışta birbirlerinin kalplerini ele geçiren bu iki baba birbirinden uzak kalamaz. Hongjoong (43), Wooyoung (16), Yunho (18), Jong...