Seonghwa iteklediği market arabasına başka bir ürün daha attı. Arabanın yarısı çoktan dolmuştu ama alacakları hala bitmemişti. Bu akşam düzgün bir yemek yemelerini istiyordu. Hazırlık yapmaya çalışıyordu ama hem sayıları hem de hepsinin çokça yemesi yüzünden bolca alması gerekiyordu. Bu gidişle eve gidemeyecekti.
Elindeki listeye tekrar baktı. "Sebzeleri almamışım." Dedi kendi kendine. Arabayı çevirip bildiği reyona girdi. Paketlenmiş sebzelerde göz gezdirdi. Çocuklara sebze yedirmek savaşmakla aynı şeydi. Ancak hala büyüdükleri için yemeleri gerekiyordu.
Telefonu çalınca listeyi cebine sıkıştırıp bir eliyle telefonu açtı, ötekisiyle turplara baktı. "Alo?"
"Seonghwa hyung! Evde değilsin!"
"Ah, Felix. Markete geldim, kapıda mısın yoksa?" dedi telaşla.
"Yok, seni denedim. Ben işteyim canım."
Seonghwa turpu arabaya atıp iç çekti. "Aramızdaki yaş farkı beni öldürüyor."
"Sana da şaka yapılmıyor. Neyse, bu gece boş musun, içmeye gidelim mi?"
"Ah..." Seonghwa dönüp etrafını kontrol etti. Kimsenin duymadığından emin olmalıydı. Ancak farkında değildi ki uzun ve yarım bağlı saçları, beyaz uzun kabanı, mom jean ve yüzündeki maske yüzünden cinsiyeti gayet kafa karıştırıcı durumdaydı. "Be-ben sana bir şey söylemeyi unuttum." Felix kesin bayılırdı orada. "Önce otur."
"Ölüyor musun!"
"Salak salak konuşma da otur."
"Oturdum, ne oldu? Sevgilin içmene karşı mı, çok mu dindar?"
"Hayır, Lix, sağlık sebepleri yüzünden içemem." Dedi arabayı itelerken. Gözüne takılan pırasaları incelemek için durdu.
"Ölüyorsun yani!"
"Felix ölmüyorum!"
"Söyle hadi! Dokuz doğurdum burada!"
"Kim doğuracak acaba..." dedi pırasaları arabaya atarken. "Ben hamileyim."
Arkasında biri boğuluyormuş gibi öksürdüğünde irkilip başını çevirdi. Yaşlı bir amca vardı. Adam topal adımlarla uzaklaşırken elini alnına vurdu. Telefondan ses gelmediğini fark edince diğerine seslendi.
"Felix?... Lixie?... Yongbok!"
"Deme o ismi!"
"Kendine gel!"
"Hyung benim şakam daha iyiydi."
"Şaka yapmıyorum, iki buçuk haftalık."
"Hyung, sen erkeksin- ya senin üç oğlun var! Onları da mı sen doğurdun! Evli de değilsin! Ha! O heriften mi!"
"Felix, sakin ol, senin stresin beni rahatsız ediyor. Evet, ondan ve evlilik hazırlıkları yapıyoruz."
"YA SEN ERKEKSİN!"
"Biliyorum amına koyayım ama adam çaktı ve hamile kaldım!"
"Yüce tanrım." Cılız bir ses duyduğunda hemen yanından geçen kadınla göz göze geldi. Başını arabaya doğru eğip oradan hızla uzaklaştı. Kimse sebze yemiyordu zaten, daha fazlasına ihtiyacı yoktu.
"Hyung başım dönüyor."
"Sakinleşince ara beni." Dedi ve telefonu kapattı. Yeterince rezil olmuştu markettekilere. Kasaya gittiğinde amcayla karşılaştı. Adama hafifçe eğilerek selam verdiğinde adam elini kaldırıp "Hamile bir kadın eğilmemeli." Dedi ve Hwa maskenin izin verdiği yerlerde pembeye boyandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pretty Star In The Dark Night
FanfictionKim Hongjoong, hiç evlenmemesine rağmen üç çocuk babasıydı, Park Seonghwa ise karısından boşanmış bekar bir baba. İlk bakışta birbirlerinin kalplerini ele geçiren bu iki baba birbirinden uzak kalamaz. Hongjoong (43), Wooyoung (16), Yunho (18), Jong...