Bölüm 30

123 31 55
                                    

Selam canlarım nasılsınız?? Kendimi toparladım ve geri döndüm. Hevesimi kıranlar b*k yesin. 

***

Muhteşem geçen doğum gününden bu yana iki gün geçmişti. Eve dönmüşlerdi sonraki gün ama artık daha çok koruma vardı etraflarında. Evlerinin etrafında yeni kameralar da takılmıştı. Seonghwa hepsinin fazla olduğunu düşünse de kendi fikrini hemen değiştirmişti. Çocuklar tatildeydi ama çıkıp gezemiyorlardı. Amcaları etrafın durgunlaştığından emin olayım demişti ve onlar uslu uslu bekliyordu.

Birisi ise uslu uslu bekleme konusundan bıkmıştı.

Yunho gözlerini kırpmadan yanında uyuyan oğlanı izliyordu. Sabahın köründe uyanmıştı ve geri uyuyamamıştı. Mingi yine onunla uyuyordu ve ikisi sıkıca sarılmıştı. Yunho ise bu sarılmanın içinde eriyip gidiyordu. Mingi'nin ondan uzun ve iri olması hala inanılır gelmiyordu ama öyleydi. Hem de prenses kişiliğinin aksine. Ondan çok hoşlanıyordu. Daha yakın olmak istiyordu. Bu konuda San ve Woo'yu kıskanıyordu.

Hatta gizli gizli işler çeviren en küçükleri de.

Mingi ona hiç adım atmıyordu. Yanından ayrılmıyor, hep elini tutuyor, bazen yanaklarından öpüyor ve onunla uyuyordu ama başka bir şey yapmıyordu. Bu yüzden Yunho kendisi bir şey yapmaya karar verdi. Başını kaldırıp kapalı kapıyı kontrol etti. Sonra ise bedenini kaldırıp oğlanın karnına oturdu.

"Mingi." Diye fısıldadı. Tırnaklarını tişörtüne takıp çekiştirdi. "Mingi-yah."

"Hmm?" dedi uykulu çocuk.

"Uyan." Yunho yavaşça üzerine eğildi ve yüzüne yaklaştı. Mingi ağır bir uykucuydu ama onu uyandırabilirdi. "Uyanmazsan babamların yanında uyuyacağım."

"Hm- ne? Uyandım uyandım." Mingi bir anda gözlerini açtı ve esnedi. "Saat kaç?"

"Bilmiyorum."

"Neden uyanığız?" dedi yarı uykulu bir şekilde. Oğlanın nerede olduğunu yeni fark etti. Anında tüm uykusu kaçtı ve o panikle konuştu. "Y-yuyu? Ne-ne oluyor?" her ne kadar yakınlığı hoşuna gitse de ne yapacağını bilmediği için gerilmişti. Basit bir sarılma mıydı yoksa... başka bir şey mi?

Yunho onun bu halini tatlı bulduğu için ufakça gülümsedi. Yakınlıktan faydalanıp yanağından öptü. Zaten her gün yaptıkları bir şeydi. "Mingi, daha önce bir erkekle ne kadar ileri gittin?"

Mingi sorunun karşısında taş kesildi. Kımıldamak gibi bir hata yaparsa kafasında dönen düşünceler yüzünden daha sonra çok utanacağı bir şey yapacaktı. Soruya odaklanmayı tercih etti. "N-neden soruyorsun?"

"O anıların yerini doldurmam gerek." Yunho dudaklarını çenesine sürttüğünde Mingi gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı. Böyle olmamalıydı. Böyle olmasını istemiyordu. Yunho'yu kollarından tutup üzerinden kaldırdı. Yunho ona şaşkın gözlerle bakarken Mingi "Üzgünüm, ben-" diye başladı açıklamaya ama Yunho çoktan yataktan kalkmaya çalışıyordu.

Onu istemediğini sanmıştı.

"Yunho nereye?"

"Bu utanç verici Mingi! Babamların yanına gideceğim."

"Yuyu yanlış anladın. Şimdi doğru olmayacağı için-"

"Ne demek doğru olmayacak?" Yunho ona üzüntüyle baktı. "Sikeyim aylardır sana yakınlaşmaya çalışıyorum, hayatımda hoşlandığım ilk erkeksin ve ne yapacağımı bilmiyorum. Sonunda bir şey yaptım ama sen- agghh! Amacın neydi ki! Yakın arkadaş olmak falan mı!"

"Yuyu tabi ki yakın arkadaşın olmak istiyorum. Bunu da- yani bu şeyi, böyle olmamalı." Mingi kendini açıklamaya çabaladıkça batırdığının farkında değildi. Yunho'nun kalbini ne kadar kırdığını bile göremedi. Yunho onu itip odadan çıktığında diğerlerini uyandırmaktan korkup odada kaldı.

Pretty Star In The Dark NightHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin