Bölüm 6

240 29 27
                                    

Seonghwa uyandığında yatakta yalnızdı. Gözleri acıyordu. Onları birkaç kez kırpıp başını kaldırdı. Etrafına baktı ama odada kimseyi göremedi. Belini doğrultmaya çalıştı ama arkasına saplanan acı yüzünden sızlanıp tekrar yatağa bıraktı kendini. Üstündeki örtüyü kaldırıp baktı, altında kendisine ait olmayan bir çamaşır vardı. Elindeki örtü de dikkatini çekti o an, eve geldiklerinde olanlardan farklı renkteydi. Merakla elini saçlarında gezdirdi, hafif ıslaklardı.

Hongjoong hem onu hem de yatağı temizlemişti. Dudaklarında geniş bir gülümseme vardı şimdi. Daha ne kadar etkileyebilirdi onu. Onunla biraz uğraşmış olsa da harika hissetmesini sağlamıştı, Hwa bunu inkar edemezdi. Onunla ilgilenmesi, bunu o kendinden geçmişken yapması... ondan hoşlanmamak imkansızdı.

Odanın kapısı açılınca Joong'un geldiğini düşünüp oraya baktı. Yüzündeki gülüş dondu. Kapıda oğullarının yaşında bir çocuk vardı. Birden doğruldu. Bunu yaptığı için canı fazlasıyla acımıştı ama ses çıkarmadı, sadece yüzünü buruşturdu.

''Yok artık...'' kapıdaki çocuk arkasından yavaşça kapattığı kapıyla çıktı. Hwa arkasından bakakalmıştı. Hongjoong'un oğullarından biriydi ve harika bir ilk izlenimi olmuştu! Hoş, Hongjoong da kendi oğullarıyla böyle tanışmıştı.

Peki, Hongjoong neredeydi? Saat kaç olmuştu da oğulları evdeydi?

Kapı tekrar açıldı. Şimdi üç çocuk vardı. Hadi ama! Az önce giden kardeşlerini çağırıp mı gelmişti? Üçü de içeri girdi arkalarından kapıyı kapatırken. Üçlü yatakta onun karşısına oturdu Hwa örtüyü çenesine kadar çekerken.

''Seonghwa siz misiniz?'' dedi az önce kapıyı açan çocuk.

''Evet... siz de Hongjoong'un oğullarısınız?''

''Ay evet! Ben Wooyoung! Çok memnun oldum. İki gündür babamı sıkıştırıyoruz seni bizimle tanıştırsın diye. Bu...'' yanındaki, diğerlerinden büyük duran çocuğu gösterdi. ''... Yunho hyung ve bu da...'' kapıyı açanı gösterdi. ''...Jongho. Akşam yemeğine kalır mısınız?''

''Babam haklıymış, modellere yakışan bir güzelliğiniz var. '' dedi Yunho. Kimsenin yüzüne bakmayan babasının bu adama düşmesini anlıyordu.

''Teşekkür ederim ama Joongie nerede?''

''JOONGİE!'' Woo bağırıp ellerini dudaklarına örttü. ''Hyung! Duydun mu! Babama Joongie dedi!''

''Duydum Woo!'' Yunho kardeşini hafifçe ittirdi. ''Yemek almaya gittiğine dair bir not bırakmış mutfağa. Sanırım not sizeydi ama biz gördük.''

''Saat kaç?'' çarşafı indirmeye cesareti yoktu. Bugün yeni izler almasa da hem öncekiler vardı hem de üstü çıplaktı.

''Beşe geliyor.''

Hwa kendi oğullarının çoktan eve vardıklarına emindi. San onu evde göremeyince kıyameti koparacaktı. Üstelik bugün şirkette olanları da anlatmamıştı onlara. Gözleri odada dolandı. Çantası neredeydi? Ah, arabada kalmıştı.

Dış kapının sesi duyulunca çocuklar kıkırdayıp birbirine sokuldu. Babaları onların geldiğini bilmiyordu. Muhtemelen adamı kontrole gelecekti. Woo gülüşünü bastırmaya çalışırken kapı açıldı. ''Hwa yemek-çocuklar?''

Woo daha fazla tutamadığı kahkahasıyla gülmeye başladı. Babaları yüzünde çok komik -şaşkın- bir ifadeyle bakıyordu. ''Hoş geldin babacım, biz de sohbet ediyorduk.''

Başını iki yana salladı Hongjoong. Hwa'nın utançtan kımıldayamadığına emindi. Ancak kendi oğulları bir şeyden utanan tipler değildi. ''Ona garip sorular sormadınız değil mi?''

Pretty Star In The Dark NightHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin