Hongjoong eve erken geldiğinde çocuklar onu sevinçle karşıladı. Yunho ve Mingi randevularına gitmişti ve Yeosang uyuyordu. San babasını korkutmamak adına Yeosang'a olanı yavaşça söyledi. "Eskiden çok korktuğu bir şey olmuştu ve arada hatırlayıp fenalaşıyor. Şimdi iyi, uyuyor." Hongjoong başka bir kötü haber aldığı için kendini vurma eşiğine gelmişti. Ama yapmadı.
Yukarı çıkıp çocuğun odasına girdi. Yüzündeki huzurla uyuyordu. Saçlarını okşayıp alnından öptükten sonra odadan çıktı. Aşağı kata taşınan odasına gitti yıldızını kontrol etmek için. Onu odadaki halının üzerinde oturmuş bulmayı beklemiyordu. "Güzelim ne yapıyorsun yerde?" Hemen yanına gitti.
"Yoga."
"Ne yogası?"
"Hamile yogası. Ağrılara iyi geliyormuş." Dedi Hwa, arkasına oturan eşine yaslandı. Aslında yorulmuştu bile. "Bana katılmak ister misin?"
"Eğer sana iyi gelecekse yardım ederim. Ne yapmalıyım?"
"Bana destek ol yeter."
İkisi on dakika kadar yoga yaptıktan sonra Hwa tamamen yorulduğuna karar verdi ve kendini tamamen Hongjoong'a yasladı. "Benden bu kadar." Hongjoong ona güldüğünde başını çevirip ona baktı. "Erkencisin?"
"Çocuklar da öyle dedi. Geç mi geliyorum ben eve?"
"Çoğu zaman evet."
"Pekala bunu düzeltmeliyim. Tae'nin yanına gittim. Her zamanki gibi mızmız. Chris ülkeye döndü ama şirkette onu görmediğim için ben de eve kaçtım."
"Bana söylemediğin bir şey var."
"Ne?" Hongjoong onun aklını okuduğunu düşündü.
"Dikkatli konuşuyorsun. Neyi anlatmadın?"
"Hwa, bir şey yok."
"Hayır eminim. Neyi saklıyorsun?"
Hongjoong başını onun omzuna yasladı. Gözlerinden mi anlıyordu? Sıkıntıyla ofladı. Ona söyleyemezdi. Buna cesareti yoktu. Ellerini onun karnına sardı güç kazanmak için. "Tükenmiş hissettiğim için Minho'yla dertleştim biraz hazır hastanedeyken."
"Joongie." Seonghwa bedenini çevirip onunla yüz yüze baktı. "Tek başına sırtlanmaya çalışıyorsun. Neden benimle paylaşmıyorsun?"
"Sen çocuğun yarısını bana verebiliyor musun?"
Seonghwa beklemediği sözlerle kahkahayı bastı. Elinin birini dudaklarına örtmek zorunda kaldı. Hongjoong onu güldürebildiği için mutluydu ama sözlerinde ciddiydi de. "Bunlar benim halletmem gereken şeyler güzelim. Sen mızmız kocanı teselli etmekle yükümlüsün sadece."
"Nasıl teselli edilmek istersiniz Bay Kim?"
"Bir öpücük olabilir."
Seonghwa gülümsemesi hala dudaklarındayken onu kendine çekti ve dudaklarını birleştirdi. Gözleri aynı anda kapandı ve göğüslerini ısıtan bir öpücüğün içine çekildiler. Hongjoong ellerini beline sarıp onu daha yakına çekti. Kucağına oturttuğunda Hwa yukarıda olduğu için başını geriye yatırdı. Seonghwa yine ensesine yasladı ellerini, parmakları tutamlarda dolandı.
"Sen kucağıma çekmeden bir saniye duramıyorum aylardır nasıl dayandım?" dedi Hongjoong, gözleri başka bir duyguyla bakıyordu şimdi. Az önce sevginin üzerine arzu eklenmişti. Seonghwa ona daha sıkı sarılıp "Ben de bunu sorguluyorum." Dedi. "Her gün bana dokunmadan duramayan bu adam nasıl kendini zapt ediyor?"
"Zorundayım." Elini karnına yasladı. "Size bir şey olursa deliririm Hwa."
"Hongjoong, hamile birinin hormonlarını hafife alıyorsun." Seonghwa dudaklarını onunkilere sürttü. "Ayrıca beni üzüyorsun. Yalnız hissediyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pretty Star In The Dark Night
FanfictionKim Hongjoong, hiç evlenmemesine rağmen üç çocuk babasıydı, Park Seonghwa ise karısından boşanmış bekar bir baba. İlk bakışta birbirlerinin kalplerini ele geçiren bu iki baba birbirinden uzak kalamaz. Hongjoong (43), Wooyoung (16), Yunho (18), Jong...