Jungkook toplantıya iki dakika kala odaya adımlayarak yüzünde soğuk bir maskeyle diğerlerinin sonunda yerini aldı. Namjoon diğer uçtan dudakları endişeyle gerilmiş bir halde ona baktı.
"Hey, daha önce nerelerdeydin? Her yere baktım," diye çıkıştığında Jungkook omuz silkti.
"Koşuya çıktım. Taehyung geç uyanmıştı, bu yüzden sabahımı kendime ayırmak ve hava almak istedim. Sorun mu var?" diye karşılık verdi ve Namjoon ofladı.
"Telefonuna bakmadığında var. Bay Kim seni arıyordu..."
Jungkook, Bay Kim odaya girmeden önce "toplantıdan sonra onunla konuşacağım. Ortalıktan kaybolmam senin için herhangi bir soruna sebep olduysa özür dilerim, hyung.." diye mırıldandı.
"Güzel. Herkes burada. Başlayabiliriz," diyerek soğuk bir sesle belirtti. Jungkook toplantı boyunca ellerindeki konulara odaklanmaya çalışıyordu ama aklı hala Taehyung'a kayıyordu. Bu sabah onunla sevişmemeliydi. Soğuk ve mesafeli kalmalıydı ama uzak duramıyordu. Taehyung'ta bir şeyler çok çekiciydi ve Jungkook onu kaybetmek istemiyordu. Eğer casussa ondan kurtulmak zorunda kalacaktı ama bunu düşünmek istemiyordu. Onu bu kadar önemserken istemiyordu.
"Jungkook," Bay Kim adını söylediğinde düşüncelerinden uzaklaştı. Yüzü kayıtsız ve donuk bir şekilde adama baktı ve yine de başını saygıyla eğdi.
"Evet, efendim?"
Bay Kim, Jungkook'un kafasını karıştırarak "Taehyung'un son durumu ne?" diye sordu.
"Kabus dışında oğlunuz iyi," dedi soğukkanlılıkla.
"Tekrar kaçmaya çalıştığı oldu mu?" diye sorulduğunda omuz silkti.
"Bir ya da iki kez, ama çok ileri gitmedi."
Bay Kim "Hiçbir zaman gitmezler..." diye homurdanarak kağıtları karıştırdı. Jungkook onu Taehyung'un burada olma sebebi ve yabancılaşmış, dünya için fazla masum oğlundan ne istiyor olabileceği hakkında sorgulamak istiyordu, o bu dünyaya ait değildi.
"Efendim-"
Bay Kim "Yarın saat ikide Taehyung'u benim çalışma odama getirmeni istiyorum. Nedenini sorma. Sadece yap, anlaşıldı mı?" diye emrettiğinde Jungkook dilini ısırdı. Yumruğunu göğsüne götürüp başını eğdi; her geçen saat daha ve daha fazla nefret ettiği adama saygı gösteriyordu.
"Evet, efendim..." dedi ve Bay Kim adamlarını serbest bıraktı. Tavırlarında bir şeyler mantıklı gelmiyor ve yalnızca paranoyasına yeni sorular ekliyordu. Tae burada gerçekten ne yapıyordu? Ve neden? Jungkook tekrar Taehyung'un, babasıyla ilgili haberleri vereceği odasına giden merdivenlere yönelmeden önce mutfağa yol alıp ona kahvaltılık bir şeyler aldı.
Kapıyı anahtarıyla açıp odaya girdiğinde Taehyung'un kıyafetlerinin arasında çıplak halde dikildiğini gördü. Boynundaki izleri kapatacak başka bir sweatshirt bulmak için kıyafetlerini elerken mırıldanıyordu. Jungkook'un odaya girdiğini duymamıştı ve duvara itildiğinde nefesini tuttu.
"Hey, bırak beni!" ağlarcasına konuştu fakat kulağındaki boğuk kıkırtı korkusunu dindirerek arzu kıvılcımları yakmıştı, "Jungkook..." Jungkook yüzünü görmek için onu kendisine çevirdi, yüzündeki mükemmel sırıtış Tae'nin vücudundaki arzuyu alevlendiriyordu fakat başka bir tur seks biraz bile aklına yatmıyordu. Tüm kasları sabahkinden dolayı hala yorgundu.
"Şimdi bu bir tedavi değil mi," Taehyung'u kızartarak gözlerini vücudunda gezdirirken mırıldandı, "çoktan giyinmişsindir sanıyordum."
"Şey yapmaya çalışıyord-" Jungkook'un dudakları lafını keserek beynini lapaya çevirmişti. Jungkook vücudunu bastırarak onu duvara yapıştırmış, bacağı Tae'nin aletine sürtüyordu. Taehyung Jungkook'un dudaklarına inledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the mafia's son; taekook
Short Storykim taehyung aniden babasının gangsterler, uyuşturucular, şiddet ve cinayetle dolu dünyasına sürüklenir; tek kurtuluş yolu ise zekâsı ile onu koruması için görevlendirilmiş, çok yakışıklı -çok baştan çıkarıcı- bir gangsterdir: jeon jungkook. the o...