0.5 : Kâbuslar

669 54 32
                                    

Kapının yüksek sesle tıklanmasıyla Taehyung yorgunlukla düştüğü uykudan uyanmıştı. Koltukta, annesinin yanında resmen bayılmıştı... başını eğip ona baktı, kapıya yürüyüp gözetleme deliğinden bakmaksızın kapıyı açmadan önce onun kalp atışını ve yaşam belirtilerini kontrol etti. Bakmalıydı. Öbür tarafta artık ona yabancılaşmış babası -Bay Kim- ve dört adam duruyordu. Adamlar Taehyung'u yakaladı, onu oturma odasının yan tarafına, annesinin hasta yatağından uzağa fırlattı.

"Ne sikim istiyorsunuz!?" Taehyung bağırdı, Bay Kim annesinin hasta yatağına doğru yürürken korkuyla seyrediyordu, "Onu yalnız bırak, seni piç, onu yalnız bırak!" Taehyung'un çığlıkları annesini uyandırmıştı ve puslu gözleri doğrudan katiline bakıyordu.

"Uzun bir zaman oldu..." annesi fısıldadı, bir zamanlar güzel olan sesi acıyla çıkıyordu. Bay Kim onun vücudunu süzdü ve iç geçirdi.

"Acınacak haldesin," silahı kılıfından çıkarmadan önce tükürdü, "Taehyung bana lazım. Bu da şu anlama geliyor ki, senin ölmen lazım. Üzgünüm, aşkım," diyerek ekledi ve tetiği çekti.

"Hayır! Hayır! Hayır!" Taehyung çığlık atıyordu, kendisini tutanlara karşı şiddetle çırpınıyordu ama boşunaydı, onu bırakmayacaklardı. Annesi döndü ve ona baktı, solgun yeşil gözlerinde yaşlar vardı.

"Güçlü ol, Tae--" silah sesi odaya doldu, Taehyung çığlık attı, kalbi annesinin göğsünden akan kanla parçalara ayrıldı.

"Anne! Anne...hayır, hayır--!"

...

"Hayır! HAYIR! Bırak gideyim!" Taehyung çığlık atıyordu, gördüğü rüyayla çarşafı sıkıyordu. Jungkook onun omuzlarını sıkıca tuttu, Taehyung ona yumruklarını savurmaya çalışsa bile bırakmadı, omuzlarını salladı.

"Taehyung! Taehyung, uyan!" Jungkook bağırdı, kahverengi gözleri açılmadan önce Taehyung'un omzunu son bir kez salladı. Bütün vücudu titriyordu ve alnında ince bir ter tabakası oluşmuştu.

"Jungkook...siktir..." Taehyung sızlandı, onu tüketen bu içgüdüsel kâbuslardan kurtulmaya çalışırken çenesini sıktı. O anı olduğu gibi tekrar hissetmişti. Kurşunu tekrar görmüş, silah tozu ve kan kokusunu tekrar almıştı... annesinin kurşun ateşlenmeden hemen önceki sesini hatırladı. Jungkook Taehyung'u titremeleri ve hızlı atan kalbi normale dönerken kucağına çekti, "Çok üzgünüm... canını acıttım mı?"

"Hayır...hayır sorun yok," Jungkook saçını okşayıp alnını hafif hafif öperek onu sakinleştiriyordu. Aniden telefonu çaldı ve iç geçirdi. Bu zil sesi Bay Kim aradığında çalardı... komodinden telefonu kaptı ve hızla cevapladı,
"Efendim..?"

"Taehyung'un odasından gelen ses neydi? Lanet olası aşağıda ne oluyor!?" Bay Kim bağırdı ve Jungkook çenesini sıktı, sinirini bastırıyordu.

"Kâbus görüyordu, efendim. Fazlası değil. İçeri girip kendisini sakinleştirdim. Sizi tekrar uyandırmayacak. Rahatsızlık için özür dilerim,"

"Bir kâbus, öyle mi? Ne kadar zayıf bir çocuk... Göstereceğim ona kâbusu..." Bay Kim kendi kendine homurdanırken telefonu kapatmıştı, Jungkook dişleri arasından bir nefes bıraktı, kendisini ele geçiren öfkeyle savaşıyordu. Taehyung ona bütün öfkesini dindirecek büyük, saf gözlerle baktı.

"Ne istiyormuş..?"

"Çığlıklarını duymuş... Taehyung... rüyanda ne gördün..?" Jungkook sordu, Taehyung'un korkusu anında onu tekrar ele geçirdi ve başını hızla salladı.

"Şimdi değil... yapamam..." nefes nefese kalmıştı, panik ve anksiyetesi nefes almasını zorlaştırıyordu.

"Şşş, aşkım, sorun değil... şu anda sana kötü hiçbir şey olmayacak..." Jungkook Tae'yi sıkıca sarılarak rahatlatıyor, güvende olduğunu bilmesine izin verecek bir kibarlıkla öpüyordu, "Sorduğum için üzgünüm..."

the mafia's son; taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin